HOCA 'DELİ' Mİ NE?

HOCA 'DELİ' Mİ NE?

Daha düne değin Adnan Hoca’ya toz kondurtmak bir yana dursun, Harun Yahya oluşu nedeniyle koruma altına alanlar, iki gündür söylemedik söz, atmadık çamur bırakmadılar!

Fettullah için de böyle yapmamışlar mıydı?

Kıyısından-köşesinden eleştirmeyi bırakın; ‘işbirlikçi’ oluşunu, ABD’nin bu denli güven duymasının iç yüzünü, korunmasını dile getirenler ‘tu-kaka’ suçlara boğulmamış mıydı?

Bu ülkenin yurttaşının seçtiği ‘vekil’, bir meclis konuşmasında ‘bu muhterem dediğiniz kişi bir gün sizin de başınızı belaya sokacak’ dediğinde, kürsünden indirmeye çalışanlar ‘meclisten’ uzaklaştırma kararı bile almış mıydı?

O gün Fettullah’ı eleştirenleri cezalandıranların bugün ‘her tür suçlamayı’ yaptıklarını gördüğümüz gibi, Adnan Hoca için de bu güne değin tanıdıkları toleranslı tutumun yerini neler alacak önümüzdeki günler göreceğiz!

***

Şunu zaman buldukça kendime soruyorum:

On-onbeş yıl önce Fettullah’ın büyümesini, yakın durulmasını, desteklenmesini eleştirdiğimde ‘aman ha, dikkat et, bunlar güçlü dinli-imanlı adamlar’ diyenler, bugün bazı noktalarda ‘ayrışmamızdan’ dolayı, ‘yakınlığımızla’ suçluyorlar!

Nerede, nasıl, hangi dayanağı gösterdiklerini bile açıklamadan ‘suçlamayı’ yapabiliyorlar!

Kendileri ‘ak’ süt!

Düne değin kapı önlerinde dizdize buluşmalarını ‘yanıltılmışlık’ diye gösterip temizleneceklerine inanıyorlar!

İşin en acı yanı da bu değil mi?

Adnan hoca olayı bundan ne denli ‘farklı’ ki?

O lüsk yaşamın,

O rahatlığın,

O kendine güvenin,

O etrafını sarmaların,

O kendince ‘kendi’ olmanın…

Tüm bunların olabilmesi için kanallar, ırmaklar, dereler gerekmez mi?

Tamam ‘göl’ dolu da…

Bu ‘göle’ su taşıyan ‘kanal’, bu kanala uzanan ‘ırmaklar’, bu ırmağı besleyen ‘dereler’ nasıl buluşmuşlar Adnan hoca’nın yöresinde?

Bunlar yıllardır ‘hep’ soruldu!

Yanıtları ‘hep’ savsaklandı.

Ayetlerden, hadislerden yola çıkarak Harun Yahya adıyla yazdığı kitaplar, hazırlattığı aynı biçimdeki videolar konuşuldu kimi yerlerde.

Üstelik ‘boş bir adam değil, din konusunda da olumlu çalışmaları var’ deniyordu.

Adnan ‘hocaydı’ ama!

***

Bir operasyon düzenlendi…

Adnan Hoca’nın villası mühürlendi, kedicikleri tutuklandı, evinde çokça silah, çokça antika eşya bulundu!

Bu güne değin konuşamayanlar da konuşmaya başladı…

Çocuk yaşlardaki kızlara ‘tecavüz’ ediliyordu!

Çocukları ‘buraya’ getirenler sorulmaz mı?

Bir kadına yirmi kişi…

Çüşş, demeli!

Ajandı!

Yeni mi bilindi?

Avukat ‘hocanın akıl sağlının yerinde olup-olmadığı ile ilgili konu Adli Tıp tarafından verilecek bir raporla belirlenecek, bu cezasızlık nedenidir.’

Ne?

Hocanın ‘akıl sağlığının’ yerinde olmaması!

Hoca ‘deli’ mi ne?

***

Sabah televizyonda gördüm.

Magazin, dedikodu izlencesi yapan kanalların tamamında aynı ‘konu’ işleniyordu!

Bugüne değin medyanın birçok yerinde konuşlanmış, ‘o’ gölü dolduran gücün nereden geldiğini bir gün bile sormamış isimler ‘böyle birine inanmayı anlayamıyorum’ diyerek ‘uyanışlarını’ gösteriyorlardı!

Bu hoca ‘hep’ böyleydi, denmez mi?

Varlıklı ailelerin çocuklarının varlıklarıyla,

Kiminin ‘varsıllık’ tutkularıyla,

Kiminin ‘şatafat’ aşkıyla,

Kiminin ‘lüks’ yaşam beklentisiyle ortaya çıkmış, birçoğunun düşünemeyeceği yaşamı sunmuş, ‘çalışmadan, öğrenmeden, uğraşmadan, emek vermeden’ eğlenmenin yollarını bulmuş…

Bu ‘hep’ böyleydi!

Doksanlı yıllarda ortaya çıkış gücünü, biraz da ‘düşüncesine’ yakın iktidarların da desteğiyle artırarak bugünlere ulaşmıştı!

Asıl ‘güç’ hocadan sorulmalı!

Oktay EROL

17.07.2018 00:56:30

YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.


VALİ KÖŞGER’DEN GÜVENLİ VE DÜZENLİ TRAFİK VURGUSU

NAZIM ALPMAN YAZDI/ DEVLET 1 MAYIS’A SAYGI GÖSTERSİN!

KUŞ GRİBİ YUMURTA FİYATLARINI ARTIRDI

KARNAVAL KOMİTESİNDEN MEKTUP VAR

ZEYDAN KARALAR’DAN MHP İL BAŞKANINA “SİNEK” CEVABI

YERLİ SUSAM İÇİN  YERLİ ÜRETİM HAMLESİ

ÇUKUROVA BELEDİYESİ TENİS TURNUVASI BAŞLADI

FATİH GÜLER GÜVEN TAZELEDİ

18 İLDEN 400 SATRANÇ SPORCUSU ADANA’DA YARIŞTI

CHP’Lİ BULUT: TASARRUFU SARAYDAN BAŞLATIN

SEYHAN NEHRİNDE GONDOLLA GEZDİLER

"YALANA VE ŞANTAJA ASLA BOYUN EĞMEYECEĞİZ"

CHP GERÇEĞİ YAYINLADI

ADANA’DA 23 NİSAN ULUSAL EGEMENLİK VE ÇOCUK BAYRAMI KUTLAMASI

GÜNÜ FOTOĞRAFI:

RESMİ AÇILIŞISI HİSARCIKLIOĞLU YAPTI

CHP’DEN 23 NİSAN KUTLAMASI