ADANA 2. GELENEKSEL EL SANATLARI FESTİVALİ
Manşet Haber 18.04.2017 13:20:00 0

ADANA 2. GELENEKSEL EL SANATLARI FESTİVALİ

ADANA 2. GELENEKSEL EL SANATLARI FESTİVALİ

Adana’da Çukurova Üniversitesi, Büyükşehir Belediyesi, Seyhan, Çukurova ve Yüreğir İlçe Belediyeleri ile Milli Eğitim Bakanlığı’nın da desteklediği 2. Geleneksel El Sanatlaru Festivali başlıyor.
Büyüksaat yakınlarındaki Ziya Paşa Parkı içerisinde 21 Nisan 2017 saat  11.00 de açılışı  gerçekleştirilecek olan Adana 2. Geleneksel El Sanatları Festivali iki gün süreyle açık kalacak.
Festival Komitesi’nden yapılan açıklamaya göre, geleneksel el sanatları, binlerce yıllık tarihin içinde zengin bir mozaik ile harmanlanarak, Anadolu kültürel mirasını oluşturdu. Çeşitli nedenlerle unutulmaya yüz tutan bazı geleneksel el sanatları günümüze kadar kısmen de olsa yaşatılarak taşındı. Açıklamada, “AGESDER olarak öncelikli amacımız, somut olmayan kültürel miraslarımız kapsamında yer alan, kaybolmaya yüz tutmuş geleneksel el sanatlarımızın korunması, yaşatılması ve bir sonraki nesillere aktarılmasını sağlamaktır.
Proje ortaklarımız; Çukurova Üniversitesi Güzel Sanatlar Bölümü, Büyükşehir Belediyesi Kültür Müdürlüğü, Seyhan Belediyesi Sürekli Eğitim Merkezi, Yüreğir Belediyesi Kültür Evleri,  Çukurova Belediyesi Toplum Merkezi, ve M.E.B. Hayat Boyu Öğrenme Genel Müdürlüğüne Bağlı Seyhan. Çukurova, Yüreğir, Şakirpaşa ve Saimbeyli Halk Eğitimi Merkezleri” denildi.
Büyüksaat’de Ziya Paşa Parkı içerisinde 21 Nisan 2017  saat 11.00 de açılışı gerçekleştirilecek olan festivalin aynı yerde iki gün süreyle açık kalacağı ifade edilen açıklamada şu görüşlere yer verildi:elsanatlari_festivali
“ Geleneksel el sanatlarında faaliyet gösteren kurumlara bağlı eğitmen ve ustaların sunacakları 40 farklı sanat dalında nadide ürünler sergilenecek ve gün boyunca (Workshop) atölye çalışmaları gerçekleştirilecektir. Festival kapsamında Bando konserleri, Sanat müziği, Halk Müziği, mini dinletiler,   çeşitli danslar, halk oyunlarının yanı sıra Karagöz-Hacivat gösterileri yer alacaktır.
 Ayrıca Hattat, Ressam ve  Hüsn-i Hat (kaligrafi) sanatçısı Etem Çalışkan atölye çalışması yaparak festivalimize renklilik katacaktır.   
Bu yıl ikincisi gerçekleştirilecek olan festivalimize tüm halkımız davetlidir. 
Sergi ve (Workshop) atölye çalışma alanları:  Deri El Sanatları, Karagöz tasvir yapımı, Çini Sanatı, Ebru Sanatı,  Katı Sanatı, Kağıt Rölyef Sanatı, Kağıt Telkâri, Hüsn-i Hat Sanatı, Mekanik Saat Yapımı, Mozaik Sanatı, Maraş İşi, Antep işi, Tel kırma, Ahşap Oyma, Sedef Kakma, Baston Yapımı, Folklorik Kıyafet, İğne Oyası, Kanaviçe, Taş-Batik Boyama, İpek Boyama, Cam Füzyon, Cam Boncuk, Cam Üfleme, Folklorik Kitre Bebek, Taş Bebek, Kil-Seramik, Zihgir yapımı, Kumaş Dokuma,  Kilim Dokuma, Halı Dokuma, İpek Kozası Çalışması, Kabak Oyma, Kırk Yama, Ney – Kaval yapımı, Osmanlı Takısı, Miss Sabun Yapımı, Trikotaj Yapımı
Katılımcı Kurum ve Kuruluşlar:  Çukurova Üniversitesi Kültür Müdürlüğü  Çukurova Üniversitesi Güzel Sanatlar Bölümü  Büyükşehir Belediyesi Kültür Müdürlüğü Seyhan Belediyesi Sürekli Eğitim Merkezi SEYMER Çukurova Belediyesi Toplum Merkezi Yüreğir Kültür Evleri yöneticilerine  M.E.B. Hayat Boyu Öğrenme Genel Müd. Halk Eğitimi Merkezleri Atakent İMKB Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi Dem Kültür ve Sanat Derneği “




YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

31° / 16.7°