BAŞKENT GAZ VERGİ KAÇIRMIŞ MIDIR?
Manşet Haber 4.02.2020 23:11:56 0

BAŞKENT GAZ VERGİ KAÇIRMIŞ MIDIR?

BAŞKENT GAZ VERGİ KAÇIRMIŞ MIDIR?

Kızılay, 11 Haziran 1868 tarihinde; “Osmanlı Yaralı ve Hasta Askerlere Yardım Cemiyeti” adıyla kurulmuştur. Kurucuları Dr. Marko Paşa, Dr. Abdullah Bey, Dr. Kırımlı Aziz Bey ve Serdar-ı Ekrem Ömer Paşa’dır. 1877’de “Osmanlı Hilali Ahmer Cemiyeti”,1923’de “Türkiye Hilaliahmer Cemiyeti”,1935’te “Türkiye Kızılay Cemiyeti” ve 1947’de “Türkiye Kızılay Derneği” adını almıştır. Kuruluşa “KIZILAY” adını Mustafa Kemal Atatürk vermiştir. Hıristiyan Camiadaki Kızılhaç’ın da eşitidir. Başkent Gaz’ın Kızılay’a yaptığı bağış tartışması bugün ki yazımızın konusu olacaktır.
KISACA KONU NEDİR?
Kızılay, toplumsal dayanışmayı sağlamak, sosyal refahın gelişmesine katkıda bulunmak, yoksul ve muhtaç insanlara barınma, beslenme ve sağlık yardımı ulaştırmak, kan, afet, uluslararası yardım, göç ve mülteci hizmetleri, sosyal hizmetler, sağlık, ilk yardım, eğitim, gençlik ve mineralli su işletmeleri alanlarında faaliyet gösteren bir dernektir.
Bu amaçla kendi bütçesinden çeşitli harcama yapan yönetim, denetim organizasyonu olan dev bir kuruluştur. Bu güzide kuruluşu karalamak gibi bir amacımız olamaz.
Ancak, Kızılay’ın Başkent Gaz tarafından hesaplarına aktarılan 8 milyon doları AKP’ye yakınlığıyla bilinen ve yurtlarındaki tecavüz olayları ile bilinen Ensar Vakfı’na oradan da Sayın Erdoğan ailesiyle ilintili vakıf ve derneklere aktarılması hem siyasi ve hem de vergi hukuku bakımından sorunludur.
Kızılay, bu 8 milyon dolar’ın sadece 75 bin dolarını kendine ayırıp, geriye kalan 7 milyon 925 bin dolarını ise şartlı bağış olarak Ensar Vakfı’na aktardığı Ensar Vakfı da bu paranın tamamını TÜRGEV’in Amerika’daki kurumu Turken Vakfı’nın Manhattan’da yurt yapmak üzere verildiği, amacın ise ABD’deki Türk öğrencileri FETÖ’nün eline geçmesini önlemekmiş!
Böylece Başkent Gaz Kızılay üzerinden Ensar Vakfı’na ve TÜRKEN Vakfına mali destek sağlamış olmaktadır.
BAŞKEN GAZ VERGİ KAÇIRMIŞ MIDIR?
Başkent Gaz daha önceki özelleştirmeleri iptal edilerek 2013 yılında Torunlar GYO’ya satıldı. Bu bağışın vergi matrahından düşülmesi vergi mevzuatına uygun mudur? Bize göre hayır!
Vergi Kanunlarındaki düzenlemeler aşağıdaki gibidir:
Vergi Usul Kanunu’nun 3’cü maddesi,
Gelir Vergisi Kanununun 40 ve 89 uncu maddeleri,
Katma Değer Vergisi Kanununun 17/2-b ve 30/a ve 32’nci maddeleri.
Yukarıdaki kanuni düzenlemelerin gelir, kurumlar ve katma değer vergisi hükümlerini bir yana bırakarak konuyu açıklamaya çalışalım.
Vergi Usul Kanunu’nun 3’cü maddesinde; ‘’vergi kanunları lafzı ve ruhu ile hüküm ifade edeceği, lafzın açık olmadığı hallerde vergi kanunlarının hükümleri, konuluşundaki maksat, hükümlerin kanunun yapısındaki yeri ve diğer maddelerle olan bağlantısı göz önünde tutularak uygulanacağı belirtilmiştir.’’
Vergilendirmede; ‘’vergiyi doğuran olay ve bu olaya ilişkin muamelelerin gerçek mahiyetinin esas olduğu,
vergiyi doğuran olay ve bu olaya ilişkin muamelelerin gerçek mahiyeti yemin hariç her türlü delille ispatlanabileceği, iktisadi, ticari ve teknik icaplara uymayan veya olayın özelliğine göre normal ve alışılmış (mutad) olmayan bir durumun iddia olunması halinde ispat külfeti bunu iddia eden tarafa ait’’ olacağı hükme bağlanmıştır.
Kanunun bu açık hükmünde anlaşıldığı üzere, gerçek mahiyet yani içerik önemlidir. Kanunun ‘’dili’’ yani ‘’lafzı’’ ile ‘’ruhu’’ yani ‘’özü’’ ile birlikte hüküm ifade eder.
Verginin ‘’özü’’ ihmal edilerek bu bağışın yasal olduğu söylenemez. Siyaseten sakat olan bu mantığın kanunun ruhuna da aykırıdır. Birkaç gündür sürdürülen ‘’Vergi kaçırılmadı.’’, ‘’Vergiden kaçınıldı’’ söylemi olayın üstünü örtmekten başka bir işe yaramaz.
Açık bir şekilde; devlete verilecek vergi adeta vergi kanunu hükümleri dolanarak, hülle ile bağış adı altından üstü örtülerek yurt dışında aileye ait bir vakfa aktarıldığı açık bir şekilde görülmektedir.
İlginç olan da her türlü yöntemleri birlikte geçmişte kullanan iktidarın sıkıştığı her yerde FETO bahanesi ile olayın sorumluluğunda kurtulması da çabası.
Normal bir vergi incelemesinde; Başkent Gaz’a vergi matrahı yaklaşık olarak 8 milyon doların o günkü kur olan yaklaşık 4 lira ile çarpılması suretiyle bulunacak 32 milyon (önceki dönemlere göre 32 trilyon) matrah farkı ve bağlı olarak da 3 kat ya da 1 kat vergi ziyaı cezası, geciken her ay için de gecikme faizi hesaplanarak tahsil edilmesi gerekmektedir. Türkiye’de hakimler olduğu gibi maliyeciler de var mı? Göreceğiz.


YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

30.8° / 18.5°