“GIDA FİYATLARINDA UCUZLUK HAYALDİR”
EKONOMİ 2.02.2019 09:29:56 0

“GIDA FİYATLARINDA UCUZLUK HAYALDİR”

“GIDA FİYATLARINDA UCUZLUK HAYALDİR”






TZOB:
TARIMDA ÜRETİMİ ARTIRMAMIZ LAZIM





Türkiye
Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, “Yelkenleri tarıma
çevirmemiz, tarımda üretimi artırmamız lazım. Üreticimizin maliyetlerini
azaltamadığımız, üretici-market makasını daraltamadığımız takdirde gıda
fiyatlarında ucuzluk hayaldir” dedi.





Bayraktar,
“Makul bir fiyat istiyorsak, üreticimizin yeterli bir gelir elde etmesini,
tüketicimizin de uygun fiyatlarla ürün tüketmesini bekliyorsak, üretici
maliyetlerini aşağı çekmek, üreticiye daha fazla destek vermek, pazarlama
kanallarını rehabilite etmek, planlama yapmak zorundayız” diye konuştu.





Şemsi
Bayraktar, Birlik merkezinde düzenlediği basın toplantısında, üreticiden
markete fiyat değişimlerinin nedenlerini değerlendirdi. 10 yılı aşkın bir
süredir Türkiye Ziraat Odaları Birliği olarak, üreticiden tüketiciye, halkın
tamamını yakından ilgilendiren gıda fiyatlarındaki değişimleri takip
ettiklerini, basın mensuplarıyla paylaşıp, kamuoyunu doğru bilgilendirmeye
çalıştıklarını belirten Bayraktar, şunları söyledi:





“Öncelikle
şunu belirtmekte fayda var. Üreticilerimiz açısından Ocak ayı oldukça zor bir
ay oldu. Kış koşulları ile mücadele etmek zorunda kalan üreticilerimiz, bu ay
içinde yaşanan tabii afetlerden de büyük oranda etkilendi.





Geçtiğimiz
günlerde yaptığımız basın açıklamasında da belirttiğimiz üzere, Hatay, Adana,
Mersin, Antalya, Muğla, İzmir, Manisa gibi illerimizde ve en son Aydın’da
gerçekleşen aşırı yağışlar, tarım alanlarını su altında bıraktı.





Birçok
ilçede bir yılda alınan yağış birkaç günde gerçekleşti.





Hatay,
Adana, Mersin, İzmir, Manisa, Tokat gibi illerimizde aşırı yağışlar nedeniyle
bazı baraj kapakları açıldı.





Özellikle
Adana’da açılan baraj kapakları nedeniyle meyve bulunan başta portakal,
mandalina bahçeleri olmak üzere bahçeler, seralar ve ekili alanlar su altında
kaldı.





Hem
Akdeniz hem Ege bölgelerimizde gerçekleşen aşırı yağış, narenciye bahçelerinde
hasadı yapılmamış ürüne, tarlada ekili olan veya hasadı yaklaşmış kışlık sebze
ürünlerine zarar verdi.





Akdeniz
Bölgesinde, özellikle Antalya ilimizde gerçekleşen fırtına ve hortum ise
seraları vurdu.





Afetler
nedeniyle ürün kayıplarının yaşanması sonucunda arzda meydana gelen daralma
haliyle ürün fiyatlarına yansıdı.





Nitekim,
Ocak ayında, markette 42 ürünün 31’inde fiyat artışı, 7’sinde fiyat azalışı,
üreticilerde ise 34 ürünün 23’ünde fiyat artışı meydana geldi. Markette 4
üründe, üreticide 11 üründe fiyatlar değişmedi.” 





