'HİZİP' PARTİSİ YA DA 'GÜNDEM' BUDUR...

'HİZİP' PARTİSİ YA DA 'GÜNDEM' BUDUR...

İşin içinde ‘koltuk bağımlılığı’ olunca, ‘koltuğu’ bırakmamak için adına da ‘gündemimiz’ denerek açıklamaların yapılması kadar konuşulması, tartışılması gereken bir başka olgudan söz edilemez, 24 Haziran seçiminde yaşananlar karşısında.

Hep söz ediliyor ya;

Daha demokrat,

Daha insansı,

Daha yaşanılır,

Daha çağdaş,

Daha hakça…

Eeeee, sonra?

Ne demokratlık kalmış, ne insansılık kalmış, ne yaşanırlık kalmış, ne çağdaşlık kalmış, ne çağdaşlık, ne hakçalık…

‘Daha’sını biryana bırakalım, daha işin ‘aslı’ bile ‘gündeme’ gelme konusu bile ‘koltuk’ bağımlılarının ‘sözü edilen konular şu an için ‘Genel Merkezimizin gündeminde bunları konuşmak gibi bir gündem yoktur’

Gündemdeki konu ‘koltuk!’

***

Bu köşede kaç kez iktidar partisini yazdım. Ekonomiden eğitime, Adana’nın yoksullaşmasından işsizliğe, çevre talanından haksız kazanca, ‘liyakat esası’ göz ardı edilerek yapılan kadrolaşmadan üniversiteli binlerce mezuna, iktidar kadrosunun dinsel söylemlerinden yıkılan alanlardaki Atatürk isminin silinmesine, özelleştirmeyle peşkeş çekilen değerlerden kentsel dönüşüm adıyla yapılan bölüşüm çalışmasına değin…

Tamam, iktidarın onaltı yıllık iktidarında yaptığı yanlışları yazarken, bu geçen süreçte yaşanan genel-yerel seçimlere katılan tüm siyasi partiler de eleştirilmesi gerekmiyor mu?

İktidar yaygın söyleme göre kimi zaman sandık çalarak, kimi zaman elektrik trafosuna kedi salarak, kimi zaman kamu olanaklarını sınırsız kullanarak, kimi zaman medyayı ‘tehdit’ ederek, kimi zaman medyada ‘asılsız’ haber yaptırarak, kimi zaman…

Var mıydı ‘böyle’ bir şey, yoksa kamera şakası mıydı tüm bunlar?

Doğruysa ‘neden’ hesabı sorulmadı bunca yaşanan seçimlerde?

Şakaysa yıllardır ‘umut’ diyerek bekleyen milyonlarca ‘imlenmiş’ yurttaşa yazık değil mi?

Yanıt ‘ne olursa-olsun’ onaltı yıllık iktidarının ‘yıkılmazlığının’ altındaki en büyük etken, genel merkezden örgütlere değin uzanan kadroların yanlışları değil de nedir?

Seçmen mi?

***

Seçim’ler’ yenilgisi gündeminde olmayan Genel Merkeze, Genel Merkezin işinin başında olmasını isteyen örgütlere, ‘koltuklarını’ bırakmamak uğruna sonunda daha da ‘küçülmüş’ olmayı yeğleyenlere söylenecek sözler var, şöyle ki:

Sosyal demokrat partiler bir ‘sınıf’ partisi olmamasına karşın, kapitalist ülkelerde en geniş ‘özgürlükleri’ tanımak, konuşmak, parti tüzüğünde taşımak zorundadır.

Sosyal demokrat partilerin kapitalist sistemdeki işlevi, ‘sistemcilerle’ birlikte olmak değildir. Asıl işlevi ‘insandır’. İnsanın en iyi koşullarda yaşaması için uğraş vermek, çaba harcamaktır.

Onun için de CHP, diğer sağ siyasi partilerden daha ‘ayrı’ bir duruş sergiler özgürlükler konusunda. Genel Başkan Kılıçdaroğlu’nun başlattığı ‘adalet yürüyüşü’, 24 Haziran seçimleri öncesinde Yeni İP ile SP’nin meclise girebilmesi için ‘ittifak’ içerisine alması, üstelik Yeni İP için oynanma olasılığı büyük oyunu onbeşler ile bozması…

Bunlar CHP’nin ‘özgürlükçü’ anlayışının ürünü olduğunca, hiçbir sağ partiden beklenmeyecek bir tutumdur!

Bir de parti içi ‘anlayıştan’ söz edilir, sosyal demokrat anlayışta. Denir ki;

Genel Başkanlar, kendilerinden sonra yönetimi sırtlayacak ‘lideri’ yetiştirir. Bu olgu ‘tek adamlığı’ yıkan tek tutumdur! Üst üste yitirilen seçimler, ya da ‘liderliği’ taşıyamaz duruma gelinmeler, partide bir ‘yenilik’ istenmesi durumlarında ‘yeni lider’ devreye girer.

Bunu yapmayan siyasi partinin,

İç eleştirilere kapılarını kapalı tutan siyasi partinin,

‘Koltuk’ için her fır-döndüyü yapan siyasi partinin Sosyal Demokratlığından söz edilemez! Adı ‘hizip partisi’ olur çıkar!

Başka da seçenek yok!

***

Herkes ‘ne yapmalı’ diye soruyor da, ‘nedense’ zaman konusunda anlaşmaya varılamıyor!

‘Koltuk’ sevdalıları ‘yerel seçim’ sonrasını işaret ederken, ‘koltuğa’ oturmak için çırpınanlar da ‘şimdi’ olması gerektiğini söylüyor!

Bir sosyal demokrat partinin ‘her an’ çözmeye ‘hazır’ olması gereken ‘böyle bir’ sorunda bile ‘anlaşmazlık’ yaşanması, en ‘ivedi’ biçimde masaya yatırılması zorunludur!

Gündem budur!

Oktay EROL

9.07.2018 23:08:21

YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.


VALİ KÖŞGER’DEN GÜVENLİ VE DÜZENLİ TRAFİK VURGUSU

NAZIM ALPMAN YAZDI/ DEVLET 1 MAYIS’A SAYGI GÖSTERSİN!

KUŞ GRİBİ YUMURTA FİYATLARINI ARTIRDI

KARNAVAL KOMİTESİNDEN MEKTUP VAR

ZEYDAN KARALAR’DAN MHP İL BAŞKANINA “SİNEK” CEVABI

YERLİ SUSAM İÇİN  YERLİ ÜRETİM HAMLESİ

ÇUKUROVA BELEDİYESİ TENİS TURNUVASI BAŞLADI

FATİH GÜLER GÜVEN TAZELEDİ

18 İLDEN 400 SATRANÇ SPORCUSU ADANA’DA YARIŞTI

CHP’Lİ BULUT: TASARRUFU SARAYDAN BAŞLATIN

SEYHAN NEHRİNDE GONDOLLA GEZDİLER

"YALANA VE ŞANTAJA ASLA BOYUN EĞMEYECEĞİZ"

CHP GERÇEĞİ YAYINLADI

ADANA’DA 23 NİSAN ULUSAL EGEMENLİK VE ÇOCUK BAYRAMI KUTLAMASI

GÜNÜ FOTOĞRAFI:

RESMİ AÇILIŞISI HİSARCIKLIOĞLU YAPTI

CHP’DEN 23 NİSAN KUTLAMASI