BEREKETLİ HİLAL

BEREKETLİ HİLAL

İşimizi elimizden alıp bizi işsiz bıraktılar, toplumsal dokumuzu bozuyorlar, demografik yapımızı değiştiriyorlar, vb. nedenlerle çoğu zaman kızıyoruz onlara.
Otomobilimizle giderken kavşakta çıkıyorlar karşımıza. Görmezden geliyoruz, bazen de dayanamayıp para uzatıyoruz.
Olaylara empatik açıdan yaklaşıp, neden sonuç ilişkileri bağlamında sorguladığımızda ise içimiz burkuluyor, üzülüyoruz, “iyi ki bu durumda değiliz” diyoruz.
Anladınız kimlerden söz ettiğimi.
Suriyeliler onlar. Bereketli Hilal’in kadim insanları. Tarih boyunca yüzleri gülmemiş, hep çekmişler, çektirilmişler.
Tam on bin yıl önce, avcı toplayıcılıktan tarım toplumuna orada geçti insanoğlu.
Orada başladı hayvan ve bitki evcilleştirmeleri.
O bölgede ortaya çıktı ilk devlet yapılanmaları. Sümer, Asur, Babil le başladı Anadolu’da Hititler ve Mısır’da devam etti.
Devletlerin oluşumuyla birlikte güçlüler zayıflara hükmettiler.
Yönetenler, yönetilenlerin ak gömlekleriyle sildi kılıçlarının kanını.
Bildiniz mi Bereketli Hilal’i?
Evet bildiniz. Mezepotamya, Suriye ve Türkiye’den bahsediyoruz.
7000 yıllık bir yerleşim tarihine sahiptir Suriye. Şam kentinin ise dünyanın en eski ve devamlılık gösteren kenti olduğu söylenir.
Amuriler, Yamhad Krallığı, Hititler, Asurlular, Medler, Persler, Büyük İskender hüküm sürdü o topraklarda.
Bölgenin denetimini ele geçirmek üzere Hititler ve Mısırlılar arasındaki Kadeş savaşı ve anlaşmasını tarih kitaplarından anımsarsınız.
Bu arada küçük krallıklar ve MÖ 64 yılında Romalılar ve onların devamı olan Bizans imparatorluğu.
Müslüman Arap devletleri, Selçuklular, Osmanlılar, vs. derken Fransızların manda yönetimi ve 1946 yılında bağımsızlık.
Sonra Baas yönetimleri ve askeri darbeler.
Belirgin özelliği, birleşik Arap devletinin kurulması için uğraştığı.
Tahmin ediyorum, ulus bilincinin en geliştiği Arap ülkesi.
Bölgedeki Arap ülkelerinden en önemli farkı ise katıksız bir İsrail karşıtlığıdır. Bu karşıtlığın bedelini çok ağır ödemiş ve topraklarını kaybetmiştir. Buna rağmen Mısır bile pes etmişken Suriye İsraille anlaşmaya yanaşmamıştır.
İşin en acı yanı ise bölgedeki sünni yönetimlerin Suriye düşmanlığıdır.
Ortadoğu’nun sünni yönetimleri;
• Sanki emperyalizme göbeğinden bağımlıdır. Batı ne söylerse onlar için emirdir. Batının çıkarları için kendi kardeşlerini feda etmektedirler. Kölelik, kapı kulluğu, yalakalık içlerine sinmiş vaziyettedir.
• Suriye, Filistin için topraklarını kaybederken, Filistin’de örgütlü Hamas Suriye için gıkını çıkarmamaktadır.
• Suudiler ve diğer körfez ülkeleri Esadı yıkmak için oluk oluk para akıtmaktadırlar.
• Dünkü kardeş Esad, bugün oldu Esed.
• Emperyalizm ve Bölgesel ortağı İsrail’in Büyük Ortadoğu Projesine (BOP) itiraz edememişler, üstelik bu sözde bahar Suriye’ye gelince destek vermişlerdir.
Bereketli Hilal’in kadim halkları insanlığa yaptıkları bunca katkıya rağmen karşılığında kan, gözyaşı, acı, ızdırap gördü ve bir türlü yüzleri gülmedi.
Dün Irak talan edildi. Bugün Suriye parçalanmak isteniyor.
Sırada neresi mi var? Yine bildiniz. Türkiye var, İran var.
Ancak işleyen süreç, yani Arap baharı Suriye’de tıkanmıştır.
Dünyanın bütün azılı teröristleri batının ve bölgedeki sünni yönetimlerin tam desteğine rağmen Suriye’de yönetimi devirememişlerdir. Taşeronların gücü yetmeyince artık Amerika doğrudan saldırmaktadır.
Halkının büyük çoğunluğunu yanına almış Esad, Rusya, İran ve Hizbullah’ın da desteğiyle bu uluslararası komploya karşı direnmektedir.
Selam olsun bu direnişi gösterenlere!
Son sözümüz, ülkemizde siyasal erki elinde bulunduranlara.
Suriye’nin toprak bütünlüğünü tanıyorsunuz ama Esadı yıkmak için uğraşıyorsunuz.
Peki, diyelim ki Esad devrildi. Suriye’nin yönetimini kim devralacak?
Şu televizyonlarda izlediğimiz talancılar mı?
İnsan ciğeri yiyenler mi?
Hadi canım sende!
26 Nisan 2018
Mahmut TEBERİK

Mahmut TEBERİK

27.04.2018 00:37:34

YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.


DEMİRÇALI’YI ZİYARET ETTİ

VALİ KÖŞGER’DEN GÜVENLİ VE DÜZENLİ TRAFİK VURGUSU

NAZIM ALPMAN YAZDI/ DEVLET 1 MAYIS’A SAYGI GÖSTERSİN!

KUŞ GRİBİ YUMURTA FİYATLARINI ARTIRDI

KARNAVAL KOMİTESİNDEN MEKTUP VAR

ZEYDAN KARALAR’DAN MHP İL BAŞKANINA “SİNEK” CEVABI

YERLİ SUSAM İÇİN  YERLİ ÜRETİM HAMLESİ

ÇUKUROVA BELEDİYESİ TENİS TURNUVASI BAŞLADI

FATİH GÜLER GÜVEN TAZELEDİ

18 İLDEN 400 SATRANÇ SPORCUSU ADANA’DA YARIŞTI

CHP’Lİ BULUT: TASARRUFU SARAYDAN BAŞLATIN

SEYHAN NEHRİNDE GONDOLLA GEZDİLER

"YALANA VE ŞANTAJA ASLA BOYUN EĞMEYECEĞİZ"

CHP GERÇEĞİ YAYINLADI

ADANA’DA 23 NİSAN ULUSAL EGEMENLİK VE ÇOCUK BAYRAMI KUTLAMASI

GÜNÜ FOTOĞRAFI:

RESMİ AÇILIŞISI HİSARCIKLIOĞLU YAPTI