“YARALAR BİR AN
ÖNCE SARILMALI”





Yaşanan
afetler nedeniyle ürününü kaybeden, serası yıkılan, tarlası sular altında kalan
üreticinin borcunu nasıl ödeyeceğini, yaralarını nasıl saracağını kara kara
düşündüğünü, bu süreçte tüketicilerin de makul fiyatla ürün tüketme konusunda
sıkıntı yaşadığını bildiren Bayraktar, şöyle devam etti:





“Hasar
tespit çalışmaları devam etmektedir. Bundan dolayı yaşanan tabii afetlerin
verdiği zararın büyüklüğünü tam olarak bilmiyoruz. Bu çalışmalar tamamlanır
tamamlanmaz konuyla ilgili tespitlerimizi kamuoyuyla paylaşacağız.





Görünen
o ki çiftçimiz büyük bir tabii afet yaşadı. Afet yaşayan üreticimizin
yaralarının bir an önce sarılması gerekiyor. Üretimin sürmesi için bu şart.
Üreticimizi tarlada tutmak, üretimde kalmasını sağlamak zorundayız.





Yaşanan
doğal afetler, afet olmayan bölgelerimizde de kış koşulları ve aşırı yağışlar,
tarımda üretimi zorlaştırdı. Piyasaya sunulan üründeki azalma nedeniyle arz
talep dengesi bozuldu. Çiftçimiz, ürün toplamak için bile tarlasına, bahçesine
giremiyor. Yağışlar nedeniyle ürüne ilaç ve gübre atamayan üreticilerimiz var.
Ürün kaybının önemli boyutlarda olduğu görülüyor. Bütün bunlar üreticimizin
maliyetlerini artırıyor. Bunun yanı sıra girdi maliyetleri de üreticilerimizi
zorluyor.





Özellikle
kış aylarında arzın önemli bir kısmı örtü altından sağlanıyor.





Seralarda
kullanılan ip, naylonun yanı sıra, fide, ilaç, gübre, elektrik gibi girdilerde
geçen yıldan bu yana yaşanan artış maliyetleri yükseltti.





Üreticiden
markete yaşanan süreçteki nakliye, ambalajlama gibi unsurlarda görülen maliyet
artışları da ister istemez tüketici fiyatlarına yansıyor.





Maliyetleri
artıran bir diğer neden de kış koşulları yüzünden fire oranlarının
yükselmesidir.”





“SPEKÜLATİF
HAREKETLER HER ZAMAN GÖRÜLEBİLMEKTEDİR”





Doğal
afetler yaşandığında spekülatif hareketler de her zaman görülebildiğine dikkati
çeken Bayraktar, şöyle konuştu:





“Bizim
tarladan markete fiyatları takip etmemizin amacı da hem artış gerekçelerini
ortaya koymak hem de spekülatif hareketlerin önlenmesi için gerekli uyarıları
yapmaktadır.





Spekülatif
faaliyetler de var ama tabii afet yaşanan bölgeler başta olmak üzere
üreticilerimizin maliyetlerinde de yükselme olduğunu gözden kaçırmamamız
gerekmektedir. Bütün bunların yanı sıra dikkatlerimizden kaçmayan bir unsur da
üreticiden markete fiyat makasıdır.





Üreticiden
markete fiyat makası bir türlü daraltılamamaktadır. Tam mevsimi olmasına
rağmen, Ocak ayında, mandalina, portakal gibi kimi ürünlerde üreticiden markete
fiyat farkı 5-6 kata ulaşmıştır. Her ay düzenli olarak aldığımız fiyatlara
baktığımızda, yaz-kış değişmeden, her ay değişik ürünlerde üretici-tüketici
fiyat makasının çok açık olduğunu tespit ediyoruz.





Nitekim
Ocak ayında da, üreticiden markete fiyat farkı, mandalinada 5,8, portakalda
5,1, yeşil mercimek ve sütte 3,8, kuru kayısı ve kırmızı mercimekte 3,6 kata
yükselmiştir. Ocak ayı sonunda, üreticide, 80 kuruş olan mandalina markette 4
lira 61 kuruşa, 75 kuruş olan portakal 3 lira 81 kuruşa, 2 lira 40 kuruş olan
yeşil mercimek 9 lira 8 kuruşa, 1 lira 52 kuruş olan süt 5 lira 70 kuruşa, 10
lira olan kuru kayısı 36 lira 48 kuruşa, 2 lira 11 kuruş olan kırmızı mercimek
7 lira 50 kuruşa satılmıştır.





