AKP İKTİDARI DÖNEMİNDEKİ KADIN CİNAYETLERİNİ SORDU
Manşet Haber 12.01.2017 11:30:59 0

AKP İKTİDARI DÖNEMİNDEKİ KADIN CİNAYETLERİNİ SORDU

AKP İKTİDARI DÖNEMİNDEKİ KADIN CİNAYETLERİNİ SORDU

CHP Adana Milletvekili Elif Doğan Türkmen, 2002-2016 yılları arasında işlenen kadın cinayetleri ile şiddet, taciz, tecavüz vakalarının yıllar ve iller bazında açıklanmasını istedi. Türkmen, AKP iktidarının erkek egemen resmi devlet politikasının kadınları öldüren, yok eden anlayışı beslediğini iddia etti.
TBMM Başkanlık Divanı Üyesi CHP Adana Milletvekili Av. Elif Doğan Türkmen, Adalet Bakanı Bekir Bozdağ tarafından yazılı olarak cevaplandırılması istemiyle verdiği soru önergesinde; istihdam, sağlık ve eğitim gibi temel sorunları bulunan kadınların özellikle son yıllarda ve artarak devam eden şiddet, taciz, tecavüz ve cinayet vakalarına maruz kaldıklarına dikkat çekti.
Kadına yönelik her türlü ayrımcılığın, emeğine, bedenine, kimliğine yönelik taciz, şiddet ve saldırının bir insan hakları ihlali olduğunu ifade eden Elif Doğan Türkmen, toplumsal sorunlarımızın başında gelen ve özellikle kamuoyunda büyük infial yaratan kadın cinayetleri hakkında devlet kurumları ile uluslararası kuruluşların verileri arasında büyük çelişkiler bulunduğuna vurgu yaptı..
2002-2015 yılları arasında kamusal verilerde 5 bin 406, BM istatistiklerinde ise aynı dönem için 13 bin 381 kadın cinayeti işlendiği yönünde farklı rakamlar açıklandığını vurgulayan Elif Doğan Türkmen şunları söyledi:
“Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun kadın cinayetleri ile ilgili hazırladığı 2016 raporuna göre; 2016 yılında 328 kadının hayatını kaybettiği ve bu cinayetlerin yüzde 50’sinin OHAL sürecinde gerçekleştiği vurgulanmaktadır. Yine Türkiye’nin ilk imzacısı olduğu İstanbul Sözleşmesi maddelerine göre de kadın cinayeti verilerinin çıkartılması ve nedenlerinin tespit edilmesi devletin görevleri arasındadır”
MECLİS’TE ORTAÇAĞ VANDALİZMİ
TBMM Anayasa Değişikliği görüşmelerinde yaşanan arbedeye de dikkat çeken Elif Doğan Türkmen, “Gazi Meclis’te ortaçağ vandalizmini yaşatan AKP iktidarının erkek egemen resmi devlet politikasının, kadınları öldüren yok eden anlayışı beslediği gerçeğini bir kez daha yaşadık” dedi.
Elif Doğan Türkmen Bakan Bozdağ’dan şu sorularına yanıt vermesini istedi:
-2002-2016 yılları arasında işlenen kadın cinayetlerini nedenleri ile birlikte iller ve yıllar bazında sayısı nedir? Açıklar mısınız?
-Aynı dönem için kadına yönelik şiddet, taciz, tecavüz vakalarının sayısını da iller ve yıllar bazında açıklar mısınız?
-Bakanlığınızın, kadın cinayetlerini ve kadına yönelik şiddet, taciz, tecavüz vakalarını engellemek konusunda yürüttüğü veya planladığı bir çalışma var mıdır? Varsa nelerdir? “

YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

30.8° / 18.5°