DENİZ ÖZGÜR’DEN “GÜNKAÇAĞI”
Manşet Haber 2.12.2018 11:56:18 0

DENİZ ÖZGÜR’DEN “GÜNKAÇAĞI”

DENİZ ÖZGÜR’DEN “GÜNKAÇAĞI”

Adanalı Yazar Deniz Özgür, “Deniz Ben Mavi Sen” adlı denemeler kitabından sonra şimdi de “Günkaçağı” adlı kitabını yayınladı.
Deniz Özgür, 1977 Adana doğumlu olduğunu ve yazmayı öğrendiği günden beri yazmakta olduğunu belirterek, ”İlk şiir karalamamı ilkokul 5. sınıfta yazmıştım. 'Kardeşiz biz hepimiz, eksilmesin sevgimiz, çekilmesin dostluk için uzanmış ellerimiz' diyerek. O zamanlar ilk aşk duygusunu yaşıyordum. Aşkın kardeşlik olduğunu düşünüyor olmalıyım ki böyle bir dize yazmıştım” dedi.
Özgür, şunları söyledi:
“Hakikatin, yaşamın anlamının aşk olduğuna inananlardanım. Yazıda bu anlamda araç benim için. Belki de aşkı aramak benimkisi. Yazdıkça kelimelerden hayata bir pencere açıp, hiç bilmediğim insanların hayatlarına bir cümle ile dokunabilmek derdim. Çünkü hepimizin ortak bir kaderi olduğuna inanıyorum. Hepimiz aynı yolun yolcusuyuz. Daha çok sevginin üretilebildiği yaşanabilir bir dünya için birbirimize yakın saflarda durmalıyız gibi geliyor bana. Ve yazıda bu yakınlığın bir yolu benim için, bir yolculuk bir nevi... Aşkın ruhlar arasındaki yolculuğu.”
İlk kitabının denemelerden oluştuğunu kaydeden özgür, 'Deniz Ben Mavi Sen' diyerek okurun yüreğine değmeye çalıştığını ifade ederek, ikinci kitabı Günkaçağı hakkında şöyle dedi:
“Çoğu yaşanmışlıklardan yola çıkarak, kendimi anlattığım bir kitap. Günkaçağı ise şiir diyemiyorum ben ancak şiir karalamaları diyebildiğim bir çalışma.
Günkaçağı'nın anlamı bende büyük. Ancak bunu kelimelere döküp anlatabilmem pek mümkün değil. Günkaçağı bir aşk dizesi diyebilirim sadece. Kaçak bir aşkın hikâyesi, sahip çıkılamamış, sahip olunamamış kırık bir aşk dizesi. Hepimizin yaşamında var olan serzenişler var Günkaçağı’nda. Doğum sancısı gibi bir kitap aslında Günkaçağı. Süren yaşamın içinde yeniden, yenilenerek yürümek gibi, şiir için ilk adım bu karalamalar. Dilerim okurun ruhuna dokunabilir. Bazen bir kelime veya bir cümle hayatlarımızın yönüne ışık tutar diye düşünürüm. İşte 'Günkaçaģı' da benim ışığım diyebilirim.”
“Yaşanabilir bir dünya için sevgiyle okumaya, anlamaya, üretmeye, büyütmeye yaşamı devam edebilmeyiz” diyen Deniz Özgür, “Yaşam gerçekten zorlu bir yolculuk ve bu yolculukta birbirimize ihtiyacımız var. Ben yazarak buluyorum yolumu, safları sıklaştırmak bir hayata ulaşmak gibi yazı benim için. Dilerim okuyucunun yüreğinde de benzer duygular açığa çıkarabilirim” şeklinde konuştu.



YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

31° / 16.7°