HUKUKÇU HEKİMLER PLATFORMU
GÜNCEL 17.01.2018 21:26:41 0

HUKUKÇU HEKİMLER PLATFORMU

HUKUKÇU HEKİMLER PLATFORMU

Prof. Dr. Özcengiz: “Platformun üyeleri arasında akademik kariyer yapmış hocalar, diplomalılar, doktoralılar var. Tanımlanması çok kolay olmayan, renkli bir topluluk. Gelecek, interdisipliner bir dünya üzerinden şekillenecek. Daha fazla hukukçuyu ve hekimi platformumuza davet ediyoruz.”
Hem tıp hem de hukuk eğitimi almış Hukukçu Hekimler, hem hukuki hem tıbbi birikimlerinden yararlanarak sağlığı ülke çapında geliştirmek ve hasta-hekim haklarını savunmak için “Hukukçu Hekimler Platformu” ile biraraya geldi.
Hukuk ve tıp alanları arasında köprü görevi görmek isteyen platformun üyelerinden Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Anesteziyoloji ve Reanimasyon Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Dilek Özcengiz, platformun nasıl bir araya geldiğini ve gelecekte yapmayı planladıkları çalışmaları Medimagazin’e anlattı.
1. Öncelikle platformunuzun kuruluş hikayesini kısaca anlatır mısınız? Mevcut 50 üye nasıl bir araya geldi?
Platformumuzdaki bazı üyeler tıp fakültesinden sınıf arkadaşı, bazıları aynı kurumda çalışıyor ya da aynı branştan hekimler bir şekilde birbirlerini tanıyarak platformumuza yönlenmiş oluyor. Bazı üyeler hukuk fakültesinde sınıf arkadaşı ya da yüksek lisanstan tanışıyor. Bu şekilde bir çekirdek yapı oluştu. Etrafında da toparlanma oldu. Aslında biraraya gelmek çok hızlı ve kolay oldu. Hem hekimlikten gelen organize olma yeteneği hem de hukuk eğitiminin verdiği örgütlenme bilinci birlikteliğimizi kolaylaştırdı. Hala platformdan haberi olmayan hukukçu hekimler olduğunu da düşünüyoruz ve onları da bekliyoruz.
2. Platformunuzun ne gibi amaçları var? Diğer topluluklara göre farklılıklarınızın ya da güçlü yanlarınızın neler olduğunu düşünüyorsunuz?
Platformumuz hem tıp bilgisine hem de hukuk bilgisine hakim. Ayrıca platformda hemen hemen her branştan arkadaşlarımız var. Bu bize tıp dünyasında olan her türlü gelişme ve değişim hakkında fikir sahibi olmamızda büyük katkı sağlıyor. Tıp dünyasında ortaya çıkan değişimler, yeni gereksinmeleri de beraberinde getiriyor ve sosyolojik bir etki doğuruyor. Toplumsal değişimler de hiç şüphe yok ki hukukta yeni ihtiyaçlar doğmasına neden oluyor.
Hukukçular, tıp dilini anlamıyor doğal olarak. Hekimler için de hukuk korkulası bir şey. Oysa her iki meslek grubu birbirini net anlamalı. İşte biz hukukçu hekimler platformu olarak bu köprü görevini yapmaya talibiz öncelikle. Bunun bir süreç olduğunun da bilincindeyiz. Ortak bir anlayış zemini için çaba göstereceğiz. Ülkemizde sağlık alanında birçok sorun olduğunun da farkındayız. Hekimlerin hukuk bilincini arttırmak ve haklarını, sınırlarını anlatmak yönünde eğitimler vermek için hazırız. Ancak hukukçu farkındalığımızla şüphe yok ki hasta haklarının gelişmesine ve savunulmasına da katkı sağlayacağız. Tıp ve sağlık hukuku alanında oluşmuş literatür doğal olarak hukukçular tarafından üretilmiş. Biz literatüre katkı sağlayacak kitaplar yazmayı, çalışmalar yapmayı da planlıyoruz. Hatta sürdürdüğümüz bir kitap projemiz de var. Zamanla platform daha da olgunlaştıkça bizim oynayacağımız roller de farklılaşacaktır.
Bizim topluluğumuz, öğrenmeye aşık insanlardan oluşuyor. Platformun üyeleri arasında akademik kariyer yapmış hocalar, diplomalılar, doktoralılar var. Tanımlanması çok kolay olmayan, renkli bir topluluk. Tıp ve hukuk yanında, diğer ortak noktamız bilme ve öğrenme sevdası. Platformda sadece öğrenme aşkına dayalı davranış modeli bizi idealist yapıyor. Herkes kendisini çok alanda da ispat ettiği için bir onaylanma beklentisi veya başka bir getiri peşinde değil. Topluma ve bilimin gelişimine hizmet dışında amaç taşımıyor olmamız bizim en güçlü yanlarımızdan birisi. Elbette topluluk yürüyen bir kütüphane gibi, bunu vurgulamaya bile gerek yok.
