Manşet Haber 2.07.2020 23:34:56 0

'İKTİDARIN' GÖZÜ 'HOBİ' BAHÇELERİNDE...

'İKTİDARIN' GÖZÜ 'HOBİ' BAHÇELERİNDE...


Salgın süreci, yurttaşları doğayla “daha çok” buluşmaya yönlendirdi.





Haftanın dinlence günleri, kente uzak olmayan yerlerde, bir-iki dönümlük tarlalar üzerinde hem ekip-yetiştirmeye, hem de doğayla iç-içe olmak amacıyla, adına “hobi bahçeleri” verilen sevimli yerler oluşturulmaya başlandı.





Öncesinde çorak, ağaçsız alanlar ağaçlandırıldı. Doğa-iklim yapısına uygun meyveler, mevsimsel sebzeler yetiştirilmek amaçlandı.





Haftanın bir-iki günü de; kimi prefabrik, kimi panel konteyner türünde elli-altmış metre karelik evler oturttu tarlanın bir köşesine…





Gördüklerim oldukça sevimli, oldukça cana yakındı…





***





Geçtiğimiz haftalarda, Karaisalı’nın yakınlarında, Adana’ya yarım saatlik uzaklıkta, bir köy çıkışının sonlarında yer alan; ekimi zor, çalılıklarla kaplı bir yere gittik…





“Müstakil tapulu”, farklı büyüklük, en küçüğü birbuçuk dönüm, etrafı çevrilmiş, kimi sahiplenilmiş, kimleri “hobi bahçesi” biçimine dönüştürülmüş bir dağ eteği…





Toplam on-onbeş dönümlük alanın “önceki/ çorak” durumu görülebiliyordu!





Çalılar, buturaksı/ dikensi bitliler tam bir “terk edilmişlik” olgusunu ortaya koyuyordu bir yanda…





Diğer yanda alan elden geçirilmiş, yasal su bağlatılmış, toprağı havalanmış, toprağın rengi/ kokusu alana sinmiş, çeşitli ağaçlarla varsıllanmış, hafta sonunu ekip-üretmeye verenin yüzünü güldürüyordu…





İnsanın toprakla buluşmasını, toprağı sevmesini/ düşünmesini, topraktan isteyince vermesini umutla bekleyeni, ürettiğini avucuna toplarken duyduğu sevinci hep önemsedim…





Bir de bunu çocuklara gösterebilmeyi…





***





Girişe kalacak bir yer düşündüğünü, söyledi…





Hemen ilerisine bir süre önce domates, biber, bamya, hıyar ekmişti…





Gözlerinin içi gülerek avuç dolusu süs biberlerini getirirken, “seversin sen bunları, şimdi yiyelim, giderken yine toplarız, dedi…





Nasıl sevmem ki… Limon ekmişti, bolca zeytin ektiğini söyledi biraz ileriyi göstererek…





Sonra adını “ilk” kez orada duyduğum, dağlarda yetişen/ ilk yıl su gereksinmesi duyan “kızılcık kirazı” benzeri bir bitkiden söz etti. Nerede, hangi iklimde, hangi koşulda yetişeceğini, kaçıncı yıl meyve vereceğini, çok olursa pazarını da araştırmıştı…





Daha önce toprakla bu denli iç-içe olacağını duysam inanmazdım doğrusu…





Adana’da hafta sonunu değerlendirecek buradan daha yakın bir yer olur mu, diye de sordu!





***





Güzel değil mi bunlar?





Topraktan uzaklaştıkça dışa bağımlılığımız arttığı gibi, yaşadığımız iklimi/ havayı/ coğrafyayı tanımaktan da uzak kalıyoruz!





Şurada, göz açıp kapayıncaya dek geçen zamanda; yeni kuşak asfaltsız yol göremediği gibi, beton yapılar dışında bir yer de tanımıyor olacak! Toprağı, toprağın tohumu sarışını, tohumun fideye duruşunu, fidenin kollarıyla sarışını, kollarında meyvenin duruşunu bilmeyecek!





Kim bayram edecek ki o zaman?





Covid 19 sürecinde, üreticiden/ emekçiden önce patronu kurtarmaya odaklı kararlar almayı “iş” bilen “iktidar”; sulak-verimli toprakların üretimine katkı yapıyormuşçasına, her sarsıntıda büyüyen girdilerin üreticiyi üzmemesi için uğraş veriyormuşçasına, hasadı gelen ürünün fiyatını düşük tutmak için dışarıdan ürün getirmenin önünü açmıyormuşçasına, üretici elindeki verimli toprağı ekmek için borç batağına saplanmıyormuşçasına…





Üretici ile; verimli toprak, “birinci sınıf tarım arazisi” sayılan yerler için bitmeyecek sorunlar saymak olası…





AKP TBMM Grup Başkanvekili Mehmet Muş, meclise verdiği yasa önerisinde şunları söylüyor:





'Kamuoyu tarafından Hobi bahçeleri olarak bilinen ve birinci sınıf tarım arazilerine yapılan hiç bir izni, ruhsatı, planı, programı olmayan yapılar son zamanlarda artış göstermektedir.  Bunlar malesef tarım alanlarını tahrip etmektedir… Hobi bahçesi adı altında herhangi bir yapı almamalarını özellikle rica ediyoruz. Uyarıyoruz. Hobi bahçesi adı altındaki bu yapıların denetimleriyle ilgili cezalar artırılıyor…”





***





Söz içerisinde “hiç bir izni, ruhsatı, planı, programı olmayan yapılar” denmesine hukuksal açıdan bakıldığında hak verilmiş olsa da, ek olarak “tarım alanlarını tahrip ediyor” dendiğinde işin renginin/ biçiminin başkalaştığından söz edilebilir!





Hangi tarım alanının “tahrip” edildiği konusunda “en son” söz söyleyecek olan bir “iktidar” var!





Verimli arazilere kurulan sanayilerden, ormanı/ zeytinlik alanları talan eden yapılardan/ kirlilikten söz etme gereği duymayanlar, şimdi “hobi bahçelerini” gerekçe göstererek “tahripten” söz ediyorlar!





Emekçiye, üreticiye, doğaya “hiç” yakın olunmadı tamam da; yaşanan covid 19 salgını da mı “iktidarın” titremesini sağlamıyor; anlamıyorum!



Yükleniyor

Yükleniyor

Yükleniyor

YAZARLAR

24.9° / 15.2°