AĞAR, GENEL BAŞKANINI BÖYLE SAVUNDU!
Manşet Haber 17.08.2019 12:20:26 0

AĞAR, GENEL BAŞKANINI BÖYLE SAVUNDU!

AĞAR, GENEL BAŞKANINI BÖYLE SAVUNDU!

Türkiye Yol-İş Sendikası Genel Başkanı ve Türk-İş Genel Mali Sekreteri Ramazan Ağar, 2019 Dönemi Kamu Kesimi Toplu İş Sözleşmesi’nin ardından yükselen tepkilere cevap verdi.
Adana’da, Türk-İş 4. Bölge Temsilciliğinde Türk-İş’e bağlı sendikaların şube başkanlarıyla yaptığı toplantı öncesinde açıklamalarda bulunan Başkan Ramazan Ağar, “Aylarca mücadele ettik, yüzde 8, artı 4 ve bunun üstüne enflasyon payı aldık. Çok iyi bir sözleşme değildi ama bunu bile almak kolay olmadı” dedi.
Hükümet ile kamu işçisinin 2019-2020 yıllarını kapsayan mali ve sosyal haklarını belirleyen Kamu Kesimi Toplu İş Sözleşmesi’nin bitmesinin ardından özellikle sosyal medya üzerinden yapılan ağır eleştirileri haksız bulduğunu söyleyen Ramazan Ağar, “696 sayılı KHK’nın 12. Maddesindeki çerçeve protokolüyle zaten elimiz kolumuz bağlıydı” diye konuştu.
GREVE GİTSEK DOĞAN KAYBI KARŞILAYAMAZDIK
Bazı görüşmelerin Mart ayında başladığını anımsatan Ramazan Ağar, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bayramda sözleşmeyi bitirdik. Ne şartlarda mücadele ettiğimiz ise bilinmiyor. Yüzde 8 artı 4 ve üstüne enflasyon payı aldık. Bu bize verilmedi aldık. Bize ilk yüzde 5 artı 4 teklif edildi. Daha sonra yüzde 6 artı 4, 6.5 artı 4 ve son olarak da yüzde 8 artı 4 ve enflasyon payı üzerinden anlaştık. Gece yarılarına kadar müzakere ettik ve imzaladık. Eğer greve gitseydik ve yüzde 10 ila sözleşmeyi bitirseydik grevdeki kaybı karşılayamazdık. Bizim talebimiz ilk 6 ay yüzde 15 idi. Ücretler 3 bin 500’e çekilip 300 TL’de iyileştirme yapımasıydı. Hükümet 3 bin 500’ü geçmeden 60 TL iyileştirme teklif etti. Biz 3 bin 500 artı 150 TL aldık. Burada aslında 696 sayılı KHK’nın 12. Maddesinin çerçeve protokolüyle resmen elimiz kolumuz bağlanmıştır. Buna rağmen biz bunu aldık. Elbette çok iyi bir sözleşme demiyoruz. İşçinin eski mali gücü yok, sendikaların eski durumu yok. Macera arayıp işçiyi sokağa dökmeden bu sözleşmeyi imzaladık. Hoşumuza gitmese de yapmak zorundaydık. Bazı yayın organlarında 8 artı 4 konuşuluyor ama enflasyon payına hiç yer vermiyorlar. Bu arada bize bağlı sendikalardan birinin başkanı da Genel Başkanımız Ergün Atalay’a istifa çağrısı yaptı. Bu kişi 2009’dan bu yana başkanlar kururuna gelmeyen birisi. Sen önce görevini yap. Türk-İş işçiyi satmadı. Türk-İş hiç bir siyasi partinin arka bahçesi değildir. Türk-iş Başkanı Ergün Atalay’a da haksızlık edilmemeli. “
Taşeron işçilerin haklarının KHK ile karartıldığını, bunu hükümetin eski ekonomi bakanlarından birinin yaptığını savunan Ramazan Ağar, “Kadroya geçirilen ama hiç bir hakkı olmayan bir işçi profilini hayata geçirdiler. Bu nedenle 696 sayılı KHK’nın değiştirilmesi gerek” ifadelerini kullandı
AÇIK KALAN MİKROFON…
Türk-iş Genel Başkanı Ergün Atalay’ın sözleşme imzalandıktan sonra açık kalan mikrofondan 'Uzasa işi karıştıracağız. En azından kapattım böyle' sözleriyle ilgili bir soruyu da yanıtlayan Ağar, “Genel Başkanımız, ‘Milleti sokağa dökmeden bitirmemiz iyi oldu’ demek istemiştir. Sözleri yanlış anlaşılmıştır” yanıtını verdi.

YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

30.8° / 18.5°