GERÇEĞİN VEYA YANILGININ KAYNAĞI NE, DUYUM MU ZİHİN Mİ?

GERÇEĞİN VEYA YANILGININ KAYNAĞI NE, DUYUM MU ZİHİN Mİ?

Celal Gürbüz, bayram öncesi varoluşçuluk seminerleri veriyor. Gün eski tartışmaları güncelliyor. Felsefe ve bilimde güncel olan bayram paradigması oluyor da “hep-olan” (varlık) da “var-olanın” peşini bırakmıyor. Teori ve pratik iç içe geçiyor.
Yokluk, hiçlik, varlık, varoluş, hareket, özgürlük, yazgı, seçim… Var-olanı mı yaşıyoruz seçtiğimizi mi?
Varlığın teorisi olur da, oluşun da olur mu? Teorinin veya etiğin dayanağı, nesnesi, göndermesi ne?
Nesneyi olduğu gibi görebiliyor muyuz, yoksa perspektifli mi görüyoruz?
Yanılgının kaynağı duyum mu yoksa zihin mi? Algı ikisinin arasında, arada derede bir yerde mi?
Duyum ve algı yanıltmıyorsa biz hep neyse onu mu yaşıyoruz, daha doğrusu yaşamayıp tekrarlıyor muyuz?
O halde, yaşama bir tür varlığı aşma yanılgısı mı? Yanılgısız olanı tekrarlama mı?
Yaşama ve bayramlar bir tür sosyal realite veya illüzyon (yanılsama), hatta halüsinasyon (sanrı) mu?
Varlık yazgı mı özgürlük mü? Ya oluş?
Yaşama yazgıyı mı tekrarlama, kendi istem arzu ve ideallerimizi mi? Birincisi varlık, ikincisi oluş mu?
Birincisi mi ikincisi mi gerçek veya yanılgıdır? Yoksa her ikisi de mi?
Yanılgının kaynağı nefis mi, duyum mu, zihin mi?
Bayramlar ve seçimler gerçek mi yanılgı mı?
Bayram veya festivaller paylaşma süreci idi, giderek tüketim sürecine mi dönüşüyor?
Bayramlar; insanlığın üretimi, toplumun üretimi, açlığın ortadan kaldırılması, savaş ve çatışmaların ortadan kaldırılması, dargınların barıştırılması, iyiliğin güzelliğin artırılmasına mı, emperyalizmin, iç dış iktidarın ortadan kaldırılmasına mı yarıyor yoksa uzatılmasına mı? Mülkün mülkiyetin unutulmasına mı yoksa hatırlanmasına mı yarıyor?
Bayram daha çok idealara, umutlara, ütopyalara, dileklere yakın gibi gözüküyor da tam tersi de olabilir.
Ya seçimler?
Hayat bayram olsa bayram, bayram olmaktan çıkar mı, onu bilemiyorum, ancak her gün seçim yapılsa ki, ben ondan yanayım, halkın elinde bir tek seçimi kalmış, o zaman seçim, seçim olmaktan çıkar mı, bence çıkmaz. Sartre’a göre de çıkmaz da biraz bunaltıyı çözer mi, bunalımı azaltır mı, onun da ucu açık.
Bayram ve 23 Haziran seçimleri.
Bireysel bir karar mı, kamusal bir karar mı; özgür bir seçim mi, şartlı hatta tümden bağımlı bir seçim mi?
Yenisi aslında eskinin devamı mı, yoksa yeni bir şey mi? Hem eski hem yeni mi?
Bu yazının konusu veya perspektifi; 23 Haziran mı, yazın başlaması mı, baharın sonlanışı mı, hareket mi, değişim mi, Erdoğan ve AKP’nin tükenişi İmamoğlu’nun yükselişi mi, dönüşüm mü, kötüleşme mi, iyileşme mi?
Bayram veya seçimler gerisinde perspektif olan bir durum mu?
Perspektif sorunu doğamızdan mı, yiyip içtiklerimizden mi, gezip gördüklerimizden mi, zümrelerimizden mi, sınıfımızdan mı, duyumdan mı zihinden mi kaynaklanıyor?
Perspektif de zümreler gibi spekülatif mi?
Ya bankaların, borsaların, piyasaların, tekellerin, kartellerin spekülasyonu; onlar da perspektifle mi ilgili?
İşin sınıfsal yanı, doğa yanı, duyum yanı; spekülatif olmayanı mı?
Dün araftı. Bugün bayram. Yarın normal gün olacak.
Mart’ta bahar, Haziran’da yaz, Eylül’de sonbahar.
Mihenk, duruş, ölçü veya perspektif neyse öyle işte.
Böyle diyebiliriz de o halde ölçü de ölçü olmaktan veya kalıcı olmaktan çıkmaz mı? Ölçü daha evrensel ise, o halde güncel olmaklığı içine alıp aşar mı yoksa güncel olanı ölçerken yanılır mı? Yanılırsa ölçü olmaktan çıkar mı?
Duyumun algıya dönüşmesi için zihne de ihtiyaç var mı yok mu?
Başa geri döndük. Bayram bitti. AKP dönemi de, 23 Haziran da geçer.
Hayat da zaten akıp gidiyor, durmayanından.
Hayat ve üretim ilişkileri, iş ve işsizlik hiç tatil yapmayanından mı, durmayanından mı? Yoksa arada bir bayramı seçimi, 31 Mart’ı, 23 Haziran’ı mı var?
Geçmiş bayramınız kutlu olsun.

Adnan Gümüş

11.06.2019 13:18:13

YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.


VALİ KÖŞGER’DEN GÜVENLİ VE DÜZENLİ TRAFİK VURGUSU

NAZIM ALPMAN YAZDI/ DEVLET 1 MAYIS’A SAYGI GÖSTERSİN!

KUŞ GRİBİ YUMURTA FİYATLARINI ARTIRDI

KARNAVAL KOMİTESİNDEN MEKTUP VAR

ZEYDAN KARALAR’DAN MHP İL BAŞKANINA “SİNEK” CEVABI

YERLİ SUSAM İÇİN  YERLİ ÜRETİM HAMLESİ

ÇUKUROVA BELEDİYESİ TENİS TURNUVASI BAŞLADI

FATİH GÜLER GÜVEN TAZELEDİ

18 İLDEN 400 SATRANÇ SPORCUSU ADANA’DA YARIŞTI

CHP’Lİ BULUT: TASARRUFU SARAYDAN BAŞLATIN

SEYHAN NEHRİNDE GONDOLLA GEZDİLER

"YALANA VE ŞANTAJA ASLA BOYUN EĞMEYECEĞİZ"

CHP GERÇEĞİ YAYINLADI

ADANA’DA 23 NİSAN ULUSAL EGEMENLİK VE ÇOCUK BAYRAMI KUTLAMASI

GÜNÜ FOTOĞRAFI:

RESMİ AÇILIŞISI HİSARCIKLIOĞLU YAPTI

CHP’DEN 23 NİSAN KUTLAMASI