“BARIŞ VE ÖZGÜRLÜĞE ADANMIŞ BİR YAŞAM”
Manşet Haber 15.12.2016 11:46:42 0

“BARIŞ VE ÖZGÜRLÜĞE ADANMIŞ BİR YAŞAM”

“BARIŞ VE ÖZGÜRLÜĞE ADANMIŞ BİR YAŞAM”

Vietnam Savaşının simgesi Kim Phuc İstanbul'da Sarıyer Belediyesinin 'Barış ve Özgürlüğe Adanmış Bir Yaşam ' sempozyumuna Zülfi Livaneli için geldi.
Sarıyer Belediyesi tarafından müzisyen, edebiyatçı ve barış elçisi Zülfü Livaneli’nin 50.sanat yılında Tarabya Otelinde “Barış ve Özgürlüğe adanmış Bir Yaşam” sempozyumu ile Yaşar Kemal Kültür Merkezinde yaşamından kesitlerden oluşan fotoğrafların yer aldığı sergi açıldı. Müzik, Anılar, Dostluklar ve Edebiyat başlıklarından oluşan üç oturumla düzenlenen sempozyuma Alman Piyanist Henning Schmiedt, Murat Meriç, Nebil Özgentürk, Sunay Akın, Selahattin Duman, Prof. Onur Bilge Kula, Zafer Köse, Feridun Andaç, Zeynep Oral ve Yaşar Kemal’in eşi Ayşe Semiha Baban’ın konuşmacı olarak yer aldı. Sempozyuma ulusal ve uluslararası davetlilerin yanı sıra Livaneli’nin dostları katıldı.
Sempozyum öncesi yönetmen ve yazar Nebil Özgentürk’ün hazırladığı ve seslendirdiği “Livaneli Portre” belgeseli izlendi. Belgeselde, Livaneli’nin sanat, edebiyat ve siyaset hayatına ilişkin bilgiler yer aldı. Sunumların ardından konuşmacılara teşekkür plaketleri verildi.
Sarıyer Belediye Başkanı Şükrü Genç, sempozyum açılışındaki konuşmasında, mutlulukların acılara, sevinçlerin hüzünlere ve gururların burukluklara dönüştüğü günlerden geçildiğini dile getirdi, Beşiktaş’ta yaşanan patlamaya ilişkin üzüntülerini ifade etti. Barış, birlik ve beraberliğin hatırlanmasında edebiyatın ve müziğin önemli yer tuttuğunu ifade eden Genç, “Sevgili Livaneli’nin 50. Sanat yılında bir araya gelmiş olmamız şu günlerde daha anlamlı. Barış için söz alan Zülfü Livaneli’ne kulak vermek oldukça önemli” dedi. Aynı toprakların insanı aynı düşün savaşçısı olarak tanımladığı Zülfi Livaneli’ne teşekkürlerini sunana Genç, Livaneli ile dost olmanın gururunu yaşadığını belirtti.

aaasariyer9
Livaneli sergisini hazırlayan Gazeteci Yazar Nazım Alpman, Nazım Hikmet, Yaşar Kemal ve Sabahattin Ali’nin verdikleri eserlerin yanı sıra çile çeken sanatçılar olduklarını hatırlattı. “Ortak özellikleri halk sevgisi olan bu adamlar hükümetlerin gazabından kurtulamazlar” diyen Alpman, zor olduğunu bildiği halde Livaneli’nin halk sanatçısı olarak yürüdüğünü belirterek zor günler yaşadığını hatırlattı. 2000 yılında yaşanan ve çok sayıda mahkümun can verdiği “Hayata Dönüş Operasyonlarında” gerçekleri yalnızca Zülfü Livaneli’nin söyleyecek cesareti olduğunu belirten Genç, “kazandığı saygınlığı tek başına kazanan Livaneli bu gücünü yalnızca halk için kullanıyordu” dedi.
Zülfi Livaneli, Türkiye’de takdir görmenin zor olduğunu ifade ederek yapılan organizasyonda emeği geçen herkese teşekkür etti. Ülkelerde yaşanan sorunları insan ömrüne benzeten Livaneli “inişleri çıkışlarıyla, çok zor günlerden refaha, refahtan zor günlere geçiyoruz ve maalesef şuan ülkemizin zor günlerindeyiz” dedi. “Biz bu ülkeyi çok seviyoruz. En büyük amacımız bu ülkenin mutluluğunu görmektir” diyen Livaneli, Namık Kemal, “Vatan mahsun, ben mahsun” dizeleri ile kendini ifade etti. Çatışmaları ve savaşları kardeş kavgası olarak nitelendiren Livaneli, ilk insandan bu yanan mayasında kardeş kavgası olduğunu belirterek “mademki bütün savaşlar insanın zihninde başlar o zaman barış insanın zihninde başlamalıdır. En ufak bir şüphem yok ülkemiz bu zor günleri aşacaktır” dedi.

