Türk
edebiyatının iki önemli şairi ve aydını: Faruk Nafiz Çamlıbel ve Şükufe Nihal
Başar.
Şükufe’nin
Milli Mücadele yıllarındaki
çalışmaları,Cumhuriyet döneminde kadın hakları ve karma
eğitimkonularındakimücadelesi, o zor yıllarda öğretmenlik yapışı yanında ilk
üniversite mezunu kadın olarak, şiir ve edebiyat dünyamızda çok önemli bir yeri
vardır. Ve ne yazık ki konaklarda
başlayan hayatı huzurevinde biten
talihsizbir yazarımızdır.
Ben
Şükufe Nihal’i lise yıllarımda bir kahramanlık şiiriyle tanıdım. Tadı hala
damağımda o şiirin:
“Gölgeni
görsün de titresin düşman.
Şu
yüce dağa bir yaslan Mehmetim.
Tanrıdan
armağan bağrındaki kan.
Ah
aslan Mehmetim, aslan Mehmetim.” diyordu.
Henüz
on altı yaşındayken evlendi. Ama Tanzimat edebiyatçılarınca “eğitimli
kadın trajedisi” diye tanımlanan
“ruh eşini” bulamama sendromundan dolayı hep mutsuz oldu.
Eşinin
en yakın arkadaşı Osman Fahri adlı şair ve ressam bir genç aşık olmuştuŞükufe’yeamaŞükufe evli olmasının bilinciyle bu aşka karşılık
vermedi.
Osman
Fahri hem reddedilmeyi, hem de en yakın arkadaşının eşine aşık olmayı kendisine
yediremedi ve İstanbul’u terk etti. Şükufe’yle sadece mektuplarlailetişim
kurmaya çalıştı, ancak karşılık bulamadı. Otuz yaşlarında şiddetle kapıldığı bu
aşkakarşılık bulamayınca bir gece
tabancasını şakağına dayayarak intihara teşebbüs etti ve bitkisel hayata
girdi. Dört ay sonra da vefat etti.
Dönemintoplumsal
hayatının en önemli gözde kadınlarından olan Şükufe, hem yaşadığı mutsuz
evlilik, hem Osman Fahri’nin aşkından dolayı yaşadığı dramdan sonra içine
kapandı ve uzun bir süre insan içine çıkmadı.
Bir
zaman sonra, karşısına bir başka şair çıktı: Faruk Nafiz Çamlıbel..Aradığı aşkı
bir türlü bulamayan ve ruhu yalnızlıklar içinde sürüklenen bu duygulu
kadın, uzunca bir aradan sonra Faruk Nafiz’i yarasına merhem gibi, bir
umut gibi gördüama Faruk Nafiz’in defalarca yaptığı evlilik teklifini de kabul
etmedi. Çünkü kızına bir üvey baba istemiyordu.
Oysa
Faruk Nafiz diyordu ki;
''Yalnız
kalmaktansa Nihal'imden uzakta,
Kalsam diyorum, dar-ü diyarımdan uzakta.''
Reddedilmesine
içerleyen Faruk Nafiz, belki de onu kıskandırmak için başka bir kadınla aniden
evlendi. Şükufe derinden yaralanmıştı. Küstüler ve ölünceye kadar bir daha
barışmadılar.
Faruk
Nafiz şöyle ALLAHAISMARLADIK dedi Nihal’ine
Bin
fersahtan duyarım kimle gülüştüğünü,
Alnından öz kardeşim öpse, ben irkilirim.
Değil yalnız ardına kimlerin düştüğünü,
Kimlerin rüyasına girdiğini bilirim.
Elimi beş yerinden dağladı beş parmağın,
Bağrımda da yanmadık bir yer bırakmadan git.
Bir yarın göçtüğünü,çöktüğünü bir dağın
Görmek istemiyorsan, ardına bakmadan git!
Şükufe
de cevapsız bırakmadı bu vedayı:
Dalgalar
sürükleyin beni de enginlere,
Kumların arasında ben de bir parça taşım.
Ayrılmayız ,beraber dalarız derinlere !
Derken bıraktı gitti elimi arkadaşım.
EH,
İŞTE BÖYLE…