AMORTİ

AMORTİ

Cumhuriyetten önce kurulmuş CHP’nin, 99 yıl önceden başlamış kurultay serüveni, 36. Olağan Kurultay ile geçen haftasonu tamamlandı.

Ümit Kocasakal’ın “ben de varım” toplantısıyla açılan adaylık sürecini 4 aday adayıyla kapattık, kongre sabahına kadar. Sonrası malum, %10 delege imzası “gerek şartıyla”(!) sayı beklendiği gibi 2’ye düştü.

Ama tabi bu aday çıkışlarının hiç biri, Cihaner-Böke manifestosunun uyandırdığı heyecanın yanına yaklaşamadı.

Ne diyorlardı, “sosyal demokrasinin ilkeleri ışığında, sınıf temelli, emekten yana, kendi ideolojik çizgisi ve toplum talebi konusunda net bir sol siyaset”.

Cihaner-Böke’nin ikinci bir tespiti, Türkiye’de bütün kurumların, kavramların içinin boşaltıldığı, değersizleştirildiği, anlamsızlaştırıldığı ve bu yolla topluma kaos ve korku aşılandığı, toplumun gelecek kaygılarının artırıldığı ve bu yolla ehveni şerre razı edilmeye çalışıldığı.

Siyasetin çözüm üretememesi, meclisin işlevsizleştirilmesi yani “siyasetsizleştirme”.

***

CHP Kurultayı ülkenin tam da bu zor koşullarında, topluma nefes aldırması gereken, gelecek adına umut ışıklarının var edilmesinin beklendiği, bir büyük değişimin habercisi olmalıydı.

Oysa “mükerrer imzalı” aday başvurusu garabeti, delegenin “tavırsız, korkak ve sorumluluk almaktan kaçan karakteri”, 60 kişilik PM’ye yapılan 600 aday başvurusu(!), kurultayda yapılan derinliksiz, karamsarlık üreten konuşmalar, PM’ye girecek adayların siyasi niteliklerinin toplumca bilinmez oluşu, bu kurultayın çözüm üretebilme kabiliyetini haliyle kırmıştır.

36. Kurultay, bu haliyle partide başlayan kongreler sürecinde, yaşanan sıkıntıların da haber verdiği şekilde, toplum adına değil, kişiler adına olma özelliğini korudu. Genel Başkanın defalarca dile getirdiği “ben diyenlere” kapının gösterilmesini sağlamadı, tam aksine, ben diyenlerin ödüllendirildiği, toplumcu siyasetin, sınıf temelli, emekten yana sol siyasetin ödüllendirilmediği, topluma biraz daha bekleyin, bu sefer de olamadı, 37. Kurultaya “inşallah” dedirten karamsar bir atmosferden öte gidemedi.

Partinin bu güne kadar getirdiği “utangaç, sol’dan kaçan, cesaretsiz” tavrına neşter vurulamadı. 2019’da yapılacak seçimlerin bir “beka” sorunu olduğunu söylemekten öte, çözüm adına hiç bir ışık yakılamadı. Beka sorunun sadece ülkeye ait bir kavram olmadığının, şahısların da böyle bir sorunla muhatap olduğunun resmini gösterdi bize. Yapılan bütün siyasetin 2019’a dair olmadığı, daha çok 3-4 şubatta ki 1226 kurultay delegesi ile ilgili olduğunu anlattı.

Kısaca, umutlar başka bahara bırakıldı.

Büyük düşünmeyen, ülke adına kaygılanmayan, emekten yana, sol’dan yana olmayan, sol ilkeleri benimsemeyen, tipik “küçük olsun benim olsun” diyen, partiyi “umut sağ’da, hayırlı cumalar” zihniyetin galibiyeti bu “amorti” sonuç.

adanaulus

6.02.2018 16:31:48

YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.


VALİ KÖŞGER’DEN GÜVENLİ VE DÜZENLİ TRAFİK VURGUSU

NAZIM ALPMAN YAZDI/ DEVLET 1 MAYIS’A SAYGI GÖSTERSİN!

KUŞ GRİBİ YUMURTA FİYATLARINI ARTIRDI

KARNAVAL KOMİTESİNDEN MEKTUP VAR

ZEYDAN KARALAR’DAN MHP İL BAŞKANINA “SİNEK” CEVABI

YERLİ SUSAM İÇİN  YERLİ ÜRETİM HAMLESİ

ÇUKUROVA BELEDİYESİ TENİS TURNUVASI BAŞLADI

FATİH GÜLER GÜVEN TAZELEDİ

18 İLDEN 400 SATRANÇ SPORCUSU ADANA’DA YARIŞTI

CHP’Lİ BULUT: TASARRUFU SARAYDAN BAŞLATIN

SEYHAN NEHRİNDE GONDOLLA GEZDİLER

"YALANA VE ŞANTAJA ASLA BOYUN EĞMEYECEĞİZ"

CHP GERÇEĞİ YAYINLADI

ADANA’DA 23 NİSAN ULUSAL EGEMENLİK VE ÇOCUK BAYRAMI KUTLAMASI

GÜNÜ FOTOĞRAFI:

RESMİ AÇILIŞISI HİSARCIKLIOĞLU YAPTI

CHP’DEN 23 NİSAN KUTLAMASI