ALTIN KOZA VE BELDETAŞ YÖNETİMLERİ TESCİL OLMADI
SON DAKİKA 26.07.2019 14:59:06 0

ALTIN KOZA VE BELDETAŞ YÖNETİMLERİ TESCİL OLMADI

ALTIN KOZA VE BELDETAŞ YÖNETİMLERİ TESCİL OLMADI

Adana Büyükşehir Belediyesi’ne bağlı Altın Koza A.Ş ve BELDETAŞ A.Ş’nin genel kurulla oluşturulan yeni yönetimleri Ticaret sicili tarafından onaylanmadı. Adana Büyükşehir Belediyes, Altın Koza ve Beldetaş A.Ş yönetimlerinin onaylanması için yargıya başvurdu.
Adana Büyükşehir Belediyesi Altın Koza A.Ş Yönetim Kurulu Başkanlığına Adanalı sinema Sanatçısı Menderes Samancılar, yönetim kurulu başkan vekili Kadir Çankaya, Yönetim Kurulu üyeliklerine ise Ali Kuşcu, İsmail Timuçin, Nebil Özgentürk, Halil Şahan, Kadir Beycioğlu, Yusuf Timur Savcı getirildi.
Adana Büyükşehir Belediyesi Beldetaş A.Ş yönetim kurulu başkanlığına Kamuran Karaca, yönetim kurulu ise Mustafa Yüksel Güleç, Mustafa Özgür, Erkan Karaoğlu, Reşit Karakuş, Doğan Çelikten İsmail Poyraz’dan oluşmuştu.
Altın Koza A.Ş ve Beldetaş A.Ş Yönetim Kurullları gerçekleştirileli bir ayı aşkın zaman olmasına rağmen, Adana Ticaret Sicili genel kurulları tescil etmedi. Bunun üzerine Adana Büyükşehir Belediyesi Hukukçuları Ankara’da bir benzeri yaşanan olay gibi yargıya başvurdu. Adana İdare Mahkemesi’nden bu itirazla ilgili kararların çıkması bekleniyor.


YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

30.8° / 18.5°