KARALAR, ADANALIYA UMUT...
Manşet Haber 17.04.2019 01:22:50 0

KARALAR, ADANALIYA UMUT...

KARALAR, ADANALIYA UMUT...


Karalar, Adanalıya umut…





Sabah, Atatürk Parkı’nda bankta otururken, çiçek ekimi yapan emekçi kadınların kendi aralarında konuştuklarına tanık oldum.





“Bacım, hepimiz karar kara düşünüyoruz evde” dedi biri…





“Niye ki” dedi, çiçeklerin arasındaki taşları ayıklayan kadın…





“Niyesi var mı bacım. Zeydan Başkan, herkesi çıkaracakmış” dedi.





Siyah üzerine minik çiçekleri olan basmadan viskondan şalvarını iki yana sallayarak “inanma bacım, Zeydan başkanın seninle-benimle ne işi olacak” dedi diğeri…





“Ocağı batsın... Bizim herif dedi… Kendi de çalışmıyor! Ne yer, ne içerik ki biz o zaman?





“Şurayı belle bacım. Çalışmadan aylık alanlar var ya. Buraya gelmeden alanları duymuştum. Onlar korksunlar. Sen, ben evimizin işinden daha çok burayla ilgilendik. Yaptıklarımızı herkes biliyor. Zeydan Başkan da biliyor, buna inan. Çalışana kimse bir şey yapmaz!”





Öyle mi, dedi diğer kadın. Birlikte gülüştüler.





***





Belediye otobüsü, sürücünün arka koltuğunda gazeteye gidiyorum…





Durakta binen biri, tanıdığı olmalı ki, sürücüyle söyleşiyordu…





“Bu güne dek bizlere işkence çektirenler düşünsün” dedi.





“Doğru söylüyorsun gardaş, gecemiz gündüzümüze karıştı. Ekmeğimizden olmamak için de hep içimize attık” dedi diğeri.





“Hiç unutmam. Saatlerce direksiyon kullanmışım. Dinlenmem gerek. Kollarım, bacaklarım tutmuyor! Yok, efendim neymiş, devam etmeliymişim, yoksa yapacak başka birini bulabilirlermiş… Gerçekten ne çektik öyle ya?”





“Zeydan Başkan onlara iyi demeyecek bence!”





“Demeyecek elbette! Günü geldiğinde onların yaptıklarını söyleyeceğiz! Aslında kimsenin ekmeğiyle oynamak iyi değil ama; ya bizimle oynayanlar, bize o günler acıyı yaşatanlar, şimdi ellerinde fırsat olsa aynısını yaşatacak olanlar…”





“Nasıl olur ki gardaş? Yine yüz yüze geleceğiz ama. Çor-çocukları ne yapar, bilmem ki…”.





“Her şey olacağa varır… Düşünme! Şu durakta ineyim ben. Haydi sağol…”





***





Mahallede, hemen seçim sonrasında, ekmek büfelerinin kapalı olduğunu gören biri “bundan sonra ekmek satışı yapılmayacakmış” dediğinde, yanındakinin “neden” sorusuna, “Hüseyin Sözlü kazanamadı ya, kim ekmeği yaptırıp gönderecek ki” yanıtı vermişti.





Aynı kişileri “ekmek büfesi” önünde yeniden gördüm, sıradaydılar.





Aralarında konuşuyorlardı, iki metre ilerimdeler…





“Gız, dedi öndeki… Zeydan Başkan var ya, geçen gün mahalleye geldi. Bir şikayetiniz olursa bana gelin, dedi. Mahallenizi birlikte güzelleştireceğiz, dedi. Adana için çalışacağım, dedi. İçim ısındı benim…”





“Zeydan’dan ben de duydum o lafları. Bizim herif, hiç peşinden ayrılmadı biliyon mu? Mahalleyi adım adım gezdi, oy istedi. Bizim oğlanı işe aldırsaydı bir, seçimden önce söz vermişler…”





“Öyle mi, iyi olur elbette. Bizim oğlana da öyle bir şey olsa ne kadar iyi olur! Askerden geleli beş yıl oldu. Baba eline bakıyor. Üç-beş günlük işe gidiyor. Öyle devamlı bir iş…”





“Bizim herife derim. Önce bizim oğlanın işini yaptırsın…”





Ekmek büfesinde sıraları gelmişti, uzattıkları poşete ekmekleri koyuldu, ekmeğe baktı öndeki, “ Gız… Ekmekler daha iyi pişiyor son günlerde biliyon mu” dedi. Birbirine bakarak gülüştüler…





***





Birkaç gün önce, mazbatayı almasının ardından, Büyükşehir Belediyesi’nde balkon konuşması yapan Başkan Zeydan Karalar’ın şu saptamasını anımsayalım:





“Biz Adana’ya inandık, Adanalılar bize inandı. Yola çıktığımızda, desteğinizi esirgemeyeceğinizi adım gibi biliyordum. Çünkü içinizden biriyim. Sizi benim kadar kimse tanıyamaz. Otuz yıl sonra, birlikte elde ettiğimiz başarıdan dolayı çok gururluğum. Bugün toplanan kalabalığın daha önce toplandığını hatırlamıyorum. Bu bize olan güvenin sonucudur… (…) Alın teri hiçbir kardeşimize dokunmayız, işlerini yapmaya devam ederler. Ama belediyenin sırtında yük olan, çalışmadan para alan kardeşlerimiz kusura bakmasınlar…”





Atatürk Caddesi’nde o kalabalığı, o sevinci, o umudu, o beklentiyi, o susamışlığı görmemiştik daha önce…





Yaşatacağı zorlukları, zorunlulukları da…





Otuz yıl sonra, otuz yıllık ‘birikmişlikleriyle’ alana gelenler vardı…





Otuz yıldır, her seçim sonrasında hüzün yaşamanın ardından gelen bir ‘seçim başarısı’ vardı…





Sokakta, mahallede, çarşıda seçimin ardından ‘başkalaşan’ konuşmalar vardı…





İçinde yaşam ‘kıpırtıları’, içinde sevinç ‘izleri’ olan günler yaşamalı Adanalı…





Karalar, Adanalıya umut…



Yükleniyor

Yükleniyor

Yükleniyor

YAZARLAR

24.9° / 15.2°