DİYET VE “TASMALARINIZI BİZ ÇÖZDÜK”
Manşet Haber 15.08.2019 10:51:15 0

DİYET VE “TASMALARINIZI BİZ ÇÖZDÜK”

DİYET VE “TASMALARINIZI BİZ ÇÖZDÜK”

Ömer Seyfettin hikâyelerini biz ilkokulda ve ortaokulda okumuştuk. Hem de akılda kalıcı olarak. Diyet, Kaşağı, Başını Vermeyen Şehit, Pembe İncili Kaftan, Forsa, Ant, Yalnız Efe, Perili Köşk, vs. Şimdi okutuluyor mu bilmem.
Diyet’i hatırladım. Sanırım bilmeyen yoktur. Hani şu demire çifte su verme ustası Koca Ali’nin hikâyesi. Yaptığı kılıçlar, kamalar ve bıçakları Yeniçeriler arasında ün salan Koca Ali’nin…”Bizim Ali, Bizim Koca Usta, Dünyada eşi yoktur,” diye övülen yiğit.
Başının ağrıdığı, canının sıkıldığı bir gece, biraz nefes alayım diye yürüyüşe çıktı.Irmak kenarında duraklamışken, şehir subaşısının adamlarına rastladı. Geceleri afyon yutan bu serseriler namuslular gözünde hırsızlardan, uğursuzlardan daha korkunçtu. Dışarıda gezeni yakaladılar mı, dayaktan canını çıkartırlardı. Ama,Ali’ye fena davranmadılar. Biraz sorguya çektiler, azarladılar ve,“Hadi git,” dediler. Ve Ali döndü evine.
Canı sıkılmıştı Ali’nin. İşte şehirde yaşamak da bir tür tutsaklıktı. Köyde de sanatı geçmezdi ki. Düşüne düşüne uyudu Ali.
Sıçrayarak uyandı, ertesi sabah. Kapısı vuruluyordu. Açtı kapıyı ve yüksek kavuklu Bekçi başıyı gördü. Arkasında da çifte hançerli genç yamakları…Bir hırsızlık olmuştu o gece. Bir kuzu çalınmış, kesilmiş; postu da ve Ali’nin dükkanında bulunmuştu
Görünüşe göre suçluydu Ali. Feryatlar içinde, “Hayır,” demesi beyhudeydi. Yargılandı, sol kolunun kesilmesine karar verildi. “Kolumu bırakın, kafamı kesin,” demesi de fayda etmedi.
Halk seviyordu Ali’yi. Diyet ödenirse kolu kurtulacaktı. Bir çare aradılar ve sonunda, son derece zengin, bir o kadar da cimri, Hacı Mehmet’e başvurdular. Hacı, diyeti ödemeyi kabul etti ama bir şartla: Ali ömür boyu Hacı’ya para almadan hizmet edecekti. Kabul ettirdiler Ali’ye zorla ve kol kurtuldu.
Ve Ali,Hacı’nınkasap dükkanındaçalışmaya başladı. Gerisi malum. Hacı, Ali’yi her fırsatta aşağılıyor, her fırsatta, “Kolunun diyetini ben verdim, ha,” diyordu. Ağırına gidiyordu Ali’nin. Bir gün, iki gün, beş gün…
Yine bir gün Hacı,
– “Ulan Ali, Kolunun diyetini ben verdim. Yoksa çolak kalacaktın,” deyince, Koca Ali; acı acı gülümsedi, kızardı. Sonrahızla döndü. Satırların en büyüğünü kaptı. Sıvalı kolunu, yüksek kıyma kütüğünün üzerine koydu. Kaldırdı, ağır satırı, bir indirdi ki… O anda kopan kolunu tuttu. Gördükleriylegözleri dışarı fırlayan Hacı’ya,
– “Al bakalım, şu diyetini verdiğin şeyi,” diye fırlattı. Sonra,gömleğinin kolsuz kalan yenini sıkı bir düğüm yaptı; çıktı, gitti. Gittiği yeri de, kimse öğrenemedi.
HİKAYE BU… Şimdi gelelim bana neyi çağrıştırdığına…
Hatırlarsınız, Başbakan(!) gazetecilere hitaben, “Tasmalarınızı biz çıkardık, biiiz,” demişti ve hayret,hiç kimse sesini çıkarmamıştı. Pardon,ki kişi hariç: Birincisi Ertuğrul Özkök. Demişti ki, “Evet ben bir köpeğim, çünkü gazeteciyim,”
Şecaat arz ederken merdi kıpti sirkatin söylerdi; ya da kişi kendini bilmek gibi irfan olamazdı. Ertuğrul’a diyecek bir şey yoktu. Ama yine hayret, diğer gazeteciler buna da ses çıkarmadı. Hiç olmazsa, “Sen öyle olabilirsin, bizim adımıza konuşma,” demedi.
İkincisi Can Dündar. O da yıllar sonra ve Avrupa’dan seslendi: “İlk anda tepkimizi göstermeliydik. Geçmiş ola, Can. Sarı öküz gitti bir kere.
PEKİ, TASMASI ÇIKARILAN DİĞERLERİ NEREDE? O TASMANIN BİR DİYETİ VAR MIYDI Kİ? KİMSE ONLARDAN, KOCA ALİ GİBİ KOLUNU KESMESİNİ, YA DA KALEMİNİ KIRMASINI BEKLEMİYORDU. AMA…
• ONLAR ŞİMDİ TASMALARININ ÇIKARILMASI YETMEZMİŞ GİBİ, BURUNLARINA HALKA TAKILMIŞ HALDE;
• BİR SARAYDAN ÖBÜR MAHALLELERE HAVLIYORLAR.
• ÜSTELİK BİR SÜRÜ DE FİNO YETİŞTİRDİLER…


Yükleniyor

Yükleniyor

Yükleniyor

YAZARLAR

24.8° / 13.8°