Bu
durum sürdürülebilir değildir. Bu makas daraltılmalı, üretici istikrarlı bir
gelir elde etmeli, tüketici de makul fiyatlarla tüketebilmelidir.
Sürdürülebilir olmayan bu düzen değişmelidir. Mevcut durum üreticiye de
tüketiciye zarar vermektedir.





Türkiye’nin
bunu acilen çözmesi, üreticinin emeğinin karşılığını aldığı, tüketicinin de
makul bir fiyata ürün tüketebildiği bir ortamın sağlanması gerekir.





Üreticimizin
maliyetlerini azaltamadığımız, üretici-market makasını daraltamadığımız
takdirde gıda fiyatlarında ucuzluk hayaldir.





Makul
bir fiyat istiyorsak, üreticimizin yeterli bir gelir elde etmesini,
tüketicimizin de uygun fiyatlarla ürün tüketmesini bekliyorsak, üretici
maliyetlerini aşağı çekmek, üreticiye daha fazla destek vermek, pazarlama kanallarını
rehabilite etmek, planlama yapmak zorundayız.”





Merkez
Bankası’nın enflasyon tahminleri





Merkez
Bankası da enflasyon tahminlerini yenilediğini hatırlatan Bayraktar, “yıl
sonları itibarıyla 2019’da yüzde 14,6, 2020’de yüzde 8,2 enflasyon bekleyen
banka, işlenmemiş gıdada ise 2019’da yüzde 13, 2020’de yüzde 10 enflasyon
olacağını tahmin ediyor. Tabii bunlar tahmini rakamlardır. Merkez Bankası,
işlenmemiş gıda enflasyonunun hızla düşürülemeyeceği kanaatiyle böyle bir
tahminde bulunmuştur. Banka, özellikle 2020’de, işlenmemiş gıda enflasyonunun
genel enflasyonun 1,8 puan üzerinde kalacağını öngörüyor. Bu durum, enflasyonda
kalıcı düşüş için üretici maliyetlerini aşağı çekmemiz ve üreticimize daha
fazla destek vermemiz gerektiğini göstermektedir” dedi.









“Hükümetimizden
talepte bulunduk, rapor sunduk”





Türkiye
Ziraat Odaları Birliği olarak hem üretici maliyetlerinin aşağı çekilmesi hem de
üreticimize daha fazla destek sağlanması konusunda hükümetten talepte
bulunduklarını vurgulayan Bayraktar, “Ayrıca 800 yakın Ziraat Odası
başkanlarımızın katıldığı bölge toplantıları yaptık, çiftçilerimizle ilgili
taleplerini aldık hükümetimize rapor halinde sunduk. Gıda enflasyonuyla baş
edilmek isteniyorsa Türkiye Ziraat Odaları Birliği’nin ve Ziraat Odalarımızın
görüşleri ve talepleri dikkate alınmalıdır” diye konuştu.





Bayraktar,
şunları söyledi:





“Olaya
başka bir pencereden de bakmak istiyorum. Şunu sormamız lazım diye düşünüyorum.
Tarladan markete fiyatlar neden fazla artıyor? Bunun en önemli sebebi
üreticimizde ekonomik örgütlenmenin arzu edilen noktada olmamasıdır.





Üretici
birlikleri ve kooperatiflerimiz sayı olarak fazla olsalar da idari ve mali
açıdan güçlü ve fonksiyonel değiller. Bu yüzden de bu örgütler piyasada aktif
rol alamıyorlar. Kanunla verilen haklardan bile faydalanamıyorlar.





