ADAY 'PROJENİN' ADINI KOYMALI...

ADAY 'PROJENİN' ADINI KOYMALI...


Aday ‘projenin’ adını koymalı…





Adayların üst-üste ‘projelerinin’ neler olduğunu sorarken, bir yandan da Adanalıya ışık olacak olanlar üzerinde durmuştum.





Örneğin demiştim ki; Adana yoksulluğu ‘tescillenmiş’, bu iktidar döneminde de yoksulluğu ile birlikte işsizliği de büyümüştür, demiştim.





Bunun yanı sıra da kent içerisinde yapılacak yollar, açılacak parklar, dikilecek beton binalar, dinlendirilecek evlerle yetinilmeyip, daha çok Adanalının elinde bulunan varsıllıklara ‘katma değer’ katacak ‘projeler’ üzerinde durulması gerektiğini yazmıştım.  





Dinleyen olmuş olmalı…





***





Adana’nın varsıllıkları neler mi?





Tarhsel dokumuz, tarım ürünlerimiz, narenciyemiz, yöresel yemeklerimiz, yazınsal değerlerimiz, unutturulan el sanatlarımız…





İlk başta anımsadıklarım…





Hep birinin, sözüm ona ‘narenciyenin’ üzerinde durduğum kanısı ağırlık kazanmasın.





Bunlardan hangisinin ‘bindirilmişler’ olmadan tanıtımı, anlatımı, önemsenmesi, bilgilendirilmesi sağlandı şu ana dek?





Tarihsel varsıllıklarımızın iyice tanıtılması için neler yapıldığını düşünelim örneğin?





Koruyabiliyor muyuz?





Önem verebiliyor muyuz?





Kozan’da bulunan ‘Yaverin Konağı’ neden ‘Arıkan Konağı’ oldu,





Ya da iki yıl önce belediye temizlik görevlilerinin konağın ‘çöken’ bir bölümünde bulduğu çok sayıda Osmanlıca-Ermenice belgenin son durumu ne?





Yazıldığı dönemin ‘hangi’ konusunu içermekte?





İki yıl geçmesine karşın, Kozan Belediyesi’nin Adana Müze Müdürlüğüne teslim ettiği Osmanlıca-Ermenice belgenin arkasına düşüldü mü, sonuç alındı mı, sergiye konuldu mu, aradan geçen iki yıl nasıl bir çalışma yapıldı?





Yine, bu ‘değer’ yerel yönetim öncesinde ‘projeler’ arasına alındı mı?





***





Belediyelerin ‘asıl’ görevlerini, ‘proje’ kapsamında değerlendirdiklerinde durup kalıyorum!





Adayın;





İçme suyunu ucuzlatması,





Yolları asfaltlaması,





Kaldırımlara kilit taş döşemesi,





Kanalizasyon sorununa çözüm araması,





Metroyu yaygınlaştırması,





Bir evlik alanlara parklar yapacak olması,





Emekli dinlenme evleri söz vermesi…





Evet, bunlara ‘söz vermesi’ diyoruz.





Bir belediye ‘eğer’ bunları da yapmaktan kaçınacaksa, yapmamakta diretecekse, savsaklayacaksa ‘başka’ nelerle uğraşmak için ‘burada’ olduğu sorulmaz mı?





Ağaç kesip beton binalar dikmek için mi?





***





Belediyenin ‘yapmaya’ söz verdikleri Adanalı için değil mi?





Şu an yollar, kaldırımlar, parklar…





Bu yollarda, bu kaldırımlarda, bu parklarda yürüyecek olan Adanalı esnaf, emekçi, üretici, işsiz, öğrenci içinde bulunduğu çıkmazları düşünmekten ‘yapılanların’ çoğununun farkında bile değil!





Bir parkın yürüyüş yollarından geçerken, geçtiği yerin sağında-solunda yer alan ne çiçekleri, ne bankları, ne ağaçları, ne spor aletlerini, ne de bunlarla ilgilenenleri görmüyor bile.





***





Son günlerde yapılan bir anket, ülkemizde ‘mutluluk’ oranının düştüğünü söylüyordu.





Anketteki ‘en önemli’ yer de, üniversite mezunlarının oranının yüksek oluşu…





Yerel yöneticilerinin, kent insanının ‘mutluluğunu’ artırıcı ‘projelerinin’ olmasını zorunlu kılıyor.





Bunun da ‘tek yolu’ yerel varsıllıkların önünün açılması, tanıtılması, katma değerli biçime dönüştürülmesi, üniversitelilerin buralarda konuşlandırılması, kentin markalaştırılmasından geçiyor.





Her yıl ‘portakal çiçeği karnavalı’ adıyla yapılan, ‘karnaval’ denilmesi bile yanlış olan, ‘şenlik ya da festival’ denmesi gereken, panayır havasında ‘bindirilmişleri’ eğlendiren, Adanalı üreticinin önüne ‘yeni’ bir şey koymayan etkinliği demiyorum…





Adana’da birçok kurumun ‘tantanalı’ geçen günleri olarak değerlendiriyorum!





Üreticinin ellerinde kalan tonlarca ürünün, kabuklarını kurutmak için soyup içini atmalarını düşündüğünüzde, nedir ki bu etkinlik, kimler içindir?





Adayların salt ‘projeden’ söz etmesini değil,





Adanalının bakışını varsıllandıracak ‘projenin ‘ adını koymasını istiyorum…



Oktay EROL

28.02.2019 18:22:09

YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.


VALİ KÖŞGER’DEN GÜVENLİ VE DÜZENLİ TRAFİK VURGUSU

NAZIM ALPMAN YAZDI/ DEVLET 1 MAYIS’A SAYGI GÖSTERSİN!

KUŞ GRİBİ YUMURTA FİYATLARINI ARTIRDI

KARNAVAL KOMİTESİNDEN MEKTUP VAR

ZEYDAN KARALAR’DAN MHP İL BAŞKANINA “SİNEK” CEVABI

YERLİ SUSAM İÇİN  YERLİ ÜRETİM HAMLESİ

ÇUKUROVA BELEDİYESİ TENİS TURNUVASI BAŞLADI

FATİH GÜLER GÜVEN TAZELEDİ

18 İLDEN 400 SATRANÇ SPORCUSU ADANA’DA YARIŞTI

CHP’Lİ BULUT: TASARRUFU SARAYDAN BAŞLATIN

SEYHAN NEHRİNDE GONDOLLA GEZDİLER

"YALANA VE ŞANTAJA ASLA BOYUN EĞMEYECEĞİZ"

CHP GERÇEĞİ YAYINLADI

ADANA’DA 23 NİSAN ULUSAL EGEMENLİK VE ÇOCUK BAYRAMI KUTLAMASI

GÜNÜ FOTOĞRAFI:

RESMİ AÇILIŞISI HİSARCIKLIOĞLU YAPTI

CHP’DEN 23 NİSAN KUTLAMASI