Manşet Haber 11.07.2018 18:13:59 0

'HAKİMİ HUKUKÇU OLMAYAN YARGIYLA ADALET SAĞLANAMAZ”

'HAKİMİ HUKUKÇU OLMAYAN YARGIYLA ADALET SAĞLANAMAZ”

Resmi Gazetede yayımlanan 703 numaralı Kanun Hükmünde Kararname ile hakim olma koşullarında değişik yapıldı. Bu düzenlemeye göre, idari yargıda hakim olmak için herhangi bir 4 yıllık üniversite diploması yeterli olacak.
Adana Baro Başkanı Av. Veli Küçük yaptığı açıklamada “703 sayılı KHK' nın 136/a maddesine göre herhangi bir 4 yıllık lisans diploması olan kişinin idari yargıç olabileceğini” ifade etti.
Açıklamasında, olağanüstü hukuksuzlukların yasal hale getirilmeye çalışıldığını, KHK’ların Anayasa Mahkemesi’nin yetkisizlik kararından sonra anayasa hükmü gibi değerlendirildiğini, ülkemizde son yayınlanan 703 sayılı KHK ile; idari hakim olabilme şartlarında değişikliğe gidilmesinin kabul edilemez olduğunu, hakimi hukukçu olmayan yargıyla adaletin sağlanamayacağını bildirdi.
'YARGI VE ADALET DİNAMİTLENMEKTEDİR'
Baro Başkanı Av. Küçük, şunları söyledi:
'Olağan yasalaşma süreci yaşanmadan ve tartışılmadan son dönemlerde yaygın olduğu gibi gece yarısı yayınlanan bir kanun hükmünde kararnameyle idari yargıda hakim olmak için hukuk fakültesi mezunu olma şartı aranmaksızın herhangi bir 4 yıllık fakülte mezunu olmayı yeterli kılan düzenleme yargı mekanizmasını ve adaleti dinamitlemektir.
Halk egemenliğinin temel tecelli noktası Türkiye Büyük Millet Meclisinin devre dışı bırakılarak, ülkemiz ve toplumumuz açısından böylesine önemli ve ciddi konularda, terörle mücadele ile hiçbir ilgisi olmayan idari yargı hakimliği şartlarında değişiklik yapılması Anayasa ihlali ve hukuka aykırı bir uygulamadır.'
'TEZ ELDEN DÖNÜLMELİDİR'
Halk ve yurttaş nezdinde hukukçular eliyle yürütülen, ancak son dönemlerde siyasi iktidarın liyakat esasına gözardı etmenin ötesinde kadrolaşma mantığı ile baktığı yargıya dahi toplumun % 80’lerde güvensiz olduğunu belirten Av. Küçük, 'Ülkemizde, bir de idari yargıda böyle bir tasarruf ne bir fiili ve hukuki gerekliliktir, ne de ülkemize, topluma ve adale fayda sağlamayacaktır. Bu evrensel kurallara aykırı düzenlemeden tez elden dönülmelidir.' diye konuştu.
Baro Başkanı Av.Veli Küçük, açıklamasını şöyle tamamladı:
'16 Nisan Anayasa değişikliği referandumu ve 24 Haziran seçimlerinden sonra ülkemizin temel hukuk sistemi, yasaları, kurumları toplumla paylaşılmadan, uzmanlar nezdinde tartışılmadan değiştirilmemelidir. Siyasi iktidarın ve cumhurbaşkanın ben uygun gördüm, ben yaptım olduğu mantığını bir kenara bırakarak toplumun tüm kesimlerinin görüş ve düşünceleri ile düzenlemeler yapması hukuk devleti, demokrasi kavramlarının gereğidir.
Tek bir kişinin iradesi ve düşünceleri yerine, Cumhuriyetimizin 95.yıllık kazanımları, Büyük Önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün ilkeleri ışığında ülkemizin yararı esas alınarak, toplumsal uzlaşı ve kenetlenme sağlanmalıdır.”

YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

31° / 16.7°