“BİRLİKLER PİYASAYI DÜZENLEYİCİ BİR FİYAT AÇIKLAMALI”
Manşet Haber 29.07.2018 13:50:11 0

“BİRLİKLER PİYASAYI DÜZENLEYİCİ BİR FİYAT AÇIKLAMALI”

“BİRLİKLER PİYASAYI DÜZENLEYİCİ BİR FİYAT AÇIKLAMALI”

Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, ülke açısından çok önemli bir ürün olan ayçiçeğinde hasadın başladığını bildirerek, “Birlikler, üretici maliyetlerini göz önünde bulundurmalı ve piyasayı düzenleyici bir fiyat açıklamalıdır” dedi.
Bayraktar, sıvı yağ tüketiminin dörtte üçünü karşılayan ayçiçeğinde, üretimin artması ve yağ açığının kapanması için fiyat açıklanırken, ayçiçeği/buğday paritesinin 2’nin altına düşmemesine dikkat edilmesi gerektiğini vurguladı.
Şemsi Bayraktar, yaptığı açıklamada, tohumlarında yüzde 40-45 yağ bulunan ayçiçeğinin, küspesinin de yüzde 30-40 protein içermesi nedeniyle hayvancılık açısından değerli bir yem maddesi olduğunu belirtti. Yemeklik yağ dışındaki ayçiçeği yağlarının, sabun ve boya sanayinde değerlendirildiğini, saplarının da yakacak olarak kullanıldığını vurgulayan Bayraktar, saplarının yakılmasından sonra oluşan külün yüzde 36-40 oranında potasyum içeriği nedeniyle gübre olarak değerlendirildiğine dikkati çekti.
Bu yıl dünyada ayçiçeği ekim alanlarının yüzde 2,6 artmasına karşın, verimdeki azalma nedeniyle üretimde yüzde 0,8’lik gerileme yaşanacağı bilgisini veren Bayraktar, şunları kaydetti:
“Dünya ayçiçeği üretiminin yüzde 28,7’sini Ukrayna, yüzde 22,3’ünü Rusya, yüzde 19,4’ünü Avrupa Birliği ülkeleri, yüzde 7,5’ini ise Arjantin gerçekleştiriyor. Ülkemizin dünya üretiminden aldığı pay yüzde 4,2’yi buluyor.
Son yıllarda, İç Anadolu ve Güneydoğu Anadolu bölgesinde ekim alanlarının artması, yağ açığının kapatılması amacıyla yapılan destekler, verim artışı, ÇUKOBİRLİK’in de ayçiçeği alımına başlaması gibi sebeplerle ayçiçeği üretimi artsa da yine ihtiyacımızı karşılayamıyoruz. Geçen yıl 1 milyon 800 bin tonu yağlık, 164 bin tonu çerezlik olmak üzere 1 milyon 964 bin ton ayçiçeği üretimi gerçekleştirdik. Bu yıl 1 milyon 952 bin tonluk bir üretim bekliyoruz.”
Yağlık ayçiçeği alımı yapan Trakyabirlik, Karadenizbirlik ve Çukobirlik’in açıklayacağı fiyatın üreticiler açısından çok önemli olduğuna dikkati çeken Bayraktar, şunları kaydetti:
“Birlikler, üretici maliyetlerini göz önünde bulundurmalı ve piyasayı düzenleyici bir fiyat açıklamalıdır.
Hasat döneminde ayçiçeği veya ayçiçeği yağı ithalatı yapılmamalıdır.
Üretimin cazip hale gelmesi için hasadın yoğunlaştığı dönemlerde fiyat düşüşleri önlenmelidir.
Ayçiçeği üretim alanlarının başka ürünlere kaymasını önlemek bakımından, üretimi teşvik edici bir parite sistemi uygulanmalıdır.
Fiyat bakımından, ayçiçeği/buğday paritesinin 2’nin altına düşmemesine dikkat edilmelidir. Parite 2’nin altına düştüğünde üretici, ayçiçeğinden buğdaya kayıyor.
Ayçiçeği tarımı, ülkemizde, bazı bölgeler hariç genelde kuru koşullarda yapılmaktadır. Özelikle buğday-ayçiçeği münavebesinde ayçiçeğinden sonra ekilen buğdayın verimi üçte bir, bazı yıllarda yarı yarıya artmakta, buğday kalitesi de olumlu yönde etkilenmektedir.
Ayçiçeğinde sulamaya yönelik teşvikler artırılmalı, sulamada kullanılan elektrik fiyatları makul bir seviyeye çekilmelidir.”
Bayraktar, ayçiçeği üreticilerinin bu hasat ve pazarlama sezonunda alın terinin karşılığını almasını ve bereketli bir hasat geçirmelerini diledi.

YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

30.8° / 18.5°