GEREKSİNİM ÖNEM KAZANIYOR!

GEREKSİNİM ÖNEM KAZANIYOR!

Sorarsanız; piyasada sorun yok, yurttaşın “alım gücü” yerinde, boş gezenler iş beğenmeyenler, bu ülkenin yoksulu yok!

Kanıtları da hazır:

Herkesin elinde gezdirdiği akıllı telefon, bindiği son model araba, ayağındaki adidas ayakkabı, oturduğu apartman, sosyal medyada üleştiği “kendin çekimler”…

Öyle mi gerçekten?

Pazardaki fiyat karmaşası, üreticinin kalpazanlara yem oluşu, on kişilik işe bin kişinin başvurması, işçinin açlık sınırındaki maaşı, emeklinin yetmeyen aylığı, kaldırımdaki ağaca toslayanın durumu, doğal kaynakların kullanılamayışı, varsıllıkların yabancı işbirlikçilerle talan edilmesi…

Bunlar hep yalan mı?

***

“İktidardan” rant sağlamıyoruz, yerel yönetimlerden “haksız kazanç” beklemiyoruz, hak edilmeden alınan “kazanca” yaklaşmıyoruz, “iktidarın”-“muhalefetin” yanlışlarını söylüyoruz, her iki yanın da kızgınlıklarına kulak vermiyoruz, yaşananları “insan odaklı” sorguluyoruz!

Gidenler anımsar… Yılmaz Güney’in 74’de afla cezaevinden çıkmasının ardından ilk çektiği “Arkadaş” filminde bir sahne vardı. Orada, uzun bir masada oturan, halkın yaşamından kopuk, içinde bulundukları renkli ışıklı yerlerin dışına çıkmayan bir grup… Gruptan birinin, ülkenin ne denli ilerlediğini-varsıllaştığını anlatmak için “bugün bir köye gittiğinizde her evde televizyon, buzdolabı görürsünüz; bu nereye geldiğimizi gösteriyor” benzeri bir tümce kullandığında, masada oturanlardan biri dışında herkes kahkaha atıyordu! Benzeri şimdi yapılıyor! Herkeste “aklı telefon, araba, apartman” sözleriyle!

***

“Büyümenin”, “güçlü olmanın”, esintilerde “eğilmemenin” koşulu üretim…

“Büyümenin, güçlü olmanın, eğilmemenin” koşulunu bir başka yerde, özellikle “tüketimde” aranması durumunda, “gerçeğin balçıkla sıvanamayacağı” kuramından açıkladığımızda; yangın daha da büyük olacak!

Şunların altını çizelim:

Üreten bir toplum değiliz! “İktidarın”, tüketim odaklı yasaları onayladığını biliyoruz! Üretim her geçen gün azalırken, “istihdam” alanları da her gün biraz daha büyüyor! Temel gereksinmelerini üreten bir ülkeyken, birçoğunu dış alımla sağlayan durumdayız! Üniversitelerimiz var, mezunlara iş alanları tok! Satılan birçok değerler gibi, şimdi de “hazine arazileri” satışa sunuluyor! Yurttaşın “aklı telefon, araba, apartman” benzeri gereksinmeler nedeniyle küresel ağa (=bankalara) borçlanmasının önü açılmak için kredi faizleri albenili duruma getirilmeye çalışılıyor!

Yurttaşın “üretmediği”, yurttaşın “emek” vermediği alanlarda harcama yapması sağlanıyor!

Ekonomide bu tür kaynaklara “kıt kaynak” olarak bakılır! Arkasının bir gün kesileceği, bu tür kaynakların özenle kullanılması gerektiği; su gibi, toprak gibi canlı yaşamını etkileyeceğinden söz edilir.

Kısaca; içinde “emeğin, üretimin” olmadığı bir ürün biticidir, sonludur!

