ADANA
Manşet Haber 23.11.2016 20:50:49 0

ADANA'DAN BAHÇELİ'YE ZİYARET

ADANA'DAN BAHÇELİ'YE ZİYARET

Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Adana İl Başkanı Yusuf Baş, Genel Başkan Devlet Bahçeli’ye, içinde narenciye ürünleri ve pamuk bulunan bir sepet sunarak; Çukurovalı üreticilerin sorunlarına dikkat çekti.
MHP Adana İl Başkanı Yusuf Baş; ilçe başkanları, il ve ilçe kadın kolları başkan ve yöneticileriyle birlikte Ankara’da Genel Başkan Devlet Bahçeli’yi ziyaret etti. MHP Adana heyeti, önce Meclis’teki MHP Grup Toplantısına katılarak burada Bahçeli’yi dinledi. Bahçeli’nin konuşmasının ardından Yusuf Baş, İl Kadın Kolları Başkanı Dudu Yaşar ile birlikte Genel Başkan Devlet Bahçeli’ye, içinde portakal, mandalina, turunç, limon ve pamuk bulunan bir sepet; yanı sıra el işi, göz nuru maşrapa hediye etti. Baş, “Sayın Genel Başkanım; başta Adana olmak üzere Çukurova bölgemizde üreticilerimizin sorunlarına bu vesileyle dikkat çekmek istedik.” ifadesini kullandı. Bahçeli de; bu duyarlı davranışından ötürü Baş’ı tebrik etti.
BAHÇELİ’DEN HEMŞEHRİLERİNE SELAM VAR
Genel Başkan Devlet Bahçeli, İl Başkanı Yusuf Baş başkanlığındaki Adana heyetini MHP Genel Merkez binasında da kabul etti. Genel Başkan Yardımcısı Adana Milletvekili Prof. Dr. Mevlüt Karakaya, MYK Üyesi Adana Milletvekili Muharrem Varlı’nın da hazır bulunduğu ziyarette Bahçeli, Adana’nın verimli toprakları, sanayisi, tarımı; kültür ve sanata yaptığı katkılarla, güler yüzlü, sıcak kanlı insanlarıyla çok önemli bir kent olduğunu söyledi. Bahçeli, “Biz Adana’yı ve hemşehrilerimizi seviyoruz. Adanalı hemşehrilerim de bizi sevmeye ve bize güvenmeye devam etsinler. Hepsine ayrı ayrı selam ediyorum.” dedi.mhp_ankara_bahceli (2)
ANKARA ZİYARETİNİN AMACI…
Ziyaretin ardından açıklamada bulunan MHP Adana İl Başkanı Yusuf Baş, “Ülke ve millet olarak içeride ve dışarıda ciddi sorunlarla meşgul ediliyoruz. Bu zorlu süreçte Genel Başkanımız Sayın Devlet Bahçeli, kullandığı inisiyatifle; tıkanan, patikaya dönen yolları otobana dönüştürme çabasıyla Türkiye Cumhuriyeti’nin önünü açmaya çalışıyor. Sağduyu sahibi herkes bunu görüyor. Kimi çevreler ise meseleye Brüksel’den, Kandil’den bakma gayreti içinde liderimize ve partimize saldırıyor. Bizler de Adana teşkilatları olarak Genel Başkanımızın yanında olmak, sevgimizi ve saygımızı iletmek istedik. Diğer taraftan; değerli milletvekillerimiz çiftçilerimizin sıkıntılarını sürekli olarak Mecliste dile getirmekteler. Bu vesileyle ayrıca bizler de üreticilerimizin sıkıntılarını paylaşma, yaşadıkları sorunlara dikkat çekmek istedik. Sayın Genel Başkanımız bundan çok hoşnut olurken, Çukurovalı üreticilerin sorunlarını yakından takip ettiğini bildirdi.” diye konuştu.


YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

30.8° / 18.5°