AŞIK OLABİLMEK DEĞİL, AŞIK KALABİLMEK
Manşet Haber 27.11.2018 00:56:21 0

AŞIK OLABİLMEK DEĞİL, AŞIK KALABİLMEK

AŞIK OLABİLMEK DEĞİL, AŞIK KALABİLMEK

Köyün en güzel kızı Esma ile evlendirilmişti. Ama kördü adam. ... Yol arkadaşlıkları aileleri tarafından tayin edilmiş iki insan. İlk yıllar her şey iyiydi ama sekiz yıl sonra komşu genç Hüseyin'e kaydı gönlü Esma'nın. Aşk bu, insanın gözünü karartır. Gözleri kararmıştı ve kaçmaya karar verdiler.
Göz görmüyordu ama kalp hissediyordu. Kaçacaklarını hissetti koca. O gece gözü-ne uyku girmediği halde uyumuş gibi yaptı ve Esma da bohçasını alıp çıktı. Bir an evvel köyden uzaklaşmaları gerekiyordu. Durmadan yol aldılar.
Bafra civarında soluklanmak için bir çeşmenin başında durdular. Bitkinler, açlar, ceplerinde bir kuruş para yok. Ayakkabısı Esma’yı evden çıktığından beri rahatsız ediyor-du.Çıkardı ayakkabılarını ve bir de baktı ki içinde bir tomar para.... 'Bunca yıldır bende emeği var. Önüme bir tas çorba koymuşluğu var,' deyip biriktirdiği tüm parasını bir gece öncesinden karısının ayakkabısının içine yerleştirmişti. Gurbette ele güne muhtaç olmasın diye...
Terk edilen o koca kimdi biliyor musunuz? Ünlü halk ozanı, büyük aşık AŞIK VESEL
Hikaye burada bitmiyor.Hüseyin'le Esma günün birinde perişan vaziyette köye dö-nüyor. Durumları iyi değil. Veysel, torunu Çiğdem Özer’in anlattığına göre hala,“Esmaların bir ihtiyaçları var mı?” diye sorduruyormuş.
BUNUN TARİFİ, YORUMU VAR MI BİLMEM. AMA GERÇEK AŞK BÖYLE BİR ŞEY GALİBA. HEP SÖYLERİM,
• ÖNEMLİ OLAN AŞIK OLABİLMEK DEĞİL AŞIK KALABİLMEKTİR.

YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

31° / 16.7°