İMAR AFFI ADALET VE BARIŞ DUYGUSUNUN ZEDELENMESİNE YOL AÇACAK
Manşet Haber 16.09.2018 11:43:35 0

İMAR AFFI ADALET VE BARIŞ DUYGUSUNUN ZEDELENMESİNE YOL AÇACAK

İMAR AFFI ADALET VE BARIŞ DUYGUSUNUN ZEDELENMESİNE YOL AÇACAK

TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisler Odası Adana Şube Başkanı Cem Küçükekmekci, ülkemizin temel sorunlarından en önemlisinin çarpık kentleşme olduğunu söyledi. Cumhuriyet döneminden günümüze 14 kez imar affı çıkarıldığını, bu afların toplumda kanun dışı uygulamaların bir şekilde yasallaştırılacağı algısının pekişmesine neden olduğunu savunan Küçükekmekci, “Son çıkarılan imar affı da; toplumsal adalet ve barış duygusunun zedelenmesine, yasalara ve uygulayıcılarına olan güvenin sarsılmasına yol açacaktır.” dedi.

Kentlere yönelen kontrolsüz ve hızlı göç ve beraberinde gelen kaçak yapılaşmaların hazine arazilerinin işgaline, tarım alanlarının, kıyıların, ormanların, meraların talan edilmesine neden olduğuna dikkat çeken Harita Mühendisleri Odası Adana Şube Başkanı Cem Küçükekmekci, “Bu tasarı ile Meslek Odalarımızca yoğun emek harcanarak açılan davalarla iptal edilen planlar ve ruhsatlar yasallaştırılacaktır. “ şeklinde konuştu.

TBMM Genel Kurulunda, Vergi ve Diğer Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanunun kabul edildiğini, kabul edilen kanunlar arasında, imar barışına(AFFI) ilişkin düzenlemeleri de içerdiğine dikkat çeken Cem Küçükekmekci, yazılı açıklamasında şu görüşlere yer verdi:

“13-15 MİLYON KONUTU İLGİLENDİRİYOR”

“Kamuoyunda “İmar barışı Adı altında yapılan yeni düzenlemeyle yaklaşık 13-15 milyon konutu ilgilendiren, ruhsatsız ya da imar mevzuatına aykırı olarak eklentiler yapılmış yapılara af getirilmektedir. Esasen bu değişiklik ülkemizde belli dönemlerde yapılan “imar aflarının bir benzeridir.

Yapılan düzenlemeye göre, afet risklerine hazırlık kapsamında ruhsatsız; ruhsat ve eklerine veya imar mevzuatına aykırı yapıların kayıt altına alınması, dönüşüm projelerine finans sağlanarak dönüşümün daha hızlı ve etkin yapılması amacıyla 31 Aralık 2017'den önce inşa edilen yapılar için Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ve yetkilendireceği kurum ve kuruluşlara 31 Aralık 2018'e kadar başvurulması ve gerekli şartların yerine getirilmesi halinde Yapı Kayıt Belgesi verilebilecek.

Yapının ve arsasının mülkiyet durumu, yapı sınıf ve grubu, diğer hususlar bakanlıkça hazırlanan Yapı Kayıt Sistemi'ne, yapı sahibinin beyanına göre kaydedilecek.

İmar affı kanun tasarısı ile 31.12.2017 tarihinden önce ruhsatsız veya ruhsat ve eklerine aykırı olarak yapılmış yapılara 31.12.2018 tarihine kadar başvurulması halinde, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ve yetkilendireceği kuruluşlar tarafından Yapı Kayıt Belgesi verilecek; bu belgeye sahip olan kaçak yapılar iskân alabilecek, su, elektrik ve doğalgaz bağlanabilecek, önceden alınmış yıkım kararları ve tahsil edilemeyen idari para cezaları iptal edilecektir.

Bilindiği üzere ülkemizin temel sorunlarından en önemlisi çarpık kentleşmedir. 1950 lerden günümüze seyreden kırsaldan kentlere göç olgusu özellikle 20 yılda en üst seviyeye çıkmıştır. Sonuçta kentlere yönelen kontrolsüz ve hızlı göç ve beraberinde gelen kaçak yapılaşma hazine arazilerinin işgaline, tarım alanlarının, kıyıların, ormanların, meraların talan edilmesine neden olmuştur.

Yerel yönetimler de bu konuda yetersiz kalmıştır. Günümüz itibarıyla sağlıksız kentleşme ve yarattığı sorunlar hala çözüme kavuşturulamamıştır. Sorunların çözümünde bütüncül yerine parçacı yaklaşımlar sergilenmekte, bu yaklaşımlar da sorunları çözmek yerine katlanarak artmasına sebep olmaktadır.

