ADANA ‘LAVANTA’ KOKACAK
Manşet Haber 13.07.2019 11:31:30 0

ADANA ‘LAVANTA’ KOKACAK

ADANA ‘LAVANTA’ KOKACAK

İŞKAD Başkanı Berman Mantı, “Türkiye’de tarımın başkenti konumundaki Çukurova, katma değeri yüksek ve endüstriyel üretime dönecek yeni ürün yelpazesi oluşturmak zorundadır.” dedi.
Adana İl Tarım Ve Orman Müdürü Muhammed Ali Tekin ve İŞKAD Üyeleri ile birlikte Lavanta Bahçesinde fide diken Adana İş KadınLarı Derneği (İŞKAD) Başkanı Berman Mantı, yaptığı açıklamada “Biz Çukurova’nın her karışında doğamıza ve tarımımıza yönelik her türlü faaliyetin emekçisi ve geleceğimizle entegre olacak her türlü projenin gönüllüsüyüz. Çukurova bereketli toprakları ve tarımsal teknolojinin kullanılması bakımından Türkiye’de tarımın başkenti olmuştur ve başkenti olarak kalması konusunda tarımsal değerlerimize sahip çıkma zamanı gelmiştir. Bu verimli topraklarda katma değeri yüksek ve endüstriyel üretime dönebilecek yeni ürün yelpazesi oluşturulması konusunda yoğun çaba içerisinde olan İl Tarım Ve Orman Müdürlüğümüze biz de İŞKAD olarak bu projelere her daim destek verip, katkı sunma motivasyonu içerisindeyiz.” Ş,şeklinde konuştu.
Tarımsal kalkınmanın farkındalığı ve gerekliliği konusunda yoğun mesai harcanan tüm projelerde alın teri akıtmaya hazır olduklarını da ifade eden İŞKAD Başkanı Berman Mantı, “Kentimizde Tarımsal turizmin öncüsü olacağını düşündüğümüz ‘Lavanta Bahçeleri’ni şehrimizin güzel insanlarıyla buluşturarak Adanamıza yeni bir sıfat daha kazandırma hedefi içerisindeyiz. Çukurova’nın Gölden gelen Akdeniz esintisine eşlik edecek tüm ovanın kokusunu değiştirecek ve turizm cazibesi yaratacak lavanta bahçeleri oluşturuyoruz. Dikimleri biten lavantaların çiçeklerinin açacağı günü büyük bir heyecanla bekliyoruz.”dedi
Başkan Mantı, “Doğanın işleyişi Evren’in net bütünsellik kuralını ortaya koyar her canlı diğer bir canlı için yaşar, güneş kendini ısıtmak için doğmaz yağmur kendini sulamaz, rüzgar kendini tozlaştırmaz güneş de yağmur da rüzgar da bu evrensel dansa aynı üretim döngüsü içinde devam eder. Bu Evren’de aldığımız nefesi bile geri veriyorsak yeryüzünde hiç bir şey bize ait değil, artık farketmeliyiz ki herşey sadece emanet. Bu coğrafyada emanet en kutsal olandır, gözümüz gibi bakarız. Bu toprak, bu nehir, bu güneş bu bulut çocuklarımızın emaneti artık emanet değerlerimizin farkına varmalı ve hakettiği özeni göstermeliyiz. Bu konuda İl Tarım Ve Orman Müdürlüğümüz ile ortak bir projede bir araya gelerek kollektif bir çalışma içerisindeyiz. Sarıçam Belediyemizin desteği ile de bu alanlarımızın arttırılmasını planlamaktayız.” diye konuştu.

YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

31° / 16.7°