Manşet Haber 22.04.2017 14:32:33 0

'HALK EGEMENLİĞİ BÜYÜK YARA ALDI”

'HALK EGEMENLİĞİ BÜYÜK YARA ALDI”

Adana Baro Başkanı Av. Veli Küçük, TBMM’nin açılışı ve 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı nedeniyle kutlama mesajı yayınladı.
Av. Küçük, “Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde 23 Nisan 1920'de TBMM açılmıştır. Kurtuluş mücadelemizin ardından Türkiye Büyük Millet Meclisinin açılış günü aynı zamanda ulusumuzun gurur günüdür” dedi.
Av. Küçük, 23 Nisan gününün, Cumhuriyet'e sonra da demokrasiye doğru gidişin adı olduğunu ifade ederek; “Böylece egemenlik, yani yönetme, padişahtan halka geçmiştir. İnsanımız kul olmaktan kurtulmuş, yurttaş olmanın ve kendi kendini yönetmenin bilincine varmıştır” diye konuştu. Egemenliğin kaynağının ne monarşide ne de oligarşi de olmadığını, egemenliğin kayıtsız ve şartsız millette ait olduğunu kaydetti. Böylesi bir günün, dünyada ilk kez Büyük Lider Mustafa Kemal Atatürk tarafından çocuklara armağan edilen bir bayram olduğunu da söyleyen Av. Küçük, şöyle devam etti:
“MECLİS DEVRE DIŞI BIRAKILDI”
'Ülkemizin geçmişten bugüne gelen sürecinde, demokrasinin kural ve kurumlarıyla kökleşmesi, örgütlü topluma geçilmesi, şiddete dönüşmeyen her türlü düşüncenin örgütlenebilmesi yolunda atılan adımlar ara rejimler ve darbelerle kesintiye uğramıştır. Bugüne baktığımızda ülkemiz, ileri demokrasi (!) adı altında millet iradesinin tecelli edildiği TBMM devre dışı bırakılıp OHAL ve KHK’ lar anlayışıyla yönetilmektedir.
OHAL’ in 3 ay süreyle üçüncü kez uzatılarak, süre sonunda 1 yıla ulaşacak olması ülkemiz demokrasisi ve hukuk devleti adına üzüntü ve kaygı vericidir. Siyasi iktidar; kendisi gibi düşünmeyen, farklı düşünen, muhalif kişi ve kurumları hedef almakta, ötekileştirmekte, yok saymaktadır. Akademisyeninden, eğitimcisine, öğrencisine, gazetecisinden, avukatına, emekçisine kadar çok sayıda yurttaşımız sadece siyasi iktidar gibi düşünmediğinden, eleştirdiğinden ve bunlara muhalif olduğu için baskı altına alınmakta, sindirilmekte ve en sonunda tutuklanmaktadır.
Demokratik cumhuriyet yerine, ülkenin rejimini değiştirecek, tek adamlık ve totaliter yönetim anlayışı hakim kılınmaya çalışılmaktadır. Anayasaya göre Milletimizin ve Türkiye Cumhuriyetinin birliğini, 80 milyon yurttaşımızın tamamını temsil edip, devlet organlarının düzenli ve uyumlu çalışmasını Anayasanın uygulanmasını gözetmesi gereken Cumhurbaşkanlığı makamı, daha önce mensubu olduğu siyasi partiye resmen bağlanarak partili olacaktır.
“ULUSAL EGEMENLİĞİN TEK BİR ADAMA DEVREDİLMESİ KAYGI VERİCİDİR”
Böyle bir uygulama siyasi partilerin ve anlayışların üzerinde, toplumun tamamını temsil ederek kucaklaması gereken partiler üstü Cumhurbaşkanlığı anlayışını yok edecektir. Yeni sistemde partili Cumhurbaşkanının objektif bir bakış açısıyla davranamayacağı ülkemiz demokrasi tarihinin tecrübeleri ile ortaya konduğu gibi su götürmez bir gerçektir. Ulusal egemenliğin tek bir adama devredilmesi üzüntü vericidir.
Cumhurbaşkanının partili olmadığı dönemde dahi tarafsızlık yemini ettiği Anayasaya uygun davranmadığı görüldüğünde, partili olması halinde partizan anlayışını artırarak devam ettireceği, derleyen, toparlayan, birleştiren anlayış yerine, ayrıştıran ve ötekileştiren anlayışın tüm uygulamalarını sergileyeceği aşikardır. Ülkemize özgü dünyada örneği olmayan bu sistem sayesinde bütün güçler partili olan tek adamda toplanacaktır. Böyle bir sistem ve anlayış ülkemiz demokrasi geleneğine uymadığı gibi, içerisinde denge, denetleme ve kontrol unsurları taşımadığı için tehlikeli ve kaygı vericidir.”
Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün, 23 Nisan'ı Ulusal Egemenlik Bayramı ilan ederek, dünya tarihinde çocuklara bayram armağan eden ilk lider olduğunu vurgulayan Av. Küçük, “Daha paylaşımcı yönetim ve evrensel çocuk hakları arayışı yerine, son zamanlardaki iktidar dönemlerinde ne yazık ki, çağ dışı tek adam yönetimi; çocuk gelinler, çocuk işçiler ve hatta çocuk cinsel istismarı neredeyse kurumsal hale gelmiştir. Çocuklarımızı bilinçli birer birey olarak topluma kazandırmayı hedeflemeliyiz” diye konuştu.
“ADALETİN OLMADIĞI YERDE HUZUR VE MUTLULUK OLMAZ”
Çocuklarımızın ülkenin geleceğini ileriye taşıyacağına olan inanç ve güveninin tam olduğunu kaydeden Av. Küçük, “Bugünkü iktidarın milli bayramları kutlatmama yönündeki tutumu 23 Nisan'da da devam etmiştir. Toplumları güçlendiren, geleceğe emin adımlarla yürüten olgu huzur, barış, bir arada yaşama arzusu ve kararlılığı ve en önemlisi de adalettir. Adaletin olmadığı bir ülkeden huzur, barış ve bir arada yaşama arzu ve kararlılığının olmayacağı da tabiidir” dedi.
Adana Baro Başkanı Av. Veli Küçük, okula gitmeyi başaran kız çocuklarının maalesef cemaatlerin eline teslim edilerek Atatürk İlke ve İnkılaplarından uzak bir şekilde eğitilmeye çalışıldığını, ayrıca, her ne kadar Çocuk Hakları Evrensel Sözleşmesi olsa bile, çocuk şüphelilerin çocuk olduğu unutularak muamele yapılmaya devam edilmekte olduğunu vurguladı.
“ÜLKEMİZDE ÇOCUKLARIN ÇUĞUNLUĞU MUTLU DEĞİL”
2016’da; yüzde 3’ü engelli olan 368 kız çocuğunun cinsel istismara uğradığını belirten Av. Küçük, “Ülkemizde maalesef çocukların büyük çoğunluğu mutlu değildir. Bunu istatistiki veriler bize göstermektedir. Cinsel istismarların yüzde 59’u okullarda yaşanırken kız çocukları sokakta, zorla götürüldükleri evlerde, alıkonuldukları araçlarda, kandırılarak götürüldükleri evlerde, kurslarda, otobüslerde, parklarda cinsel istismara uğramıştır. 600 bin kız çocuğu halen okula gitmemektedir. İntihar eden kişilerin yüzde 34.3’ünü 15 -19 yaş grubu oluşturmaktadır. Çocuk istismarı ve erken yaşta evlilikler, çocuk intiharlarını artmaktadır. 4+4+4 eğitim uygulaması ile zorunlu ilköğretim yaşının 6-13 yaş aralığına çekilmesiyle çocuk işçi sayısı artmıştır.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı'nın istatistikleri Türkiye'nin çocuk işçi karnesini ortaya koymuştur. Rakamlara göre 2016 yılı ocak ayı itibariyle çeşitli işkollarında 18 yaş altında 133 bin 33 çocuk işçi çalışmaktadır. Bunlardan 59 bin 571'ini kız çocukları, 73 bin 432'sini ise erkek çocukları oluşturmaktadır. Maalesef çocuklar öldürülüyor, ölüyor. Çocuklar aç, çocuklar çocukluklarını yaşamadan büyüyor ve yorgunlar. Bir de bunların üstüne Suriye’deki iç savaştan kaçarak ülkemize gelen mültecilerin özellikle çocuklar ve kadınlar yönüyle yaşadıkları dramda var olan üzücü tabloyu katmerleştirmektedir. Ne yazık ki ülkemizde çocukların çoğunluğu mutlu değil” dedi.
“HUKUKUN ÜSTÜNLÜĞÜ EGEMEN KILINMALI”
Büyük Önder Atatürk’ün “Küçük hanımlar, küçük beyler! Sizler hepiniz geleceğin bir gülü, yıldızı ve ikbal ışığısınız. Memleketi asıl ışığa boğacak olan sizsiniz” sözlerini anımsatan Adana Baro Başkanı Av. Veli Küçük, “ Hukukun üstünlüğü ve adaletin egemen olduğu bir ülke ve dünya özlemiyle, başta Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere eylem ve düşünce arkadaşlarını, şehit ve gazilerimizi rahmet, özlem ve saygıyla anıyor. 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramını kutluyorum.” dedi.

YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

31° / 16.7°