ÇGC GENEL KURULU 18 OCAK
Manşet Haber 3.01.2020 21:22:13 0

ÇGC GENEL KURULU 18 OCAK'TA

ÇGC GENEL KURULU 18 OCAK'TA

Çukurova Gazeteciler Cemiyeti yönetimi dün toplanarak seçimlerin 18 Ocak’ta yapılmasını kararlaştırdı. ÇGC Yönetimi tarafından üyelerine SMS göndererek genel kurula davet etti.
ÇGC Yönetim Kurulu’nun olağan genel kurul ile ilgili mesajı şöyle:
“GENEL KURUL
Çukurova Gazeteciler Cemiyeti Olağan Genel Kurulu 18 Ocak 2020 Cumartesi günü, saat 10.da, Kültür ve Sosyal Tesislerimizde aşağıdaki gündemle toplanacaktır. Gerekli çoğunluk sağlanamadığı takdirde ikinci toplantı 25 Ocak 2020 Cumartesi günü aynı saatte, aynı yerde ve aynı gündemle yapılacaktır.
Önemle duyurulur.
YÖNETİM KURULU
GÜNDEM
1-Açılış ve Yoklama
2-Saygı Duruşu ve İstiklal Marşı?nın okunması
3-Divanın Teşekkülü
4-Faaliyet ve Denetim Kurulu Raporunun okunması
5-Raporlar üzerinde görüşme ve raporların ibrası
6-Başkanlık Seçimi
7-Kurulların Seçimi
8-Dilek ve Temenniler
9-Kapanış

Çukurova Gazeteciler Cemiyeti’nin 18 Ocak 2020 tarihinde gerçekleştirilecek genel kurulunda 5 dönemdir başkanlık yapan Cafer Esendemir ile 3 dönem Başkanlık yapan ÇGC eski Başkanlarından Tamer Ünal Başkanlık için yarışacak.
http://www.adanaulus.com/cgcde-2-baskan-adayi/

YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

30.8° / 18.5°