3. Bir hekim olarak hukuk alanında aldığınız eğitimlerin size ve pratiğinize ne gibi katkıları oldu?
Hukuk alanında aldığımız eğitimler bizim doğal olarak bakış açımızı değiştirdi. Her birimiz farklılaştık. Hekimlik mesleğini sürdüren arkadaşlarımız, mesleki sınırlarını ve haklarını daha iyi fark etti. Bunun yanında da yeni hukuki gereksinmeleri daha çok hissettik. Hukukçu olarak mesleği sürdüren arkadaşlarımız ise, hekim olarak öğrendiklerini de o alanda kullanarak farklı bakış açıları ortaya koyuyor.
4. Hekimken farklı düşündüğünüz, hukukçu hekim olduktan sonra ise bakış açınızın tamamen değiştiği konular var mı?
Her iki meslek de doğumdan ölüme kadar gerekli meslekler! Hukukçu olmak kişiye daha başka bakış açıları kazandırıyor şüphesiz. Hukukçular hekimlerin düşmanı değildir düşüncesi galiba en önemli değişiklik. Hukuk da tababet gibi insana hizmet eder. Bu yönden de benzerler. Her ikisi de insan haklarına dayanır. İki meslek için de özgürlük, adalet ve kişilik hakları önceliklidir. Hukuk eğitimi, hekimken de sahip olduğumuz bu düşünceleri daha da pekiştirmiş olabilir.
5. Hangi sağlık konularına hukuki açıdan katkı sağlamayı planlıyorsunuz? Özellikle sorunlu gördüğünüz, hukuki temelinin ve bilincin geliştirilmesi gerektiğini düşündüğünüz sağlık konuları var mı?
Hekimlerin çalışma koşullarının çok ağır olduğunu düşünüyoruz. Bir hekimin günde yüz hastaya bakması olur şey değil. Bu hem hekimin iş yükünü artırırken hem de hastanın etkin ve doyurucu bir tedaviyi alamaması sonucunu getirebilir. Hekimin hastaya kısa süre ayırmak zorunda kalması ile karşılaşacağı hukuki sorunlar da ona zarar verecek mi? Bu ve benzeri sorular var. Her iki meslekte de karar veriliyor. Bu kararların doğru ve adil olması gerekli. Ayrıca güncel bilimsel temele de oturması lazım. Hasta haklarının da geliştirilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Sağlığın bir hak olduğunu bilerek bu yönde eksik gördüğümüz alanlarda da fırsat tanınırsa görüş bildiririz. Organ bağışı, yaşam sonu yararsız tedavinin durdurulması, yoğun bakım yatakları gibi kıymetli yataklardan daha çok hastanın faydalanması, evde bakım hastalarının gereksinmeleri, hasta insanların sosyal destekleri, yaşlıların bakımı gibi çözüm ve görüş bekleyen ortak alanlar olduğu görüşündeyiz. Ayrıca ötanazi, rıza, kişinin kendi geleceğini belirleme hakkı, çocuk istismarı, kimyasal kastrasyon, genetik alanındaki gelişmelerin hukuki yönü, organ nakline ilişkin sınırlama ve sorunlar, hasta ve hekim hakları sağlık çalışanlarına karşı şiddetin önlenmesi, hekimler ve diğer sağlık çalışanları için Sağlık Hukuku alanında lisans düzeyinde ve yaşam boyu eğitimler boyutunda yapılacak çalışmalar gibi konularda katkı sağlamayı düşünüyoruz. Hasta memnuniyeti şüphe yok ki hekimin memnuniyeti ile el ele gider. Bu nedenle de sorunların çözümünde katkı sağlamak için çaba göstereceğiz.
6. Son olarak hem hukukçulara hem hekimlere ne gibi tavsiyelerde bulunursunuz?
Her iki meslek de insana hizmet ediyor. Birbirlerini daha çok anlayarak ve daha fazla ortak alanda proaktif çalışmalar yaparak ülkemizdeki karşılaştığımız veya karşılaşabileceğimiz birçok soruna çözüm bulabilirler. Her meslek değerlidir. Dolayısıyla işini düzgün ve bilimsel sınırlarda, insanlara saygı duyarak ve insan haklarına dayanarak yapan her birey topluma katkı sağlar. Her iki meslek grubunun da sahip oldukları toplumsal sorumlulukları hatırlamaları ve bu yönde çaba harcamaları önemlidir. Geleceğin dünyası interdisipliner bir dünya üzerinde şekillenecektir. Daha fazla hukukçuyu ve hekimi bu konuda ortak eğitime davet ediyoruz. (KAYNAK: Medimagazin)


YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

30.8° / 18.5°