GAZETECİLİĞİN ÇÖKÜŞÜNÜN ‘GAZETECİ’ SORUMLULARI..!

GAZETECİLİĞİN ÇÖKÜŞÜNÜN ‘GAZETECİ’ SORUMLULARI..!

Son dönemde gazetecilik ve gazetecilerin sorunları gündemde fazla yer işgal etmeye başladı. Çünkü yüzlerce gazeteci işsiz, çok sayıda gazete kapısına kilit vurma noktasında. Hem kişisel hem de kurumsal olarak medya sektörü çaresizlik içinde kıvranıp duruyor. Ve basın sektörüne yıllarını vermiş emekçiler hep birbirine şu soruyu soruyor, “Ne olacak bu gazetecilerin hali?”. Bunu genci de soruyor, yaşlısı da..
Kısacası “nereye gidiyoruz? demeye getiriyorlar.
Ben de onlara şunu soruyorum, “Nerden geldik ki nereye gidelim. Geldiğimiz yer neresiydi, hangi noktadaydık da bu noktaya geldik?”
Evet, bu konuya kafa yoranlar önce bu sorunun cevabını aramalı. Hiçbir şey yoktan var olmaz, bir şeyin sonucu varsa nedeni de vardır.
Gazetelerin ve gazetecilerin içinde bulunduğu ya da bu noktaya getirilmesinin nedeni olarak en başta siyasi iktidar suçlanıyor. Elbetteki siyasi iktidarın bu konuda sorumluluğu ve etkisi oldu. Her iktidar gibi mevcut iktidar da yanlışlarının görülmemesini istedi, eleştirilmek, tenkit edilmek istemedi. Yani destek bekledi. Sonuçta gelinen nokta ortada “havuz medyası” denen bir şey ortaya çıktı, gazetecilik can çekişiyor..
Peki, bu güne gelene kadar, o kendilerine duayen yakıştırması yapılanlar, şanlı büyük Türk gazetecileri, köşe sahipleri, binlerce dolar maaşı alıp da, alt kadrolarda çalışanlar için, hele hele “taşra muhabiri” denilerek, ikinci sınıf gazeteci muamelesi yapılan Anadolu’daki basın emekçileri için ne yaptılar? Sahip çıktılar mı, onların hakkını savunmak için patronun karşısında durdular mı, sosyal haklarını, almaları için destek verdiler mi?
Hep kendileri okunsun, hep kendileri alkışlansın, hep kendileri el üstünde tutulsun istediler, bunun için çalıştılar, bunun için koltukları işgal ettiler.
“Gelecekte benim yerime alacak genç bir gazeteci arkadaşıma el vereyim, destek vereyim, onu yetiştireyim” diyerek, bu yolda çaba harcayan kaç gazeteci var..?
Şimdi gazetelerden emekçi kardeşlerimiz kovulunca hep birlikte ağlaşıyoruz..!
Oysaki bugüne kadar yüzlerce gazeteci kapının önüne koyuldu. Binlerce emekçi basın mensubu sömürüldü, sigortaları yapılmadı, kadroları verilmedi, fazla mesai ücretleri ödenmedi, yıllar süren tazminat davaları sonucu ellerine avukat parası kadar tazminat geçmeyen oldu.
Bu ‘böyük! gazeteciler’ onlar için ne yaptı? Ben söyleyeyim; hep tepeden baktılar, hep küçümsediler, hep hor gördüler. Timsah gözyaşları döküp, sahip çıkıyor görünüp, sonra da sırtlarını döndüler.
Gazeteci haklıyı savunandır, gazeteci, adaletten, haktan, hukuktan yanadır, gazeteci aydın insandır, gazeteci bilgili, görgülü, duyarlı, duygusal, okuyan, yazan kişidir.. Peki bu tüm özellikleri kendilerinde barındıran, barındırması gereken bir mesleğin mensupları ne oluyor da bu duruma düşüyor, düşünmek gerekir.
Öyle başkasını suçlamak kolaydır. Adama “sen ne yaptın peki?” diye sormazlar mı.
Ben şahsen bu mesleğe 37 yılını vermiş emekçi bir gazeteci olarak, gazeteciliğin düştüğü bu çıkmaz ve var olmakla yok olmak arasında kalmışlığa neden olarak, daha çok kraldan çok kralcı, kendinden başkasını düşünmeyen, hak ve haklıdan yana görünüp, cebine çalışan, hiçbir bir zaman meslektaş olarak kabul edemeyeceğim, etmediğim o kişileri görüyorum. Ve onlara gerçekten çok kızıyorum..!

Tuncay DAĞLI

11.11.2019 00:33:57

YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.


“ SEYHAN BİZİM VAZGEÇİLMEZİMİZ”

CHP ADANA ÖRGÜTÜ GENEL SEÇİMLERE HAZIRLANIYOR

DEMİRÇALI’YI ZİYARET ETTİ

VALİ KÖŞGER’DEN GÜVENLİ VE DÜZENLİ TRAFİK VURGUSU

NAZIM ALPMAN YAZDI/ DEVLET 1 MAYIS’A SAYGI GÖSTERSİN!

KUŞ GRİBİ YUMURTA FİYATLARINI ARTIRDI

KARNAVAL KOMİTESİNDEN MEKTUP VAR

ZEYDAN KARALAR’DAN MHP İL BAŞKANINA “SİNEK” CEVABI

YERLİ SUSAM İÇİN  YERLİ ÜRETİM HAMLESİ

ÇUKUROVA BELEDİYESİ TENİS TURNUVASI BAŞLADI

FATİH GÜLER GÜVEN TAZELEDİ

18 İLDEN 400 SATRANÇ SPORCUSU ADANA’DA YARIŞTI

CHP’Lİ BULUT: TASARRUFU SARAYDAN BAŞLATIN

SEYHAN NEHRİNDE GONDOLLA GEZDİLER

"YALANA VE ŞANTAJA ASLA BOYUN EĞMEYECEĞİZ"

CHP GERÇEĞİ YAYINLADI

ADANA’DA 23 NİSAN ULUSAL EGEMENLİK VE ÇOCUK BAYRAMI KUTLAMASI