“BELEDİYECİLİK CHP’LİLERİN İŞİDİR”
Manşet Haber 18.09.2018 22:38:51 0

“BELEDİYECİLİK CHP’LİLERİN İŞİDİR”

“BELEDİYECİLİK CHP’LİLERİN İŞİDİR”

Doğu Akdeniz Belediyeler Birliği (DABB) ve Çukurova Belediye Başkanı Soner Çetin, Halk TV'de canlı yayınlanan Kadir Çankaya ile Seçim Otobüsü programına konuk oldu.
Projeleri ve hizmetlerini Çetin, sosyal demokrat belediyecilikte rol model olduklarını ve Türkiye’de örnek alınan bir belediyecilik anlayışına imza attıklarını söyledi. Çetin, yine bir ilke imza atarak canlı yayında cep telefon numarasını izleyicilerle paylaştı,“Ben seçilmeden önce halka bir söz verdim. Türkiye’de kullanılmaya başladığı günden beri cep telefon numaram hep aynı. Ve Adana’da bilmeyen yok. Numaramı asla değiştirmedim. Telefonumu başkasına da vermem direkt ben çıkarım. Toplantı zamanları ve uyku zamanları haricinde cep telefonum hep açıktır. Telefon numaramı kaydedin. Çözemediğiniz bir sorun olduğunda lütfen beni arayın” diyerek cep telefonu numarası izleyicilerle paylaştı.
Türkiye’den ve Avrupa’dan destek ve beğeni mesajları alan Başkan Soner Çetin, hangi siyasi partiye mensup olursa olsun herkesin belediye başkanı olduğunu vurgulayarak; “Ben belediye başkanıyım. Doğumundan ölümüne kadar bütün hemşerilerimin yanında olmak zorundayım. Herkese her kesime yönelik projelerimiz var. Çocuğuna, yaşlısına, kadınına, emeklisine kadar her kesime yönelik projeler sunmak zorundayım. Biz göreve geldiğimiz günden bu yana her cuma halk günü yapıyoruz. Ve de tek başıma değil. Başkan yardımcılarım ve müdürlerimle birlikte ben her hafta halkın karşısına çıkıyorum. Her cuma saat 14.00’te halka hesap verebilen bir belediyedir Çukurova Belediyesi ve onun başkanı. Bir de yeni bir uygulama başlattık. Her çarşamba 14.00-16.00 saatleri arasında sosyal medya üzerinden gelen sorulara ekip arkadaşlarımla birlikte klavye başında yanıt veriyorum. Bu da çok ses getirdi ve ilgiyle karşılandı. Kendini bilen bir belediye başkanı bizim anlayışımıza göre belediyecilik yapar. Sürekli halkın içinde halkla iç içe olan bir belediyecilik yapıyoruz. Saat 06.00’da mesai başlamadan haftanın 2 veya 3 günü mahallelerde sabah toplantıları yapıyoruz. Bazı mahallelerde zifiri karanlıkta 250-300 hemşerimizle toplantı yaptığımız oldu. Halkımızla haftanın 7 günü kucaklaşıyoruz. Sürekli olarak esnaf ziyaretleri yapıyoruz. Çat kapı ziyaretler gerçekleştiriyoruz. Sorun çözmek için 7/24 çalışıyor ve çok yoruluyoruz. Bizim belediyecilik anlayışımız budur. Belediyecilik Cumhuriyet Halk Partililerin işidir” diye konuştu.
Göreve geldiği 4,5 yıl önce makam aracı uygulamasına son vererek Türkiye’de bir ilke imza atan Çukurova Belediye Başkanı Soner Çetin, ”Bizim belediyecilik anlayışımızda makam aracına yer yok. Göreve geldiğimiz zaman makam araçlarını kaldırdık. Bunu Türkiye’ye örnek olmak için yaptık. Sadece belediyelere değil bakanlıklara da örnek olmasını istedik. O dönem ‘Yok mu böyle bir uygulamayı yapacak babayiğit!” diye haberler yapıldı. Ancak bu durum çok ciddiye alınmadı. Örnek olsun diye yaptığımız bu çalışmada önce benim buna örnek olmam gerekiyordu. Belediyeye ait makam aracını sattım. Kendi kişisel aracımı kullanıyorum. Arabanın benzinini kendi cebinden koyan bir belediye başkanıyım. Herkese tavsiye ediyorum. Bu gururu siz de yaşayın” şeklinde konuştu.




YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

35.8° / 20.3°