Ç.Ü’DE HASAT BAYRAMI
Manşet Haber 14.06.2018 21:44:24 0

Ç.Ü’DE HASAT BAYRAMI

Ç.Ü’DE HASAT BAYRAMI

Çukurova Üniversitesi (ÇÜ) Ziraat Fakültesi tarafından her yıl geleneksel olarak düzenlenen “Hasat Bayramı” bu yıl da coşkuyla kutlandı.

Dekan Prof. Dr. Bülent Torun hasadın harcanan emeğin sabırla bekleyişin, bolluğun, bereketin, geleceğe bırakılan umudun paylaşıldığı bir bayram olduğunu ifade ederek, “Bu hasat sadece bitki veya buğday hasadı değildir. Aynı zamanda bilginin, teknolojinin ve alın terinin hasadıdır.” dedi.

“Türkiye’de TÜBİTAK’tan en çok proje alan ilk beş üniversiteden biri olan Çukurova Üniversitesinde, en fazla proje gerçekleştiren Fakülte, Ziraat Fakültesidir.” diyen Prof. Dr. Torun konuşmasını şöyle sürdürdü;

“Araştırmaya verilen destekler sonucunda yaklaşık 40 tarla ve bahçe çeşidi ıslah edilmiş, tarımda yeni teknikler ve yöntemler geliştirilmiştir. Dünyada saygın Üniversitelerin veya araştırma enstitülerinde gerçekleştirilen denemelerin süreleri birkaç ay olabildiği gibi yılları, hatta 140-150 yılı bulan denemeler şeklinde gerçekleştirilmektedir. ÇÜ Ziraat Fakültesi Araştırma ve Uygulama Çiftliğinde de bu anlayışa uygun uzun süreli çakılı denemeler yürütülmektedir. Bilimsel araştırma ve çalışmalara destek yanında, eğitime de önemli destek verilmektedir. Ziraat Fakültesi için araştırma ve uygulama alanları vazgeçilmez niteliktedir. Bu nedenledir ki Üniversitenin ve Fakültenin arazilerine sahip çıkmada Sayın Rektörümüz Prof. Dr. Mustafa Kibar hocamızın önemli duyarlılıkları ve destekleri ve başarıları olmuştur. Sayın Rektörümüze Fakültemiz adına çok teşekkür ederim. Rektörlüğümüzün desteği yalnıza araziler konusunda değil, aynı zamanda Fakültenin ve Araştırma ve Uygulama Çiftliğinin alt yapısının bakım onarımında ve yenilenmesinde de görülmüştür. Bu desteklerin artarak devam ettiği görülmektedir. Bunun son örneği ise tamamen üniversitenin olanaklarıyla Büyük Baş Hayvancılık ünitesinin yenilenmesi projesi olmuştur. Hasat coşkumuzu paylaşan herkese ve özellikle üretimin başından sonuna kadar emeği geçen müdür, müdür yardımcıları mühendislere ve tüm personele teşekkür ediyorum.

Rektör Prof. Dr. Mustafa Kibar ise Hasat Bayramı’nın bir üretim yılı sonunda öğrencilerle, akademisyenlerle, mühendislerle, uzmanlarla ve diğer çalışanlarla, bilgi birikimlerini ürüne dönüştürdüğü bir başarının tacı olduğunu söyledi. Tarım ve gıda üretiminin çok kolay gerçekleşen, kolay sonuca varan bir uygulama olmadığına değinen Rektör Prof. Dr. Kibar bunun tohumu ürüne, kıracı berekete dönüştürebilme savaşı olduğunu ifade etti.

Hasat için emek, inanç, kararlılık, sabır ve çok çalışmak gerektiğini hatırlatan Prof. Dr. Kibar, “Çukurova Bölgesi verimli topraklarıyla Türkiye'nin önde gelen tarımsal üretim alanlarından biri olup, bölgemizde yılın 4 mevsimi değişik ürünler üretilmekte, özellikle kıraç bölgelerde buğday üretimi yapılmaktadır. Hasat denilince akla ilk olarak buğday ve ekmek gelmektedir. Buğday, insanlığın toplayıcılık ve avcılıktan sonra yerleşik düzene geçip tarımsal faaliyette bulunduğu, ürettiği ilk ürünler arasındadır. Bu bakımdan buğday hasadı, sararmış dolgun başaklarla bir başka anlam kazanır. Bu yıl yağışların da bol olması nedeniyle buğday rekoltesinin geçtiğimiz yıllara göre fazla olacağı beklenmektedir.”  ifadelerini kullandı.

“Yenilikçi Projeleri Çukurova Üniversitesi Olarak Ortaya Koymaya Devam Ediyoruz.”

Hem dünyada hem de ülkemizde nüfus artışına karşılık tarım alanlarının giderek azalması, gıda güvencesi ve gıda güvenilirliği sorununu gündeme getirdiğini savunan Prof. Dr. Kibar, özellikle tarım topraklarının amaç dışı kullanımı, modern yetiştirme tekniklerinin kullanımının tam olarak yaygınlaştırılamamasının, aşırı sulama, gübreleme, zirai ilaç kullanımı gibi faktörlerin etkisiyle gıda üretimimizde sorunların oluşmasına neden olduğunu söyledi.

Bu nedenlerle geleneksel tarım yerine mutlaka modern, sürdürülebilir ve bilinçli tarım uygulamalarına öncelik verilmesi gerektiğini hatırlatan Rektör Prof. Dr. Kibar, “Üniversite olarak bilgimizi, donanımımızı, elde ettiğimiz sonuçları faydalanıcılara aktarmamız, paylaşmamız çok önem taşımakta olup Üniversitemiz bu faaliyeti uzun yıllar başarıyla sürdürmektedir. Ulusal ve Uluslararası diğer sektörlerle ve üniversitelerle işbirliği yaparak, birlikte üreterek, bilgi birikimi ve deneyimleri karşılıklı paylaşarak; yenilikçi projeleri Çukurova Üniversitesi olarak ortaya koymaya devam ediyoruz. İçinde bulunduğumuz bolluk ve bereket ayında, hasadımızın da Üniversitemizde, bölgemizde ve ülkemizde bol ve bereketli olmasını diliyor, hasat bayramınızı en içten dileklerimle kutluyorum.”

ÇÜ yerleşkesi içindeki Ziraat Fakültesi Araştırma ve Uygulama Çiftliği'nde düzenlenen Hasat Bayramı’na Rektör Prof. Dr. Mustafa Kibar, Rektör Yardımcıları Prof. Dr. Halil Elekcioğlu, Prof. Dr. Seyhan Tükel, Prof. Dr. Şeref Erdoğan, Ziraat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Bülent Torun, akademisyenler ve idari personel katıldı.

 

YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

30.8° / 18.5°