CHP BU KEZ...

CHP BU KEZ...

24 Haziran öncesinde ‘en çok’ konuşulan, konuşuldukça ‘tartışılan’, başlarda ‘dışında’ kalacakların bile söyleyip ‘sonradan’ kendilerini içinde bulan oluşum ‘ittifak’ oldu…

İktidar ‘çoğunluğu’ elinde tutmak için birlikte yürüyeceği partiyi belirlerken, muhalefet de geride kalanlarla ‘birlikte’ seçime girebilmenin ‘yollarını’ arıyordu!

Örneğin Saadet Partisi her ikisi arasında git-geller yapmasına karşın; MHP iktidarın, Yeni İP muhalefetin yanında olmayı yeğledi.

İktidarın ‘halk’, muhalefetin büyüğü CHP’nin alışık olmadığı ‘millet’ sözcüğünün arkasında buluştular!

Olmuş muydu?

Örneğin CHP gibi, bu ülkenin ‘kuruluş’ ilkeleriyle oluşmuş bir siyasi partinin, ‘ideolojik’ olarak ‘farklılıkları’ olduğu yadsınmayan Yeni İP’le ‘ittifak’ içerisinde olması ne denli etik, ne denli dürüst, ne denli tartışmasız olabilirdi ki?

Seçim öncesi, ‘her’ seçim öncesi’ olduğu gibi ‘farklı koşullardan’ geçildiği anlatılmıştı. Bir ‘rejim’ değişikliği söz konusu olduğundan, ‘kaygı’ duyanlar bir yanda buluşabilir, denmişti. ‘İdeoloji’ farklılığı buna engel olmamalıydı!

CHP’nin, ‘ideolojik’ yakınlığı olan partilerle değil de, ‘ideolojik’ uzaklığı olan partilerle yan yana olmuştu!

Seçim, sonuçları, dillenen kaygılar bugün ortada…

***

Peki, seçimin ardından neler olmuştu?

Yeni İP’in, seçime katılmaması için çevrilen ‘oyunu’ bozan CHP olmasına karşın, seçim sonrasında yapılan açıklamalar aslında şaşırmadı; şaşırtmamalıydı da…

Köşe komşum Ömer Alpdoğan, dünkü köşe yazısında değindi. Orada ‘CHP ile ittifaka girmeseydik, daha çok oy alırdık’ diyen Yeni İP’liler oldu!

Üstelik, sanki daha önceden denenmişliği varmışçasına ‘CHP bize oy kaybettirdi’ denildiği yetmiyormuş gibi, SP-DP ile yapılabilecek bir ‘ittifakın’ kendilerine daha çok oy getireceğini bile söylediler!

Ya, hükümete ‘bize düşen görev olurda yanındayız’ demek nedir?

Yeni İP, bunu söylerken çok düşünmüştü, yoksa baştan beri aynı kanıda mıydı, yoksa ‘ideolojisi’ mi bunu söylemeye itiyordu, peki ya ‘muhalif’ duruş…

Elbet ‘ideolojik’ olarak iktidara yakınlığı yadsınmaması, ‘muhalifliği’ rafa kaldırması şaşırtmamalıydı!

Farklı ‘ideolojilerin’, her ne denli ‘koalisyon’ yapısı içinde buluşmaları yer yer yararlı sonuçlar doğuruyorsa da, ‘ittifak’ konusu içerisine seçmenin girmesinden, seçmeni alalı-bulalı duruma koymasından dolayı ‘bu günkü sonuç’ şaşırtmamalı!

Çünkü ‘ideoloji’ doğanın dengesi gibi bir şey; o dengeyi ‘bozan’ cezalandırılıyor!

***

24 Haziran ile sonrasında yaşananlar böyleyken, yaklaşan Yerel Seçimler öncesinde, ‘en son’ belki de ‘hiç’ düşünülmeyecek ‘ittifak’ konusunun gündemde tutulması ‘demokrat duruşlu’ seçmeni düşündürüyor!

‘Biz hangi partilimizde seçmene daha iyi mesaj vererek belediyeyi kazanırız’ değil de, ‘ideolojisi ne olursa olsun, kiminle kazanırız’ bakışıyla yola çıkanların ‘geçmişte’ yaptığı yanlışlar unutulmadı!