Gelişmiş
ülkelerdeki gibi bir yapıyı kurmamız gerekiyor. Kooperatiflerimizi ve üretici
birliklerimizi, gelişmiş ülkelerde gördüğümüz gibi, profesyonel bir şekilde
yönetilen, soğuk hava depoları, ürün işleme tesisleri, lojistik imkanları olan,
üyelerine ucuz girdi sağlayan, danışmanlık hizmeti veren, piyasayı regüle eden,
üretici ve tüketicinin hak ve menfaatlerini koruyan örgütlere dönüştürmemiz gerekiyor.





Bu
örgütlerimizi öyle dönüştürmeliyiz ki bu birlikler ve kooperatifler sayesinde
üreticimiz ürünü değerinden satabilsin, hem üretici hem tüketici fiyat
dalgalanmalarından korunabilsin, ülkemizde ürün planlaması yapılabilsin ve
dolayısıyla spekülatif hareketlerin de önüne geçilebilsin.





Bu
dönüşümü sağlayamazsak, üreticilerimizin de tüketicilerimizin de fiyat
dalgalanmalarına dayanması mümkün olmaz. Tarımın yapısal sorunları çözülmeden,
üretici örgütleri gelişmiş ülkelerde görüldüğü şekilde bir yapıya
dönüştürülmeden hal yasasını değiştirsek bile sorunumuzu çözemeyiz. Sistemi
değiştirmeden bu meseleyi çözmemiz mümkün değil. Bu konuda aynı zamanda danışma
kurulu üyelerimiz olan üretici örgütlerimizle önümüzdeki günlerde bir araya
gelmeyi ve bir çalışma yapmayı düşünüyoruz.”





Bayraktar,
içinde bulunulan bu süreçte üreticilerin üretime devam edebilmesinin
sağlanması, tüm tarafların sağduyulu hareket etmesinin en büyük temenni
olduğunu bildirerek, “ülkemizin dağını taşını ekmek, üretim açığı yaşadığımız
ürünlerde yeterli üretime ulaşmak zorundayız. Bu hedef için öncelikle girdi
maliyetlerini makul düzeylere çekmemiz, üreticimize daha fazla destek vermemiz,
orta uzun vadede de tarımın yapısal sorunlarını çözmemiz gerekmektedir.
Beklentimiz sorunların en kısa sürede çözülmesidir” dedi.





Bayraktar,
toplantıda basın mensuplarının sorularını da yanıtladı. Bir basın mensubunun,
ürünleri mevsiminde tüketme ve bazı marketlerin yüksek fiyat nedeniyle
patlıcan, yeşil biber satmama kararıyla ilgili sorusu üzerine, “domates, biber,
salatalık bu dönemde sera ürünleri. Aslında doğru olan mevsiminde yemek. Ama
bugünkü pratikte pek mümkün görünmüyor. Marketler istedikleri ürünleri
satabilirler, istemediklerini de satmayabilirler bizim ona bir irade koymamız
çok mümkün değil. Özellikle son günlerde spekülatif faaliyetlerden çok
bahsedildi. Market fiyatlarının çok şiştiği, bazı ürünlerin çok yüksek
fiyatlarla satıldığı ifade edildi. Ama pazarlarda, manavlarda her türlü ürün
satılmaktadır. Çok önemli bir problem olarak görmüyorum. Marketlerin patlıcan
gibi ürünleri satmaması fiyatlara yansımaz. Bana sorarsanız, marketler, hale,
pazara göre daha pahalı satılıyor. Yüksek geliri olan insanlarımız buralardan
meyve ve sebze alıyor. Dar gelirli insanlarımız pazara gidiyor. Marketlerde
meyve sebzeye çok fazla talep olduğu kanaatinde değilim. Onların iki ürünü
satmaması bir problem yaratmaz. Yani arz talep dengesini daha fazla bozmaz.
Tarlada zarar gören bu sebzelerle ilgili daha fazla fiyat artışı öngörmüyorum.
Fiyatlar aşağı inecektir. Beraber göreceğiz. Yağışlar devam ediyor. Şuan
üreticimiz tarlaya giremiyor. Tabii zarar gören ürünlerimiz var. Ziraat
Odalarımızın da içinde bulunduğu komisyonlar çalışıyor o raporlar henüz
gelmedi. Tahmini rakamlar var ama tahmini rakamlarla konuşmuyoruz. Elimizdeki
verilerin sağlıklı olması lazım. Veriler bize geldiğinde açıklayacağız” dedi.