Kentleşme politikalarında, toprak ve arazi kullanım kararlarında,siyasi ve ekonomik rantın asıl belirleyici faktör olmasından dolayı dayatılan kentleşme projeleri çoğunlukla başarısız olmuştur. Çözüm noktasında yine “af” kanunları gündeme gelmektedir.

“14 KEZ İMAR AFFI ÇIKARILDI”

Cumhuriyet döneminde 14 kez imar affı çıkarılmıştır. Bu aflar toplumda kanun dışı uygulamaların bir şekilde yasallaştırılacağı algısının pekişmesine neden olmaktadır. Her imar affı öncesi “bu bir milad olacak” denilerek düzenlemeler yapılmıştır. Bu yaklaşım vatandaşlar üzerinde nasıl olsa bir daha af gelecektir beklentisi yaratığı için kanun dışı uygulamalar günümüze kadar gelmiştir. Halen ülkemizdeki yapı stokunun %60‘ının kaçak olması imar aflarının çözüm yerine çözümsüzlük getirdiğinin bir kanıtıdır.

Bu tasarı ile Meslek Odalarımızca yoğun emek harcanarak açılan davalarla iptal edilen planlar ve ruhsatlar yasallaştırılacaktır.

Konuya Adana’mızdan bakacak olursak, Başta Büyükşehir Belediyemiz olmak üzere, ilçe Belediyeleri, sivil Toplum Örgütleri, Adana da ikamet eden vatandaşlarımızın büyük bir bölümü çarpık yapılaşma, carpık kentleşme ve yarattığı sorunlardan rahatsızlıklarını her platformda dile getirmektedirler.

“KOLAYCILIK YOLUNU SEÇİYORUZ”

Biz sorunların temeline inmek yerine kolaycılık yolunu seçiyoruz. “İmar Barışı” ülkemizin gündemini en çok meşgul eden bir konudur. Bu konuda herkes konuşuyor, çokça şeyler de söyleniyor. Ancak kimse bir şey bilmiyor ya da az biliyor. Şube Binamızda konunun uzmanı meslektaşlarımız, Şehircilik İl Müdürlüğü elemanları, belediye ve kadastro müdürlüğü temsilcileri ile toplantı düzenledik. Yapılan tartışmalar sonucunda, Yasanın bazı noktalarının henüz tam olarak anlaşılamadığı kanaatine varılmıştır.

Bilindiği üzere bu ve benzeri yasalar toplumsal uzlaşı ile hazırlanmalı. Bu düzenlemede toplumsal uzlaşı yok. Bu ve benzeri konularda bir af ya da barış sürecine ihtiyaç var mı? Elbette var. Ancak düzenleme hazırlanırken bizler de sürecin içinde yer almak fikirlerimizi söylemek isterdik. Bizim gibi TMMOB’a bağlı diğer disiplinlerinde sürece olumlu katkı sağlayacak fikirlerinin olduğu bir gerçek

“BEN YAPTIM OLDU MANTIĞI”

Günümüzde ben yaptım oldu mantığıyla boşa kürek çekiyoruz. En bariz örneği “Kentsel dönüşüm hakkında yapılan düzenlemeler. İmar barışı gibi onda da toplumsal uzlaşı yöntemi denenmedi Mecliste var mı? Orada da yok. Yasa hazırlanırken alt komisyon devreye sokulmamış, üst komisyonda görüşüldü, oradan meclise geldi ve geçti. Bu ve benzeri bizim de elimizde çok önemli bilgiler var. Meslek odalarımızın her disiplinin kendi alanında önemli çalışmaları var. Bizim de HKMO olarak “kentleşme, planlama ve uygulama süreçleri, imar afları, kentsel dönüşüm” hakkında geçmişten beri önemli çalışmalarımız var. Yasa hazırlanırken bir talep gelmedi. Bizim taleplerimiz oldu. Taleplerimiz dikkate alınmadı.Taleplerimizin dikkate alınmaması bir yana ; bu af yasasının tanıtımı esnasında o zaman ki Sayın Çevre ve Şehircilik Bakanımız “Vatandaşımızı mimar ve mühendislere soydurmayacağız”diyerek zaten uygulamada bir çok eksiği olan bu yasayı daha da uygulanamaz hale getirmiştir. Yasanın teknik anlamda her maddesinin tartışılması gerekir. Bu tartışmalar Odamızın yapmış olduğu tüm etkinliklerde ele alındı alınıyor…

Sonuçta, Çıkarılan tüm imar afları gibi bu imar affı da siyasal ve ekonomik rant gözetilerek, seçim döneminde, ekonomik gelir ve oy elde etmek amacı ile gündeme getirilmiştir.

Çıkarılan tüm imar aflarında olduğu gibi bu imar affı da; toplumsal adalet ve barış duygusunun zedelenmesine, yasalara ve uygulayıcılarına olan güvenin sarsılmasına yol açacaktır.


YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

30.8° / 18.5°