Cumhurbaşkanlığı seçiminde Ekmeleddin İhsanoğlu’nu, yerel seçimde Ankara belediyesi için Mansur Yavaş’ı aday göstererek alınan sonuç ortada olduğu gibi, seçimden kısa süre sonra adayların ‘yuvalarına dönüşlerini’ gerçekleştirdikleri de unutulmamalı…

Cumhurbaşkanlı ile Ankara belediyesini yitiren CHP, adayını partisinden yapmış olsaydı, partisinin adayı ile yitirseydi daha yerinde olmaz mıydı?

CHP’nin ‘kurtuluş’ felsefesine uygun aday belirlenmedikçe, bu yapılanlar CHP’nin var olan ‘ideolojine’ zarar verdiğince, ülkenin ‘dinamiklerinin’ de bozulmasına neden olacaktır!

***

CHP, başta ‘ittifak’ konusunu unutmalı…

CHP, şu an zaman varken aday belirlemelerini partilisine bırakmalı…

CHP, merkezden bulunan birkaç kişinin ağzından çıkacak söze göre aday belirlememeli…

CHP, ‘bu son şans’ uyuşturucusuyla seçmenini uyutmamalı…

CHP, CHP ‘ideolojisini’ benimseyen partilisine bırakılmalı…

CHP bu kez…



KARVAL MI, ŞENLİK Mİ?

İki gün önce, nisan ayında yedincisi düzenlenecek olan ‘Uluslararası Portakal Çiçeği Şenliği’nin bülteni geldi elektronik posta adresime. Bu diretmenin, bu direnmenin anlamın çözmekte zorlanıyorum. Bilerek ‘şenlik’ yazdım. Gelen bültende ‘karnaval’ deniyordu. Geçtiğimiz yıl ‘şenliğin yapıldığı’ günlerde de yazmıştım bunu… Neden ‘karnaval’ denilmesinin yanlış olduğunu, Adanamızda düzenlenenin ‘şenlik’ olduğunu belirtmiştim. Diyorum ya, anlamıyorum… Karnaval, Hıristiyan kültürüne dayanan, büyük perhiz öncesinde çeşitli giyimlerle gerçekleştirilen şenliklerdi. Bizdekinin, sözüm ona Adana’daki ‘Uluslararası Portakal Çiçeği’nin Hıristiyan kültürüyle, ‘büyük perhizle’ yakınlığı nedir de, ‘karnaval’ denilmesinde ısrarcılar anlamıyorum…

Ülkemizde, Türkçenin en yalın biçimde kullanıldığı Adana bölgesini, başka kültürlere ‘kıyak’ olsun diye bulandırmayın! Adana’da ‘şenlik’ kalsın…

Oktay EROL

22.09.2018 23:17:11

YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.


VALİ KÖŞGER’DEN GÜVENLİ VE DÜZENLİ TRAFİK VURGUSU

NAZIM ALPMAN YAZDI/ DEVLET 1 MAYIS’A SAYGI GÖSTERSİN!

KUŞ GRİBİ YUMURTA FİYATLARINI ARTIRDI

KARNAVAL KOMİTESİNDEN MEKTUP VAR

ZEYDAN KARALAR’DAN MHP İL BAŞKANINA “SİNEK” CEVABI

YERLİ SUSAM İÇİN  YERLİ ÜRETİM HAMLESİ

ÇUKUROVA BELEDİYESİ TENİS TURNUVASI BAŞLADI

FATİH GÜLER GÜVEN TAZELEDİ

18 İLDEN 400 SATRANÇ SPORCUSU ADANA’DA YARIŞTI

CHP’Lİ BULUT: TASARRUFU SARAYDAN BAŞLATIN

SEYHAN NEHRİNDE GONDOLLA GEZDİLER

"YALANA VE ŞANTAJA ASLA BOYUN EĞMEYECEĞİZ"

CHP GERÇEĞİ YAYINLADI

ADANA’DA 23 NİSAN ULUSAL EGEMENLİK VE ÇOCUK BAYRAMI KUTLAMASI

GÜNÜ FOTOĞRAFI:

RESMİ AÇILIŞISI HİSARCIKLIOĞLU YAPTI

CHP’DEN 23 NİSAN KUTLAMASI