Üretici
market fiyatlarında mandalina ve portakalda görülen yüksek farkla ilgili soruyu
Bayraktar, şöyle yanıtladı:





“Bu
iki üründe üretici fiyatlarına market fiyatlarına baktığımızdaki farkı
gördüğümüzde ciddi bir makas var. Bir spekülatif faaliyet olduğunu gösteriyor.
Hem maliyetlerle alakalı bir artış hem de spekülatif faaliyetler nedeniyle bir
artış var. Şüphesiz aracılar var. Şimdi olay şu arzın yavaşladığının farkında
diyor ki bunu kaçtan satarsam satarım diyor. Yani yüksek fiyattan da satsam
alıcısı olur arzın yavaşlamasının fırsat bilenler ürünü pahalı satıyor.
Satılmasa bu fiyat olur mu? Bizim arzı hızlandırmamız gerekiyor. Bu makası
muhakkak suretle kapatmamız lazım. Yani aracıları aradan çıkaran, aracıların
çıkarını azaltan bu sistemi kurmak zorundayız. Bunun en önemli yolu örgütlenme.
Gelişmiş ülkelerde üretici örgütleri idari ve mali yönden gelişim ve
fonksiyonel. Üreticiden mali alıyor, ambalajlıyor, stokluyor, soğuk hava
depoları var ve piyasaya arz ediyor. Zaten alıcıyla da üreticiyi
buluşturabiliyor. Onlar sözleşmede yapabiliyor. Sözleşmeyi üreticiye
yaptırmıyor kendisi de yapabiliyor. Böyle bir sisteme ihtiyacımız var. Bu
sistemi kuramazsanız hal yasası başta olmak üzere hangi sistemi, hangi kanunu
getirmeye çalışırsanız çalışın bir sonuç almanız mümkün görünmüyor. Bizim
örgütlenmeyi muhakkak suretle güçlendirmemiz lazım. Türkiye’deki üretici
birlikleri bizim danışma kurulu üyelerimiz. Onlarla önümüzdeki günlerde bir
toplantı yapmayı arzu ediyoruz. Tarım ve Orman Bakanımızın da bilgisi var.
Üretici örgütlerini daha fonksiyonel hale getirmek, daha güçlü hale getirmek
daha alanda faaliyet göstermesini sağlamak nasıl mümkün olabilir. Bu konuları görüşeceğiz.”





Bayraktar,
fiyatların ne zaman normale dönmeye başlayacağıyla ilgili bir soru üzerine,
“hava şartları düzelince. Halen yağışlar devam ediyor. Üretici yaptığımız
tetkiklere göre halen tarlasına giremiyor. Ürününü toplayamıyor. Maliyeti de o manada
çok fazla artmış durumda” dedi.





Bu
konuda hükümetten somut bir adımın sinyalini alıp almadıklarına ilişkin soruyu
da Bayraktar, şöyle yanıtladı:





“Biz
söylüyoruz bazı konularda somut adımlar atmaya çalışıyorlar. Bunu takip
ediyoruz. Bizimle de bazı konularda işbirliği yapma arzuları var. Dolayısıyla
bir çalışma süreci başlattık. Özellikle üretici örgütleri konusunda çalışma
süreci başlattık. İnşallah bizim taleplerimize, Ziraat Odaları Birliğinin ve
Ziraat Odalarımızın üreticimizle ve sektörle alakalı talepleri var. 800’e yakın
Oda başkanımızla bölge toplantılarımızı bitirdik. Bunu rapor halinde
hükümetimize sunduk. Bu taleplerimize cevap verilirse gıda enflasyonunu
önleriz. Sektörün sorunlarını önlemiş oluruz. Sonuçta bizi ne kadar çok
dinlerlerse sektörün sorunları o kadar çabuk çözülür.”





