ABD SİYASİ KONSOLOSU ADANA BAROSU’NDA
Manşet Haber 17.07.2018 17:59:48 0

ABD SİYASİ KONSOLOSU ADANA BAROSU’NDA

ABD SİYASİ KONSOLOSU ADANA BAROSU’NDA

ABD’nin Dışişleri Bakanlığı Türkiye Masası Temsilcisi Lynn M. Segas, ABD Adana Konsolosluğunda görevli Siyasi İşler Konsolosu Rebecca Daffing Baro Başkanı Av. Veli Küçük'ü ziyaret etti.
Adana Barosu’ndan bu konuda yapılan açıklama şöyle:
“Göreve yeni başlayan Siyasi İşler Konsolosu Rebecca Daffing'in gerçekleştirdiği nezaket ziyaretleri kapsamında Baro Başkanımız ile bir araya geldi.
Baro Başkan Yardımcısı Av. Sabahattin Gümüş, Baro Yönetim Kurulu Üyesi Av. Nevzat Elçi ve ABD Konsolosluğu Siyasi İşler Asistanı Cengiz Yapıcı da ziyarette yer aldılar.
Görüşmede ülke ve kent gündemi ile güncel hukuki konularda görüş alışverişinde bulunulmuştur.
Baro Başkanı Av. Küçük,ziyaretten duyduğu memnuniyeti dile getirdi. Hukukun ve demokrasinin evrensel kurallarının tam anlamıyla işletilmesi için hassasiyet sahibi herkese düşen görevin önemine işaret etti. Baro'nun faaliyetleri hakkında bilgiler verdi.
Adana ABD Konsolosuluğunda görevli Siyasi İşler Konsolosu Rebecca Daffing de, misafirperverliğinden ötürü baro başkanına teşekkür etti. ABD Adana Konsolosu Linda Specht'in, ilimize veda edecek olmasından ötürü, selamlarını iletti.”

YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

30.8° / 18.5°