aaasariyer1
“VİETNAM SAVAŞI SİMGESİ KIZ” SARIYER’DE
Zülfü Livaneli adına düzenlenen sempozyum için Türkiye’ye gelen simler arasında Vietnam Savaşı sırasında Napalm bombası atıldığı sırada çekilen fotoğrafta küçük bir kız olarak yer alan ve savaşın sembolü haline gelen Kim Phuc da yer aldı. Kim Phuc, Ortadoğu'daki savaşa dikkat çekerek, kalbinin hala çok kırık olduğunu söyledi. Kim, 'Bugün hala aynı durumda olan çocukları gördüğüm zaman yine çok üzülüyor, kırılıyorum. Umarım daha fazla savaş olmamasını, daha yüksek sesle söylememiz gerekiyor' dedi.
Programın sonunda gazetecilerin sorularını yanıtlayan Kim, 'Kalbim çok kırık. Bugün hala aynı durumda olan çocukları gördüğüm zaman yine çok kırılıyor. Bundan sonra umarım benim durumumla aynı durumu yaşayan çocukları görmem. Daha fazla savaş olmamasını, daha yüksek sesle söylememiz gerekiyor' şeklinde konuştu.
Yaşadığı olay sonrası birçok operasyon geçiren ve yaşaması mucize olarak görülen Phuc, Zülfü Livaneli gibi UNESCO iyi niyet elçisi olup bir dönem birlikte görev yapmıştı. Bugün 53 yaşında olan Kim Phuc Kanada’da yaşıyor. “Kim Vakfı” ile çocuk savaş kurbanlarını iyileştirmek için çaba sarf ediyor.

aaasariyer6
ZÜLFÜ LİVANELİ VE MÜZİK

Müzik yazarı ve tarihçisi Murat Meriç, Zülfü Livaneli müziği ile lise yıllarında tanıştığını aktardı. Müzisyenleri, devrimcileri ve insanları, Livaneli’nin müziklerinden öğrendiğini belirten Meriç, “bize anlatırken, bizi anlatıyor” dedi. Yolu kaybettiği anlarda Zülfü Livaneli’ni dinlendiğini ifade eden Meriç, kendisi için “güneş topla benim için” albümünün çok değerli olduğunu söyledi. “100 şarkıda memleket tarihi” isimli bir kitap hazırladığını ifade eden Meriç, bu kitabın büyük çoğunluğunda Livaneli’nin yer aldığını çünkü Livaneli’nin memleketi çok iyi aktardığını belirtti. Kızıldere olayını, Deniz Gezmiş’i, madımak katliamını ve daha birçok tarihi olayı şarkılardan öğrendiği aktaran Meriç, “Yaşar Kemal’i, Livaneli ile derinlemesine öğrendin ve şarkıları tarihe not düştü” dedi.
Alman Piyanist Henning Schmiedt, Zülfü Livaneli ile hem dost hem de çalışmaktan büyük keyif aldığını aktararak Livaneli’nin bazı eserlerden notaları Livaneli’yi anlattı.

aaasariyer4

LİVANELİ’Yİ DOSTLARI ANLATTI
Yazar ve tiyatrocu Sunay Akın, yazar, oyuncu ve sinema eleştirmeni Selahattin Duman ve yönetmen Nebil Özgentürk, Zülfü Livaneli ile yaşadıkları anıları aktardı. Açılış konuşmasını yapan Özgentürk, Livaneli ile dost olmanın gurunu yaşadıklarını ifade erek kendisinin hüzünlü kısmını temsil ettiğini belirtti. Özgentürk Livaneli’yi; “birlikte seyahat edeceğimiz bir gün Zülfü abi elinde kocaman bir bavulla geldi. 4 günlük tatilde bu bavul fazlaydı. Sonra bir baktım ki kitapta kıyafet olarak yalnızca iki tane tişört var gerisi hep kitap. Okuyacağı, hediye edeceği kitapları hep yanına almış” sözleriyle aktararak saygısını ifade etti.
Sunay Akın ise Zülfü Livaneli ile yediği yemeklerin hep hüzünlü bittiğini çünkü yemeklerin seçim günü, oy sayımı sırasında yendiğini esprili bir dille aktardı. “Ben özgürlüğü elinden alınan çocuğa büyük derim” sözünün ardından Zülfü Livaneli’yi “özgürlüğü kaybetmemiş bir çocuk” olarak tanımlayan Akın, bir insanın sanatın bir dalında bile çok zor tutuna bildiğini aktararak “yalnızca edebiyat değil, müzik ve sinemada da Zülfü Livaneli’nin imzası var” dedi. “Nazım Hikmet gitti bir daha dönemedi, Zülfü Livaneli o dönemi yaşadı” diyen Akın, Livaneli’ye teşekkürlerini iletti.
“BARIŞA VE ÖZGÜRLÜĞE ADANMIŞ BİR YAŞAM” SERGİSİ

Tarabya Oteli’nde gerçekleştirilecek sempozyumun ardından konuklarla birlikte Sarıyer Belediyesi Yaşar Kemal Kültür Merkezi’ne geçilerek Zülfü Livaneli’nin kişisel eşyalarının ve fotoğraflarının yer aldığı ve 23 Aralık tarihine kadar gezilebilecek serginin açılışı yapıldı. Yaşar Kemal Kültür Merkezi’nde Sarıyer Belediyesi tarafından yaptırılan Yaşar Kemal ve Zülfi Livaneli heykeli de açıldı

aaasariyer8

YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

30.8° / 18.5°