“BUNUN ADI CİNAYET”
Manşet Haber 24.05.2018 17:58:43 0

“BUNUN ADI CİNAYET”

“BUNUN ADI CİNAYET”

Adana’nın Aladağ ilçesinde 29 Kasım 2016'da kaçak bir yurtta çıkan ve 11 kız çocuğunun ölümüne, 16 çocuğun yaralanmasına yol açan yangın ile ilgili davanın 6. duruşması Kozan Ticaret Odası Salonunda görüldü.

Duruşma öncesi Baro Başkanı Av. Veli Küçük, yangın faciasında çocuklarını kaybeden Aladağ’lı ailelerle birlikte açıklamalarda bulundu.

Aladağ yurt yangın faciasının basit bir yangın davası olmadığını belirterek, “Bunun adı ‘cinayet’tir. Yoksulluğun istismarıdır. İnsanımızı ve çoçuklarımızı  cemaatlerin kendi düşüncelerine uygun bireyler yetiştirme sakat bakış açısına izin vermeyeceğiz. Kozan’da, ailelerle faciadan bugüne kadar dayanışma halindeyiz, yargılama sürecini tüm sorumlular hak ettikleri gerçek cezayı alana dek takip edeceğiz.” dedi.

Adana Baro Başkanı  Av. Veli Küçük, yurttaşlar arasında fırsat eşitliğini sağlamak için devlete Anayasamız ile  yüklenen eğitim verme görevinin suistimal edildiğini ifade etti.

Türkiye’nin birçok yerinde ilçelerinde illerinde sayısı binlerle anılan başka yurtların  olduğunun bilindiğini dile getiren Av. Küçük, 'Bu vahim olayı basit bir ihmal, basit bir kaza olarak değerlendirmek mümkün değil, bilirkişi raporlarıyla dosyada var olan delillerle sabit olduğu üzere yurt binasında var olan eksiklikler yangın çıkmasına, yangının bu kadar ciddi  faciaya dönüşmesine kadar geldi ve bunun adı cinayettir. Dava konusu suç TCK'nun 81. maddesi kapsamında 'kasten öldürme' veya en basit haliyle TCK'nın 83. maddesi kapsamında 'kasten öldürmenin ihmali' davranışla gerçekleşmiş halidir. Yıkılan devlet yurdu yerine hala yeni yurt yapılmadı. Eğitim çağındaki çocukların ve ailelerin mağduriyeti devam etmektedir. Yangından etkilenen köylerde eğitim sorunu devam etmektedir. Aladağ’a adalet gelmeden bu yangın sönmez.”

Duruşmaya Adana Baro Başkanı Av. Veli Küçük, Adana Barosu Çocuk Hakları Komisyonu Koordinatör Yönetim Kurulu Üyesi Av. Nevzat Elçi, Aydın Barosundan Av. Bekir Gümüş, İzmir Barosundan Av. Bedriye  Kurtuluş Türk, Bursa Barosundan Av. Gamze İpek Ateşli, Adana Barosundan Av. Bülent Maraklı, Av. Salim İnce ile Diyarbakır Barosundan avukatlar katıldılar.

Sanık avukatları itfaiyenin sorumluluğu üzerinde durarak talimatla ifade veren itfaiye erlerinin mahkeme huzurunda dinlenmesi ve soru sorma haklarının gerçekleşmesini istedi. Ayrıca yetersiz itfaiye ekibi görevlendirilmesi ile ilgili sorumluların tespit edilerek dava açılması için Cumhuriyet Başsavcılığına müzekkere yazılmasını istedi. Ayrıca sanık avukatları itfaiye ekipleriyle ilgili hazırlanan iddianamenin eksik olduğunu ve geri gönderilmesini istedi. İddia makamı verdiği mütalaada; Adana 1'inci Ağır Ceza Mahkemesi'nde yargılanan Aladağ eski Kaymakamı Ahmet Ziya Filizer dava dosyasının bu Aladağ dava dosyasıyla birleştirilmesinin talebinin reddine, itfaiye ekiplerinin savunmalarının duruşmada huzurunda ifade alınmasının reddine ve tutuklu sanıkların tutukluluk hallerinin devamına karar verilmesini istedi.

Aileler ilçe milli eğitim müdürünün koyduğu evrakları kabul etmediklerini söylediler. Kızını yangında kaybeden Teslime Aydoğdu, 4 kişinin neden serbest bırakıldığını sorarak 'Kendiliğinden olan bir kaza değil. Herkesin cezasını çekmesini istiyorum. Biz yavrularımızı zorunlu eğitim için teslim ettik. Kader diyorlar. Her saniye ciğerim yanıyor. Adalete sığınıyoruz. Herkes çocukların kaderini kendisi yazmış gibi konuşuyor. Kader diyorlar. Adalet de suçluya cezasını versin' dedi.

DURUŞMA 7 EYLÜL 2018 TARİHİNE ERTELENDİ

Bir saatlik aradan sonra mahkeme heyeti kararını açıkladı. Raporlar arasındaki çelişkiler dikkate alınarak tüm sanıkların kusur yönünden değerlendirilmesi için İTÜ bünyesinde akademisyenlerden, yangın konusunda uzman ve dernekler mevzuatına hakim kişilerden oluşturulacak yeni bir bilirkişi raporunun beklemesine karar verildi. Mahkeme heyeti tutuklu sanıkların tutukluluk halinin devamına karar verirken duruşma 7 Eylül tarihine erteledi.

NE OLMUŞTU?

Aladağ'da, 29 Kasım 2016 tarihinde, ortaokulda okuyan kız öğrencilerin kaldığı Süleymancılar cemaatine ait yurtta, elektrik sisteminin kısa devre yapması sonucu çıkan yangında; eğitmen Fatma Canatan, yurt müdürü Cumali Genç'in kızı Sare Betül Genç, 8'inci sınıf öğrencileri Sema Nur Aydoğdu, Zeliha Avcı, Sevim Köylü, 7'nci sınıf öğrencileri Gamze Bagir, Sümeyye Yetim, İlknur Maden, 6'ncı sınıf öğrencisi Nurgül Pertlek ile 5'inci sınıf öğrencileri Bahtınur Baş, Tuğba Aydoğdu ve Cennet Karataş yaşamını yitirmişti.

 

 

YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

30.8° / 18.5°