Güvenliğimiz Büyük Tehdit Altında!

Güvenliğimiz Büyük Tehdit Altında!

Tüm totaliter rejimlerin hedefi, tek lider, tek parti, tek ideolojiye dayanarak her türlü farklılığı baskı altına almak, “kendi ideolojik cennetini” yurttaşların ise neredeyse cehennemini yaratmaktır. Bu hedef doğrultusunda ise, her eleştiri ve itiraz fiziksel/psikolojik baskı yöntemleriyle bastırılır, hukuk dışı diye nitelendirdiğimiz her türlü kolluk faaliyeti, yasal düzenleme kılıfı ile sunulur. Hâlihazırda yapılmak istenen yasal değişiklikler, Türkiye’nin de totaliter bir sisteme doğru hızla gerilemekte olduğunu gösteriyor. Hükümet tarafından TBMM’ye getirilen İç Güvenlik Yasa tasarısı da bunun en büyük adımlarından biridir
.
İç güvenlikten biz kadınların anladığı, hak ve özgürlüklerin kullanılabildiği, sınırlandırılmadığı ve hukuki güvenceye kavuşturulduğu özgür ve demokratik bir ortamda yaşamak, eşit olmak, kadın olmaktan dolayı bu güvenlikten yoksun bırakılmamak ve güvencesiz kalmamaktır. Bunun için yapılması gereken ise bu yasa tasarısında önerilenlerin tam tersi, Türkiye’de kadınların her gün evlerinde, sokakta öldürülmesinin önüne geçecek, çocukların ölmesini engelleyecek, cinsel yönelimi ve cinsiyet kimliği farklı olanların uğradıkları, başta yaşam hakkı olmak üzere tüm hak ihlallerini ortadan kaldıracak, ayrımcılıktan arındırılmış, katılımcı, demokratik bir düzende sağlanması gereken özgürlükleri güçlendirecek tedbirleri almaktır.
Bu tasarı ise, asli işi özgürlükleri ve insan haklarını korumak ve geliştirmek olan devletin, insan hakları sözleşmeleri ve Anayasada belirlenen temel hakları gasp etmesini meşrulaştırıyor.
Bu yasa tasarısı ile:
Polisin ve idarenin, her an, yaşamın her alanına kontrolsüz biçimde nüfuz etme yetkisiyle donatıldığı yeni bir aşamaya geçiliyor.
Yargı yetkisi idare ve kolluğa devredilerek, arama yapma ve keyfi biçimde kayıt dışı alıkoyma yetkisi meşrulaştırılıyor, şiddet, işkence ve kötü muameleye karşı bireyler korumasız ve güvencesiz hale getiriliyor.
İdarenin ve polisin haksız ve hukuk dışı uygulamalarının yargısal denetimi ortadan kaldırılıyor, adil yargılanma ilkeleri, mağdurlar bakımından adalete erişim hakkı yok ediliyor.
Mecburi ve önleyici tutuklama uygulaması ile kişi güvenliği ve özgürlüğü, protesto hakkı, ifade ve gösteri özgürlüğü ortadan kaldırılıyor.
Böylece bu tasarı ile bugüne kadar devletin doğrudan ya da göz yummasıyla uğradıkları şiddet karşısında, zaten korumasız ve güvencesiz durumda olan kadınların, cinsel yönelimi, cinsel kimliği farklı bireylerin ve çocukların mevcut güvenlik zeminleri dahi tümüyle ortadan kaldırılıyor.
İç güvenlik yasa tasarısı esas olarak hem Anayasa hem de uluslararası insan hakları sözleşmelerinin bütününe aykırı ve insan haklarına dayalı katılımcı bir demokrasinin gerçekleşmesine yönelik beklentileri bütünüyle ortadan kaldırıcı bir niteliktedir ve hızla geri çekilmelidir.
Kadın Koalisyonu, 30 Ocak 2015

adanaulus

1.02.2015 18:43:19

YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.


VALİ KÖŞGER’DEN GÜVENLİ VE DÜZENLİ TRAFİK VURGUSU

NAZIM ALPMAN YAZDI/ DEVLET 1 MAYIS’A SAYGI GÖSTERSİN!

KUŞ GRİBİ YUMURTA FİYATLARINI ARTIRDI

KARNAVAL KOMİTESİNDEN MEKTUP VAR

ZEYDAN KARALAR’DAN MHP İL BAŞKANINA “SİNEK” CEVABI

YERLİ SUSAM İÇİN  YERLİ ÜRETİM HAMLESİ

ÇUKUROVA BELEDİYESİ TENİS TURNUVASI BAŞLADI

FATİH GÜLER GÜVEN TAZELEDİ

18 İLDEN 400 SATRANÇ SPORCUSU ADANA’DA YARIŞTI

CHP’Lİ BULUT: TASARRUFU SARAYDAN BAŞLATIN

SEYHAN NEHRİNDE GONDOLLA GEZDİLER

"YALANA VE ŞANTAJA ASLA BOYUN EĞMEYECEĞİZ"

CHP GERÇEĞİ YAYINLADI

ADANA’DA 23 NİSAN ULUSAL EGEMENLİK VE ÇOCUK BAYRAMI KUTLAMASI

GÜNÜ FOTOĞRAFI:

RESMİ AÇILIŞISI HİSARCIKLIOĞLU YAPTI

CHP’DEN 23 NİSAN KUTLAMASI