BEDENLERİ İLE SINANAN CHP
Manşet Haber 21.05.2020 12:21:32 0

BEDENLERİ İLE SINANAN CHP'DEKİ DEVRİMCİLER

BEDENLERİ İLE SINANAN CHP'DEKİ DEVRİMCİLER


Ulusumuzun ezici çoğunluğu ve CHP üyelerinin tamamına yakını antifaşist, antiemperyalist ve laik'tir.
Hangi partiye oy verirse versin, bu topraklarda yaşayanların genel karakteri de budur.
Bu karakter, CHP'de daha baskındır. Bir çoğu geçmişinde devrimci mücadelenin içinde yer almış kendisi ya da en az bir yakını bu inanmışlığın bedelini, bedeni ile 'sınanarak' ödenmişlerden oluşur.





Alçak gönüllüdürler. Çevrelerinde 'müzmün muhalif' olarak anılsalar da, okumasını, sorgulamasını ve analiz yapmasını bilirler. Baş eğmeyen, bireysel tarihini gururla paylaştığı, eğitimli pırıl pırıl çocuklar yetiştirmişlerdir. Onlara, kendi mücadele tarihini damıtarak anlatmış, ekonomik fukaralık içine düştüğünde onlara sarılıp ağlamış ama kendini yeniden üretmesini bilecek kadar fikri namuslu, koca yüreklidirler.





Nesilleri tükeniyor artık ama onlar inandıkları değerlerden bir milim bile geri adım atmazlar. Yaşadıkları mahallede, ilçede veya ilde, girdikleri her mecliste sözü dinlenen, söyleyecekleri merak edilen ve konuştuklarında da sözleri, o meclistekilerin başlarını yere eğerek dinledikleri kadın ve erkekler onlar.





Yoksul halkın kurtuluşuna adanmış devrimci, yurtsever yüreklerini iki elinizi birleştirip avuç içinize alsanız da sığdıramazsınız.





Şimdi en az 60' lı, 70' li yaşlarında ama zihinleri gencecik delikanlıların, başlarını yastığa koyduklarında, anıları, gözlerinin önünden film şeridi gibi akarken, çıkıp- inen tansiyonları, yağ bağlamış bedenleri, dökülmüş ya da beyazlamış saçları, kireçlenmiş boyun ve dizleri ile geçmişe dönme arzuları depreştiğinde, sanmayın ki gençlik günlerini özlüyorlar; onların hasreti, devrime.





Mustafa Kemal Atatürk'ün Samsun'a çıktığı gün gibi yürekleri; Amasya, Erzurum ve Sivas duraklarında çelikleşen iradeleriyle, her 30 Mart'ta Kızıldere'de, 6 Mayıs'ta darağacında, 18 Mayıs'ta Diyarbakır zindanlarında' Eşitlik, Özgürlük, Kardeşlik' mücadelesi' veriyorlar.
...
Yazılarımı birden çok SMS şirketi, bir çok farklı telefondan Watsap mesaj listesi aracılığı ile yaklaşık olarak 500 bin kişiye ulaştırıyorum. İlgi gösterip, açıp-okuyanlara teşekkür ediyorum. İtiraf etmeliyim ki insanlar, maalesef çok fazla okumuyor. Ama her geçen gün artıyor. İlk başladığımda 8.000  ortalamadaydı. Yeni yollar ve yeni denemelerle şimdi yüzde 95'i Adana'da olmak üzere yüzde 5 okunurluluğa, yani 25 bin kişilik okunma oranına ulaştık.





Adananın yerel gazetecilerine de teşekkürü borcumu sizler aracılığı ile ödemek isterim; Onların sayesinde( Çukurova Barış, Objektifa, haberegüven.com, Adanaulushaber.com, küçüksaat.com başta olmak üzere bir çok saygın yayın kuruluşu yazılarımı yayınlayarak müthiş bir kitleye ulaşmamı sağlıyorlar.
Ayrıca Facebook ve Twitter aracılığıyla yazılarımı paylaşarak çoğalmasını sağlayarak on binlerce kişiye ulaşmamı sağlayan dostlarıma teşekkür ediyorum..





Turgay Develi
24. Dönem Adana Milletvekili.







YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

30.8° / 18.5°