CHP’Yİ KARIŞTIRAN OLAYIN PERDE ARKASI
Manşet Haber 18.05.2017 20:43:02 0

CHP’Yİ KARIŞTIRAN OLAYIN PERDE ARKASI

CHP’Yİ KARIŞTIRAN OLAYIN PERDE ARKASI

CHP Adana İl Başkanı Ayhan barut ile CHP geçmiş dönem Milletvekili Ümit Özgümüş’ü karşı karşıya getiren olayın perde arkası da ortaya çıktı. Olayın temelinde CHP Yüreğir İl Gençlik Kollarından Muhammet Erginkara’nın ihraç edilmesi ile ilgili konu yatıyor.
CHP geçmiş dönem Milletvekili Ümit Özgümüş, dün sosyal medya hesabından “CHP ADANA İL'DE SİYASETİN SEFALETİ” başlıklı bir yazı paylaştı. Bu yazıya CHP Adana İl Başkanı Ayhan Barut bugün yanıt verince ortalık gerildi. İşte Ümit Özgümüş’ün 17 Mayıs tarihinde paylaştığı yazı:
“Muhammet Erginkara, Adana'da, Gençlik kollarında siyaset yapan omurgalı, dürüst, akıllı ve çalışkan bir kişiliktir... Ancak, önemli bir kabahati vardır(!); Muharrem İnce'yi destekleyip, Genel Başkan'ı ve CHP Genel Merkez uygulamalarını eleştirmektedir...
Cezasız kalmamalıdır... Bir Gn.Bşk. Danışmanı, 'dutma' olarak gördüğünü tahmin ettiğim, İl Bşk. Ayhan Barut'u arayarak disipline verilmesi talimatı verir.. İl Başkanı; danışmana, talimat verme yetkisinin olmadığını söylemek yerine, Devletlûlerin talimatını yerine getirmek için, geçen hafta İl Yön.Kur.'nu toplar. 11 YK üyesi, M.Erginkara'nın disipline verilmesine karşı çıkınca, Ayhan Bey Ankara'ya mahcup olacağını düşünerek toplantıyı 15/05/2017 Pazartesi'ye erteler...
Bu arada, Danışman'dan,' Yönetimine sahip olamıyor musun?' diye de fırça yer.. Danışman, kendi bildiği siyaset anlayışına göre, il yöneticilerini 'koyun' olarak görüyor olmalı ki bu lafı söyleme cüreti gösterebilsin.. Çünkü ancak çoban sürüsüne sahip çıkmakla mükelleftir. İl başkanı il yöneticilerine sahip çıkamaz, çıkmamalıdır. İl yöneticileri özgür iradeleri ile karar versinler diye varlar. Aksi takdirde sadece İl Bşk. seçmek yeterli olurdu...
Pazartesi günü İl Yönetim toplantısından önce görüştüğüm çok sayıdaki il yöneticisi, oldu bittiye gelmeyeceklerini, talimatla hareket etmeyeceklerini ve eften püften sebeplerle, Muhammet Erginkara gibi gençlerin harcanmasına karşı çıkacaklarını söylediler...
SİYASETİN SEFALETİ DE BURADA BAŞLIYOR: Bir saat sonra yapılan toplantıda Muhammed'in disipline sevk kararı oybirliği ile veridi...
Atalarımız, 'Dere gider kum kalır' demişler.. İlk Kurultayda, talimat veren danışman gider ve unutulur. Muhammed (ve Partinin geleceği olan çok sayıdaki onurlu, ilkeli gençleri) Adana'da onurlu siyaset yapmaya devam eder. Başı dik, ezilmeden, herkesin gözünün içine içine bakarak dolaşır...
PEKİ SİZ, KISA VADELİ SİYASİ İKBAL UĞRUNA MUHAMMED'İ DEVLETLÛNÜZÜN TALİMATIYLA DİSİPLİNE GÖNDERENLER, KARŞILAŞTIĞINIZDA, KAFANIZI KALDIRIP O'NUN GÖZÜNE BAKABİLECEK MİSİNİZ?
Yaşarsak hep birlikte göreceğiz...”


YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

30.8° / 18.5°