DEPREM DEĞİL, BİNALAR ÖLDÜRÜR
Manşet Haber 17.08.2018 16:51:32 0

DEPREM DEĞİL, BİNALAR ÖLDÜRÜR

DEPREM DEĞİL, BİNALAR ÖLDÜRÜR

TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası Marmara depreminin yıldönümü nedeniye yaptığı açıklamada, “Deprem değil, binalar öldürür” ifadelerine yer verdi.
Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası açıklamasında şu görüşlere yer verildi:
“Türkiye, bulunduğu coğrafi konum itibariyle tektonik plakaların özellikleri açısından aktif deprem kuşağında yer almaktadır. 17 Ağustos 1999’da yaşanan büyük deprem de bunun önemli sonuçlarından biridir. Tarih boyunca bu topraklarda pek çok deprem yaşanmış olsa da 17 Ağustos; toplumumuzda yarattığı travma, can ve mal kayıpları ile hafızalardan silinmeyecek bir etki bıraktığı gibi aradan geçen 19 yıla rağmen hâlâ belleklerde yer almaktadır.
Merkez üssü Gölcük olmak üzere İzmit, Adapazarı ve İstanbul gibi pek çok yerde hissedilen 7.4 büyüklüğündeki bu deprem sonrasında, pek çok ev ve işyeri yıkılmış, on binlerce can yitirilmiştir. “İnsanları deprem değil, binalar öldürür.” sözünü kanıtlarcasına yerle bir olan pek çok yapı nedeniyle resmi verilere göre 17 bine yakın kişi hayatını kaybetmiş, yaklaşık 285 bin ev ile 42 bin iş yeri kullanılamaz hale gelmiştir.
17 Ağustos bir afet olmaktan öte; kaçak yapılaşmaların, çarpık kentleşmelerin, yaşanılan coğrafya dolayısıyla bir gerçeklik olan depremin görmezden gelinmesinin, alınmayan tedbirlerin, önüne geçilmeyen rantların da doğal bir sonucudur. Dolgu alanı üzerine yapılan yapıların denize gömülmesi, sağlamlaştırılmayan ve kontrolü yapılmayan zeminler üzerine inşa edilen yapıların ve oluşturduğu mahallelerin haritadan silinmesi, doğal bir nedenden çok insan eliyle felaketin geldiğinin izleridir.
Yaşanan tüm bu felaketlere rağmen olası İstanbul depremi başta olmak üzere yaşanabilecek depremlere karşı hâlâ yeterli tedbirlerin alınmaması, geçmişten ders almadan yarını hiçe saydığımızın bir göstergesidir. Her ne kadar depreme dayanıklı bina yapımı konusunda yönetmelikler çıkarılmış olsa da uygulamaya geçirilmeyen düzenlemeler kâğıt üstünde kalmaktan öteye geçememiştir.
2017 yılında TMMOB İstanbul İl Koordinasyon Kurulunun hazırlamış olduğu İstanbul Deprem Raporu’nda da tekrarlandığı gibi denetimsiz ve ruhsatsız yapıların artması, mühendislik incelemelerinin azaltılması ve hatta yok sayılması, dere yataklarının imara açılması, dolgu alanlarının sayısının artması, deprem gerçeğini yok sayan projelerin hazırlanması ve hayata geçirilmesi, zemin etütlerinin analiz edilmemesi vs. nedenler dolayısıyla olası bir depremde de 17 Ağustos’ta yaşananlara benzer ve belki de daha ağır bir sonuçla karşılaşmak, uzak bir ihtimal olmasa gerek.
Tüm bunlara rağmen Haziran 2018’de Resmî Gazete’de yayımlanarak uygulamaya geçen ve kamuoyunda imar barışı (affı) olarak bilinen düzenleme de deprem riskinin göz ardı edildiğinin bir ispatıdır. Söz konusu düzenleme ile birlikte milyonlarca riskli kaçak yapının resmiyet kazanması ve bir başka rant alanın oluşması gündeme gelmiştir. Düzenleme ile birlikte bu kaçak yapıların depreme dayanıklılığının sorumluluğu yapı malikine bırakılmış ve kamusal bir denetleme-kontrol mekanizması ön görülmemiştir.
Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası olarak gündeme geldiği ilk andan itibaren; ruhsatsız ve kaçak yapıların önünü açan, deprem riskini yok sayan bu düzenlemeye kamu kurumu niteliğinde bir meslek kuruluşu olarak defaten neden karşı olduğumuzu anlattık. Buna karşın uygulanmaya başlanan imar affının özellikle riskli yapılar açısından denetim ayağının eksikliği, deprem kuşağında yer alan bir ülke olmamız dolaysıyla bizleri bir kez daha endişelendirmektedir.
17 Ağustos gibi Türkiye tarihinin en büyük felaketlerinden birinin yıldönümünde bir kez daha depreme karşı bilinçli bir toplum olmamız gerektiğini, bunun yolunun da depreme dayanıklı binalar inşa etmek, depreme dayanıklılığı olmayan binalara karşı yaptırımlar uygulamak olduğunu yinelemek istiyoruz.”

YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

31° / 16.7°