40 YILLIK MESLEK YAŞAMINI EMEKLİLİKLE TAÇLANDIRDI
Manşet Haber 12.11.2019 00:16:00 0

40 YILLIK MESLEK YAŞAMINI EMEKLİLİKLE TAÇLANDIRDI

40 YILLIK MESLEK YAŞAMINI EMEKLİLİKLE TAÇLANDIRDI

Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Balcalı Hastanesi Romanoloji Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Eren Erken 4o yılı aşkın süren meslek yaşamına emekli olarak son verdi. Erken için emeklilik töreni düzenlendi.
Hipokrat Toplantı Salonun da düzenlenen emeklilik törenine Çukurova Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Şeref Erdoğan, Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Serdar Özbarlas ile Dekan Yardımcıları, Balcalı Hastanesi Başhekimi Prof. Dr. Tamer Cevat İnal ile Başhekim Yardımcıları, Akademisyenler ile Erken’in çalışma arkadaşları katıldı.
Törende ilk olarak Prof. Dr. Eren Erken’in özgeçmişi okundu daha sonra Erken kürsüye çıkarak hazırlanan fotoğraf sunumu eşliğinde yaşam öyküsünü anlattı.
Balcalı Hastanesi Ramotoloji Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hüseyin Turgut Elbek Özer, Prof. Dr. Eren Erken’in bilgi birikim ve tecrübesiyle Ramotoloji Bilim Dalı için son derece önemli ve değerli bir isim olduğunu ifade ederek, kendisinin bu tecrübelerinden emekliliği sonrasında da yararlanmayı istediklerinin altını çizdi.
Elbek’ten sonra konuşan Balcalı Hastanesi İç Hastalıkları Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. İbrahim Karayaylalı, Prof. Dr. Eren Erken’in Ramotoloji dışında başta Organ Nakli konusu olmak üzere çalışmalar yaptığını immünoloji alanın da çalıştığını, bu yüzden İç Hastalıkları alanında da Eren Erken’e ayrı bir yer açmak gerektiğine işaret etti.
Balcalı Hastanesi Başhekimi Prof. Dr. Tamer Cevat İnal ise henüz intörn olduğu yıllarda Eren Erken ile tanışma fırsatı bulduğunu bundan da büyük mutluluk yaşadığını belirtti, çalışkan ve araştırmacı yapısı ile yeni nesillere örnek olacağının altını çizdi.
Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Serdar Özbarlas 40 yılı aşkın bir süredir gerek fakülteye gerekse hastaneye büyük hizmetler veren Prof. Dr. Eren Erken ‘in eksikliğini daima hissedeceklerini vurgulayarak, Eren Hoca nın attığı temeller sayesinde bugün çeşitli alanlarda önemli çalışmaların yapıldığına dikkati çekti.
Çukurova Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Şeref Erdoğan, her zaman dile getirdiği gibi Üniversitenin Ziraat ve Tıp Fakültesi gibi önemli iki lokomotifi olduğunu, gerek yurt içinde gerekse yurtdışında Çukurova Üniversitesi’nin adının başarıyla temsil edildiğini, bunun sebebinin ise Prof. Dr Eren Erken gibi son derece değerli hocaların olduğunun altını çizdi. Erdoğan emekliğinde kendine göre farklı bir yaşam alanı olduğuna değinerek, ancak Erken’in emekli olsa dahi Tıp Camiasından kopmayacağına inandığını sözlerine ekledi.
Yapılan konuşmaların ardından Prof. Dr. Eren Erken’e çeşitli çiçek ve teşekkür plaketleri verildi. daha sonra emeklilik pastası kesildi.

YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

30.8° / 18.5°