DADALOĞLU
Manşet Haber 20.07.2019 10:21:11 0

DADALOĞLU

DADALOĞLU


19. yüzyılda yaşamış. Bütün halk şairleri gibi Dadaloğlu’nun da hakkında kesin bir bilgiye sahip değiliz.

Osmanlının son dönemlerinde devlet, Toroslardaki göçebe halkı, yerleşik düzene dönüştürmek ister. Çünkü devlet, vergi alacak, asker alacak, bunun için nüfus sayımı yapacaktır. Göçebe nüfusu ile bunu yapmak mümkün değildir. Ayrıca asker kaçakları, eşkıya jandarma takibinden kurtulmak için göçebe nüfusun arasına karışmaktadır.
Devlet aşiretlere Çukurova’da yer gösterir. Dağlarda yaşamaya, gezgin hayata alışmış insanlar ise köylere yerleşip toprakla uğraşmaya yanaşmazlar. Ama isteyen devlettir, zor da olsa yapılacaktır.
“Kalktı göç eyledi Avşar elleri
Ağır ağır giden iller bizimdir.
Arap atlar yakın eder ırağı
Yüce dağdan aşan yollar bizimdir,” diyerek yola koyulurlar.

Avşar aşiretleri Çukurova’ya yerleştirilir ama baştanbaşa bataklıklar ve sazlıklarla dolu ovada sivrisinekten kendilerini kurtaramazlar. Üstelik, daha önceki yaylaklarına Kafkasya’dan getirilen Çerkezleryerleştirilmiştir. Yeniden dağlara çıkarlar ve asi olurlar.
“Aşağıda akça çığın ötünce,
Katar başı mayaların sökünce,
Şah'dan ferman, Türkmen ili göçünce,
Daha da hey, Osmanlıya aman mı?” diye isyanı bundandır, Dadaloğlu’nun.

Fermanın gereği yerine getirilmeyince, Sultan isyanı bastırmak için asker gönderir. Avşar ve Kozan aşiretlerinin katıldığı isyan çözülür, aşiretler yenilir. Seslenir devlete Dadaloğlu.
Dadaloğlum yarın kavga kurulur.
Öter tüfek, davlumbazlar vurulur.
Nice koç yiğitler yere serilir.
Ölen ölür, kalan sağlar bizimdir.
Halk şairlerimiz, duygu insanlarıdır ama aynı zaman cengaver bir ruh taşırlar. Hazmedemez Dadaloğlu ve meydan okur. Ama karşında devlet vardır. Neyine güvenir ki Dadaloğlu? İşte cevabı:
Belimizde kılıcımız kirmani.
Taşı deler mızrağımın temreni.
Hakkımızda devlet Vermiş fermanı.
Ferman padişahın, dağlar bizimdir.
Sazının tellerinden çıkan çığlığın yanında, top güllesinin lafı mı olur. Ferman Padişahtan gelse bile dağları teslim etmez Dadaloğlu.

VE SÜRER GİDER EGEMEN GÜÇLERLE ÖZGÜRLÜĞÜ SEVENLERİN MÜCADELESİ.

HA, BU ARADA DİLERİM EGEMEN GÜÇLER ONAY VERİR DE;

• İMAMOĞLU GENEL SEKRETERİNİ ATAMAYI BAŞARIR.

YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

30.8° / 18.5°