FESTİVALDE ÜÇÜNCÜ HAFTA 4 AYRI SAHNE
Manşet Haber 9.04.2019 22:00:44 0

FESTİVALDE ÜÇÜNCÜ HAFTA 4 AYRI SAHNE

FESTİVALDE ÜÇÜNCÜ HAFTA 4 AYRI SAHNE







Devlet
Tiyatroları-Sabancı Uluslararası Adana Tiyatro Festivali, 3'üncü haftasında 4
ayrı sahnede devam ediyor. Bu hafta Rumuz Goncagül oyunu ile Merkez Park'a
taşınacak olan Festival, atölye çalışmaları ve şiir dinletisi ile de çocuk ve
mahkumları heyecanına ortak ediyor.





Sabancı
Vakfı ile Kültür ve Turizm Bakanlığı Devlet Tiyatroları işbirliğiyle
düzenlenen Devlet Tiyatroları – Sabancı Uluslararası Adana Tiyatro
Festivali
, üçüncü haftasında da zengin bir programla sanatseverlerle
buluşuyor.





Bu hafta, Ankara Devlet Tiyatrosu’nun “Rumuz Goncagül” oyunu ile Merkez Park’a da taşınacak olan Festival, çocuklar ve mahkumları da farklı etkinliklerle heyecanına ortak ediyor.









Bu haftanın 7 oyunu





Festival’de bu hafta 7 farklı oyun, izleyicilerle buluşuyor. Antalya Devlet Tiyatrosu’nun Samuel Beckett'in 'Godot'yu Beklerken' oyununu farklı bir bakış açısıyla sahneye taşıdığı “Godot’yu Beklerkeni Beklerken”, hayatları boyunca görünmeye çalışan ama görünmez olarak kalanların yaşadıklarını heyecan dolu ve çarpıcı bir dille anlatıyor. Umut ve hayal kırıklığı, beceri ve beceriksizlik arasındaki çelişkiyi iki aktörün sanata ve oyunculuğa duyduğu tutkuyla birleştirerek anlatan oyun, seyircileri de bu keşif sürecinin bir parçası olmaya davet ediyor.









Yolcu Tiyatro “Kürklü Venüs” ile oyun içinde bir oyun sahneliyor ve sahne üzerinde büyülü bir dünya yaratıyor. Binlerce yıllık kadın-erkek ilişkisi üzerinden toplumsal cinsiyet meselesine, bireyin arzularının karanlık taraflarına ve insan doğasının sınırlarına doğru bir yolculuk sunan oyun, seyirciyi aklında pek çok soru bırakarak uğurluyor.
Devlet Tiyatroları Genel Müdürü Mustafa Kurt’un başrolünü üstlendiği Ankara Devlet Tiyatrosu’nun “Cimri” oyunu,festival kapsamında İstanbul’un ardından Adana’da seyirciyle buluşuyor. Her döneme ait unsurlarla seyirciye tanıdık olduğu bir dünyayı eleştiren oyun, parayı bütün değerlerin üzerinde tutan, bu yüzden kendi özüne ve çevresine yabancılaşan insanın içine düştüğü çelişkileri, gülünç ve zavallı durumu komedi dilinden sahneye taşıyor.









Semaver Kumpanya’nın “Madde22” oyunu,
bir savaş macerasını, eğlenceli ve farklı bir bakış açısıyla sahneye taşıyor.
2. Dünya Savaşı'nda, İtalya’da konuşlanmış bir Amerikan üssünde geçen oyun, bir
bombardıman subayının savaşın ortasında savaşın parçası olmamak için verdiği
mücadeleye odaklanıyor. Bu mücadele seyirciye uzun süre belleklerden
silinmeyecek bir deneyim vadediyor.





Festival coşkusu şehre yayılıyor





Devlet Tiyatroları – Sabancı Uluslararası Adana Tiyatro Festivali heyecanı, festivalin üçüncü haftasında açıkhavaya taşınıyor. Ankara Devlet Tiyatrosu “Rumuz Goncagül” adlı oyunuyla Merkez Park’ta seyirciyle buluşuyor. Bir anne ve kızının hikayesini anlatan oyun seyircisine şarkılarla ve danslarla renklenen eğlenceli bir hikaye anlatıyor.









Genç ekipler festival sahnesinde yer almaya devam
ediyor





Sabancı Oda Tiyatrosu, festival kapsamında genç
tiyatro topluluklarını ağırlamayı sürdürüyor. Myart Tiyatro “Kör
Baykuş” 
ve Ankara Devlet Tiyatrosu “Eyvah Nadir”oyunlarıyla
tiyatroseverlerle buluşuyor.





İran’ın yasaklı yazarı Sâdık Hidâyet’in aynı adlı romanından sahneye uyarlanan “Kör Baykuş”, insanın varoluşuna dair derinlikli bir hikayeyi, gölgelerin ve kuklaların zenginleştirdiği bir görsel dünyada anlatıyor. Yönetmenliğini bu yıl festival kapsamında Sakıp Sabancı Yaşam Boyu Başarı Ödülü’ne layık görülen Işıl Kasapoğlu’nun üstlendiği oyun, sihirli ve gizemli sahne estetiğiyle dikkat çekiyor. Dünden bugüne insanoğlunun mücadelesini anlatan “Eyvah Nadir” ise, sözcüklere yüklenen anlamlar ve onlarla kurulan ilişkinin yaşam yolculuğuna odaklanıyor. Gülme, gülerek düşünme ve düşünerek özdeşleşme hallerini sahneye taşıyan oyun, izleyiciyle köprü kurarak onları yolculuğa ortak ediyor.









Şiir, festival ile Adana Açık Ceza İnfaz Kurumu’nda





Bu hafta
Festival, sahne dışında da yoğun bir programa ev sahipliği yapıyor. Mustafa
Bal “Senaryo Yazma
Teknikleri”, 
Hazal
Demet Yurdagül “Benim
Kahramanım; Benim”
 ve
Anıl Aydın “Çokfonik Çok
Sesli Koro” 
atölyeleri
ile festival programını renklendirirken, Mazlum Taşkıran ve Sevinç
Gediktaş “Şiir
Dinletisi” 
ile
Adana Açık Ceza İnfaz Kurumu’nda sanatseverlerle buluşuyor.



YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

30.8° / 18.5°