Hamide Hanım.. Bahriye Nazırı Hasan Hüsnü Paşa’nın kızı. Şımarık mı
şımarık. Tophane Müşiri Zeki Paşa ile evli ve iki çocuk annesi. Bir Cuma
selamlığında yakışıklı bir deniz subayı olan Albay Osman Bey’i görür ve babasına
onunla evlenme istediğini söyler.  Hemen kocasından
ayrılması sağlanır.

Ne var ki, Osman Bey de, Hamide Hanım’ın isteklerini yerine getirmekte
yetersiz kalır. Kızının, “Bu adamı başımdan al,” isteğine boyun eğen Hasan
Hüsnü Paşa, damadını yeni bir göreve getirir.Osman Bey demutsuzdur. Zaten
kaçmak istemektedir. Görevi Ertuğrul firkateyniyle Japonya’ya giderek
imparatora padişahın nişanını ve armağanlarını sunmaktır.

Ama   donanmada  bir çok zırhlı firkateynler bulunurken, zorlu
bir yolculuğa neden   yorgun, bakımsız, ahşap,on
bir yıldır Haliç’te bir dubaya bağlı duran ve böyle bir yolculuğa dayanması
mümkün olmayan Ertuğrul görevlendirilmiştir..

Ertuğrul’un çarkçıbaşısı İngiliz Harty geminin bu yolculuğu tamamlayacak
güçte olmadığını raporeder ama karşılığı 
Ertuğrul’dan uzaklaştırılmak olur.

Bahriye Nazırı Hasan Hüsnü Paşa Ertuğrul’un kaptanıAli Bey’den, sakal
bırakmasını ister. Dışı boyanan Ertuğrul’un kaptanı büyük denizci görüsünde
olmalıdır  Ali Bey sefere çıkmadan, alır
kızı Neyyire’yi kucağına bağrına basar. Her zamankinden farklı. Öper defalarca.
Sanki bir daha görmeyecekmiş gibi.

Ertuğrul, 14 Temmuz 1889’da yola çıkar. 30 Temmuz günü bir telgraf alınır
Ertuğrul’dan. Süveyş kanalında dümeni kırılmış, karaya oturmuştur. Bit çok
macera ve beladan sonra

15 Kasım günü Singapur limanına ulaşılır. Bu büyük bir başarı sayılır ve
Osman Bey,  paşalığa terfi ettirilir.

Bu arada Silon Observe adlı bir İngiliz gazetesinde, geminin kömür alacak
parası olmadığından Singapur’da beklediği, liman ücretini bile ödeyemediği
haberi çıkar. Bunun üzerine Ceride-i Bahriye dergisi, söylenenleri yalanlarve
buyolculuğa övgüler yağdırılır.

Ertuğrul’u, Japonya’da bir felaket karşılar: Kolera. Yokohama limanında baş
gösteren hastalık gemideki on üç denizcinin sonu olur.

Tokyo’da padişahın nişan ve armağanların sunulmasının ardından dönüş
yolculuğu başlar. Japonlar geminin bu haliyle yola çıkmasının sakıncalı olduğunu
bildirirler ama dinletemezler. İstanbul’dan gelen emir kesindir: Dönün.

Yokohama’dan ayrılan Ertuğrul, daha yolculuğun başında büyük bir fırtınaya
yakalanır veOşima adasının kayalıklarına sürüklenir. Fırtınadan kurtulsa,Kobe
limanına ulaşmak mümkün olacaktır. Ama ne denizcilerde, ne de Ertuğrul’da
dalgalara karşı koyacak güç kalmamıştır.

Kaşinozaki fenerinin bekçileri, fırtınadan dolayı çalınan kapının sesini
güç duyarlar. Karşılarına çıkan ıslak, perişan haldeki yabancıların
anlattıklarından bir şey anlamazlar. Dil sorunu, denizcilerin evrensel bir
iletişim aracı olan rengarenk bayrakların kullanılmasıyla çözülür.
Fenerdekiler, kayalıklarda patlayan dalgaların sesinden  Ertuğrul’un parçalanışını ve   çığlıkları duymamıştır. Kurtarma çalışmaları
son derece olumsuz koşullarda, Kaşmo adlı köyde yaşayanların katılmasıyla
sabaha kadar sürdürülür. Kurtulan  sadece
69 denizcidir ama gemide kaç kişinin olduğu hiçbir zaman bilinmez.

Ertuğrul’un batışı ve insanları BİLE BİLE ÖLÜME gönderen anlayış, doğru
dürüst sorgulanmaz bileTürk insanı zaten unutkandır. Kaptan Ali Bey
Neyyire’sini bir daha görememiş, torununu hiç koklayamamıştır.

Kim mi torunu? Türk Milli Eğitiminin efsanevi Milli Eğitim Bakanı, Köy
Enstitülerinin yaratıcısı HASAN ALİ YÜCEL.

BİLİNSİN, HATIRLANSIN, ANILSIN SAYGI
GÖSTERİLSİN İSTEDİM.