“KAÇAK YAPILARI AFFETMEK SORUNU DERİNLEŞTİRİYOR!”
Manşet Haber 14.03.2019 08:22:13 0

“KAÇAK YAPILARI AFFETMEK SORUNU DERİNLEŞTİRİYOR!”

“KAÇAK YAPILARI AFFETMEK SORUNU DERİNLEŞTİRİYOR!”


“MEVCUT BİNALARIN
YÜZDE 67’Sİ RUHSATSIZ!”





Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği’ne (TMMOB) bağlı oda başkanları, riskli yapılar ve deprem gerçeklerine yönelik ortak açıklama yaptı.





TMMOB Adana İl
Koordinasyon Kurulu (İKK) Sekreteri Erol Salman, İnşaat Mühendisleri Odası
(İMO) Adana Şube Başkanı Zekeriya Turanbayburt ve Yönetim Kurulu Üyesi Ahmet
Uncu, Jeofizik Mühendisleri Odası Adana Şube Başkanı İbrahim Aybirdi ve Jeoloji
Mühendisleri Odası Adana Şube Başkanı Mehmet Tatar’ın gerçekleştirdiği ortak
açıklamada, depremlerin afete dönüşmesini engellemeye yönelik herhangi bir
çalışmanın yapılmadığına dikkat çekti.





Depremsellik açısından
dünyanın en aktif kuşaklarından biri üzerinde yer alan Türkiye’de, depremin dün
olduğu gibi yine karşımıza çıkmaya devam edeceği belirtilen açıklamada şu
görüşlere yer verildi:

“Bu gerçekliği bilmemize ve depremin kendini sık sık hatırlatmaya devam
etmesine rağmen, bir doğa olayı olan depremlerin afete dönüşmesini engellemeye
yönelik çalışmaların bırakın tamamlanmasını, sürdürüldüğünü bile söylememiz
mümkün değildir. Hafif hasarla atlatılması gereken depremlerde dahi yapıların
kullanılamaz hale gelmesi ve can kayıplarına yol açması, mevcut yapılardaki
tehlikenin boyutunu gözler önüne sermektedir. Üstelik ülkemizde yapılarımız,
deprem olmadan bile yıkılmaktadır. Yakın dönemde bu olayları acı sonuçlarıyla
birlikte ülke olarak yaşadık. Ne yazıktır ki yapı stokunun mevcut durumu bu
örneklerin devam edeceğine işaret etmektedir.





BİNALARIN YÜZDE 60’I
20 YAŞINDAN BÜYÜK!





Ülkemizde yaklaşık
yirmi milyon yapı bulunmakta, ancak bu yapı stokunun ayrıntılı bir envanteri
çıkarılmadığı için depremde bir bütün olarak nasıl bir davranış sergileyeceği
bilinmemektedir. Bilinen, mevcut binaların % 67`sinin ruhsatsız, % 60’ının 20
yaşından büyük olduğudur. Mühendislik hizmeti almadan veya kısmen alarak ve
yapı denetimi olmadan üretilen bu yapıların, pek çoğunun güçlendirilmesi
gerektiği, yine kayda değer ölçüde yapının yıkılarak yeniden yapılmasının
zorunlu olduğu bilinmektedir.





Düşük standartlarda
sağlıksız ve yasa dışı bir yapılaşma, ranta dayalı hızlı ve düşük nitelikli
kentleşme, bilimsel normlara dayalı arazi kullanım ve yer seçimi kararlarının
rantsal kaygılara yenik düşmesi,  denetimsizlik, afet zararlarının
doğrudan belirleyicisi olmaktadır. Tüm bu olumsuzlukları giderecek yasal
düzenleme ve idari yapılanmaya ilişkin bütünlüklü bir çalışmanın yapıldığından
söz etmek imkansızdır. Bugün, ulusal bir afet yönetim sisteminin oluşturulması
yönünde değişik gayretler bulunsa da gelinen noktada sorunlar hala devam
etmektedir.





RİSK YÖNETİMİNE BAKAN
YOK!





Ülkemizin afet ve acil
durumlarla ilgili sorunlarını çözmek, koordinasyonu sağlamak, çevre
felaketlerini önlemek ve planları hayata geçirmek üzere kurulmuş olan ilgili
kurumların, risk yönetiminden ziyade kriz yönetiminde çalışmalarını
yoğunlaştırdığı, eskiden olduğu gibi 'yara sarma' politikasını
ısrarla sürdürdüğü yaşadığımız örneklerden bilinmektedir.





Depremler olacak,
olmaya da devam edecek;  bu kaçınılmaz bir gerçektir. Ancak depremlerin afete
dönüşmesini engellemek, zararlarını azaltmak mümkündür. Bir doğa olayı olan
depremin, doğal afete dönüşmesini önlemenin yolu, planlama-kentleşme ve yapı
denetim sisteminden geçmektedir.





DÜZENLEME KAÇAK
YAPILARI AFFETMEKLE OLMAZ!

İmar afları, daha önceki
uygulamaların da gösterdiği gibi zaten sıkıntılı durumda olan yapı stokuna,
yeni kaçak yapıların eklenmesine gerekçe oluşturmaktadır. Son olarak ruhsatlı
ya da ruhsatsız binaların kayıt altına alınması gerekçesiyle çıkarılan “İmar
barışı” ile yapıların depreme dayanıklılığı hususunun vatandaşa bırakılması
yeni yıkımlara davetiye çıkarılmaktadır. Yapılması
gereken, insanların sağlıklı konutlarda yaşamasını sağlamak için yapı stokunu
güvenilir, dayanıklı duruma getirmek ve bunu sağlayacak düzenlemeleri yapmaktır;
kaçak yapıları affetmek değildir.  





Kentimizde kentsel
dönüşüm rantsal dönüşüme dönmüştür. Az katlı binalar riskli bina olarak tespiti
yapılarak yıkılmakta ve yerine çok katlı binalar yapılmaktadır.  Kentsel
dönüşüm bütünlüklü bir planlamanın sonucu olmaktan giderek uzaklaşmaktadır.
Oysa konu parçacı anlayışla değil, kent bütünlüğü çerçevesinde ele alınmalı,
bölgenin risk önceliklerine göre hazırlanmış master planları çerçevesinde
uygulanmalıdır. Eski binayı yıkıp yerine çok katlı bina yapmakla kentsel
dönüşüm olmaz, bu olsa olsa rantsal dönüşüm olur. Ayrıca deprem açısından
riskli zemin olan alüvyon zeminlerde çok katlı yapılaşmadan kaçınılmalıdır.





DENETİM SAĞLIKLI
YAPILMALI!





Her zeminde ve her
şart altında güvenli ve sağlıklı yapılaşma mümkündür; bu da elbette bilimsel,
etik çalışma anlayışı ile sağlıklı bir zemin etüdü, bu zemine uygun temel ve
yapı üretimi, proje ve uygulama denetiminin eksiksiz, sağlıklı bir şekilde
yapılması ile mümkün olacaktır.





Barınma hakkını
birebir ilgilendiren imar, inşaat, kentsel dönüşüm, riskli yapı ve benzeri tüm
bu konular bilimsel, etik, güvenli bir çalışma anlayışı ile imara uygun
tasarımlarla, projelere uyularak ve düzgün denetimle hayata geçirilmelidir.
Yerel yönetimlerden ve ilgili idarelerden beklediğimiz budur.”



Yükleniyor

Yükleniyor

Yükleniyor

YAZARLAR

24.9° / 14.2°