***

Yaşadığımız kentlerde yanına vardığımız esnaf, karşılaştığımız emekli, parkta oturduğumuz bir işsiz, selamlaştığımız üniversite mezunu çalıştırılmayan, pazarda karşılaştığımız ev hanımı, eğitim masraflarını karşılamaya çalışan anne-baba, yaşananları sorgulamaya çalışan akademisyen-“sivil inisiyatif”, sokaktan yükselen “geçimsizlik” sesleri, yaşanan sıkıntılardan dolayı dağılan ev yaşamı, yiten saygı…

Geçtiğimiz günlerde Türk-iş, karmaşık bir ortamda “işçinin haklarını” gerekçeler uydurarak “iktidarla” anlaştı! Anlaşılan “artış”, neyin karşılığı olduğu da anlaşılamadı! Doğalgaza mı, elektriğe mi, temel gereksinmelere mi, ete mi, tavuğa mı, deterjana mı, bakliyata mı gelen zamla özdeşleştirildi; bilen var mı?

Bugünlerde, Memur-Sen ile pazarlıklar yapılıyor! Yüzde üçlük, dörtlük artışlardan söz ediliyor! Neyle karşılaştırıp, çalışanın emeğini böyle nasıl koruduklarını-iyileştirdiklerini, nasıl daha iyi koşullar sağlıklarını “ben” anlamayanlardanım! Memur-Sen şimdilik direniyor! “İktidarın” yanlış uygulamalarından, “üretim” kaynaklarının katma değerli olamayışından dolayı yaşanan ekonomik yetersizlik, alım gücü eksikliği “iktidar” dışında herkesi düşündürüyor! Üretim olmadan, dengelemeyi “neyle” karşıladıkları belirsiz biçimde ortaya sergilenen kurgu bugün olmasa bile, önümüzdeki yaşanacak süreçte kendini gösterecek!

***

Yaşananları birbirinden ayırmamanın doğru yöntem olduğunu düşünüyorum! Kaz dağları talanı, ABD konuşlanması, orman yangınları, sendikalarla yapılan pazarlık, kayyum atamaları, Bülent Arınç’ın Fettullahçı kaçağın pastanesine gidişi…

Biraz sonra bunlara nelerin ekleneceğini bilmiyorum ama…

Bildiğim mi? Gereksinim önem kazanıyor!

Oktay EROL

21.08.2019 21:20:28

YAZARLAR


“OMUZ OMUZA YÜRÜMEYE DEVAM EDECEĞİZ ”

“GAZETECİLER SEÇİM SONUÇLARINA ENGELSİZ ULAŞABİLMELİDİR”

KEREM ŞAHİN TMMOB ADANA İKK SEKRETERİ

DEM EŞBAŞKAN ADAYLARI: ADANA’DA İTTİFAK YOK DEM PARTİ VAR!

TÜRKEŞ: ADANALILAR HİZMETİN EN İYİSİNİ HAK EDİYOR

CUMHUR İTTİFAKI 5’İ BİR YERDE

TEMİZLİK TAKINTISI NEDİR? KİMLER DE GÖRÜLÜR?

İKLİM DOSTU KENTLER İÇİN YEREL YÖNETİM ADAYLARINA ÇAĞRI

OYA TEKİN SEYHAN İÇİN EN BÜYÜK HAYALİNİ AÇIKLADI

DIŞİŞLERİ BAKANI FİDAN: HALİL NACAR’IN YANINDAYIZ

TUİK: KRONIK HASTALIĞI OLAN 65+ YAŞTAKI KIŞILERIN ORANI %78, 7

İMO: ŞANTİYELERDE, MÜHENDİSLERE YÖNELİK ŞİDDET SON BULSUN!

ÇAY, AVRUPA VE AMERİKA PAZARINA ODAKLANACAK

KOCAİSPİR’DEN DEMİRÇALI’TA “TEMİZLİK” YANITI

ADANA’DA 96 OTOMOBİL MOTORU

GÖÇMEN, “HALKÇI BELEDİYECİLİK TAAHHÜTNAMESİNİ” İMZALADI

MURAT SANCAK’TAN İLGİNÇ PAYLAŞIM!