Bayraktar,
kuru soğanın depolanması ve soğan ithalatıyla ilgili soru üzerine şunları
söyledi:





“Bütün
mesele şu, üreticiler ürününü topladığı zaman depoya atıyor. Bu stokçuluk
değil. Bunu karıştırmamak gerekiyor. Üretici ürününü depoda muhafaza ediyor.
Bir miktar elbette arzdaki yavaşlamaya bağlı olarak bir miktar stokçuluk
yapanlar da var ama bunlar ciddi boyutta değil. Bu konuda asıl problem arzın
yavaşlamasıydı. Bunu kabul etmemiz lazım. Zaten hükümetimiz de bunun farkında.





İthal
soğan konusuna gelince. İthalata sıcak bakmıyoruz. TZOB olarak şunu iyi
biliyoruz ki ithalat her zaman üretimi ve üreticiyi çökertir. Hangi ürün olursa
olsun üreticiyi tarladan kopartır. O ürünü ekmekten vazgeçirir. Bu sene arzda
bir eksilme varsa ya doğal afetlere bağlıdır ya üreticinin pazarlama sorununa.
Maliyeti yüksektir, malını pazarlayamamıştır. Üretimden çekilmiştir. Bunu
üretime sokmanın enstrümanları vardır. Bunları kullandığınızda ertesi yıl
soğanda hiç problem olmaz. Üretici eker tarlada kalır ve arz talep dengesi
sağlanmış olur. Bu kadar basit. Çözüm demin söylediğim gibi üretime
odaklanacağız.”





Özellikle
Merkez Bankası’nın Başkanının açıklamalarını ciddiye aldıklarını bildiren
Bayraktar, şöyle konuştu:





“Orada
gıda enflasyonunun TÜFE’nin 1-2 puan üzerinde olacağını ifade ediyor. Bunu çok
önemsiyoruz. O zaman ne yapmamız lazım yelkenleri tarıma çevirmemiz lazım.
Tarımda üretimi artırmamız lazım. Çözüm bu. Üretimi artırsak da tüketici
fiyatları muhakkak suretle düşecektir. Üreticinin sürdürülebilir üretim
noktasında olabilmesi, tarlada kalabilmesi ve tüketicinin de bu ürünleri daha
ucuza yiyebilmesi için benim makası kapatmam lazım. Burada bizim muhakkak
suretle üretici örgütlerini, kooperatifleri, üretici birliklerini piyasaya sokmamız,
piyasada aktif rol almalarını sağlamamız lazım. Yani sadece üretici yetmez. Bu
sorun hükümetin de sorunu bizim de sorunumuz. Bu ülkede yaşayan herkesin
sorunu. Bu sadece hükümetin sorunu değil ki örgütler olarak benim de sorunum.
Tarladaki üreticinin de sorunu, bu ürünü tüketen vatandaşın da sorunu. Sorun
herkesin sorunu ama çözüm için elbette hükümetle üretici birlikleri bir araya
gelecek, bu meseleyi çözecek.”





Bayraktar,
şeker fabrikalarının özelleştirilmesiyle ilgili bir soru üzerine de şunları
söyledi:





“Bizim
görüşlerimiz belli. O özelleşmelere sıcak bakmadığımızı ifade ettik. Ve
özelleştirme neticesinde de çok sağlıklı veriler bize hem üreticimizden hem
çalışanlardan gelmedi. Yalnız bugünlerde tabii özellikle nişasta bazlı şeker
kotaları konusunda açıklamalar olumlu. Bunu da ifade edelim kotanın düşürülmesi
pancar üretiminin bir miktar daha artırılması noktasında gayet olumlu
gördüğümüzü de ifade edelim. İşin iki ayağı var. Bir üretici ayağı var.
Özelleşmelerde bir de istihdam ayağı. Muhakkak suretle sonuçlarını da zaman
içinde göreceğiz. Bizim haklı olduğumuz anlaşılacaktır. İnşallah bu yoldan
dönülür.”



YAZARLAR

35.8° / 20.3°