KENTİN MUTLU OLMASINI SAĞLAMAK...

KENTİN MUTLU OLMASINI SAĞLAMAK...


KÇok konuşulan, çok atışılan, çok tartışılan, çok kızışılan, çok polemikli bir seçimi daha geride bırakırken; ‘iktidar’ elinde olan son kozu oynamak istercesine ‘kendince tutum’ sergilemekten uzak durmuyor!





Adına ‘demokrasi’ denilen, devletin yapısını-işleyişini yurttaşın eşit biçimde şekillendirme yöntemi olarak bilinen, sistemin gereği kullanılan oyların ‘sonucunu’ almak bu denli zor, bu denli geç saatlere değin beklenmesine karşın alınamadı!





Adına ‘demokrasi’ denilen sistemin uygulandığı başka ülkelerle karşılaştırmak doğru olursa eğer…





Emeklilikte yaşa takılanları ‘durdurmak’ için, o ülkenin emeklilik yaşını anımsatanlar,





Akaryakıt fiyatlarının ‘güncellenmesini’ eleştirenlere, o ülkeden örnekler verenler,





Domates, biber, patlıcanla pazarı konuşanlara, o ülkenin parası üzerinden açıklama yapanlar…





Ya yurttaşın kullandığı oyun sonucunun ‘açıklanmaması’, gizlenmesi, durdurulması…





Ya sonucu bekleyenlerin dünden bu yanan ‘diken üstünde’ oturur durumda işkence çekmesi…





Bunun anlamı nedir?





***





Bizim kuşak, bugünkü olanaklar olmadan bile, bu denli karmaşıklık yaşamadı seçimlerde…





Toplumun ‘yitik’ seksen kuşağından söz ediyorum…





Yeni yetme yaşımızla, gecenin bir yerlerine dek beklenir, sandıklardaki oylar sayışır, toplamları yapılır, ayrışımları sağlanır, seçim kuruluna verilirdi…





Kurul, elindeki verileri bir araya getirerek sonucu açıklardı.





‘İtiraz’ yapılarak, oyların yeniden sayılması istenebilirdi…





Ama kimse, ‘akıl’ edip, ‘iktidarın’ önde giden sandık sonuçlarını öncelikle ‘sisteme’ getirip, ‘muhalefetin’ aklıyla oynayıp, ‘algı’ oluşturma gibi bir komploya girişmezdi!





Böyle bir ‘psiko-travma’nın yurttaşa zarar vermesi değil de, böyle bir ‘algı’ bilinmezdi!





***





Pazar akşamı yaşadık…





Biz aslında bunu son yirmi yıldır, sözüm ona milenyum gençlerinin gözlenirinin içine batırarak, kafalarının içine sokarak yaşıyoruz…





Seçim sandıklarından ‘nedense’ hep, ‘iktidar’ partisine oy çıkıyor ilk başta!





‘İktidar’ partisinin gösterdiği adaya verilen ‘yüksek’ oylu sandıklar ilk başta açılıyor!





İstanbul’da, Ankara’da, İzmir’de, Antalya’da, Mersin’de, Hatay’da…





Adana’da bile yüzde yirmi-otuz farkla açıldı sandıklar!





Oğlumun ‘ilerleyen saatlerde bu kapanır, üstelik Zeydan Karalar farkta yapar’ dedi.





Nedeni de ‘geçen seçimde benzer biçimdeydi, sonuç çok değişti’ biçiminde açıkladı.





Öyle olmuştu, haziran seçimlerinde…





‘İktidar’ kanadından bunun nedenini, açıklamasını, haklı gerekçesini söyleyen-söyleyebilen ‘bir kişi’ neden olmaz ki?





***





Yok!





Bizdeki demokrasi, hiçbir zaman amaç olarak görülmedi ki; daha ilk başlarda gerektiğinde, durdurulup inilecek bir ‘araç’ olarak görüldüğünü unutmayalım!





Demokrasi, ‘araç’ sayılalı beri, yurttaş da salt ‘oy kullanan’ olarak bilindi; kullandığının sonucunu zamanında bilmesi gereken değil!





Bugün, ya da bir önceki seçimde, ya da ondan önceki seçimde, ya da…





Son onbeş yıldır yapılan tüm seçimlerin sonucunu öğrenmek için buna benzer olaylar yaşandı!





Bu ülkenin seçim sayımı sırasında kesilen elektrikleri için ‘espri yapmıyorum, trafoya kedi girdi’ bile dedi!





Yaşamımız ‘fıkra’ gibi, ya da Aziz Nesin öyküleri gibi oldu, dersek yeridir!





***





Bu ülkede yaşayanlar, ekonomik durum ile ‘rant’ gelirliler göz önünde tutulacak olursa, ‘herkes’ aynı gemide değil!





Bir, bu ülkeyi ‘yurt’ edinmiş, bu yurttan başka gidecek yeri olmayanlar var,





Bir, sıkıştıklarında ‘anaparalarını’ bir başka ülkeye kaydıracak olanlar var,





Bir, daha bugünden ‘anapara’ akışını yapanlar var,





Bir, bu yurdun yurttaşlarının emeğini sömürerek kış aylarını sıcak iklimli ülkelerde yaşayarak geçirenler var,





Bir, bu ülkenin yurttaşını açık sınırında yaşamaya zorlayarak lüks içinde yaşamını sürdürenler var…





Tüm ‘birleri’ aynı gemide gösterme ‘aptallığı’ kimin buluşuysa, orada bile ‘kürekçi olmaktan’ başka yeri yoktur biline!





***





Çok konuşulan, çok atışılan, çok tartışılan, çok kızışılan, çok polemikli bir seçim sürecini geride bırakırken gördük ki…





‘İktidarı’ ekonomi sarstı!





Yurttaş, birçok yerde ‘beka’ yerine, ‘mutfak’ dedi.





Bugün ya da birkaç gün içerisinde görevi devralacak olan belediyeler akılcı, katma değerli, yurttaşı birleştirici, üretime odaklı, sosyal belediyecilik anlayışı göz önünde tutularak projelerini uygulamaya koymaları;





Bir yandan kenti yaşanılır duruma getirecek,





Bir yandan yurttaşın birbirine olan güvenini artıracak,





Bir yandan kentin mutlu olması sağlanacaktır…



Oktay EROL

3.04.2019 00:29:45

YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.


VALİ KÖŞGER’DEN GÜVENLİ VE DÜZENLİ TRAFİK VURGUSU

NAZIM ALPMAN YAZDI/ DEVLET 1 MAYIS’A SAYGI GÖSTERSİN!

KUŞ GRİBİ YUMURTA FİYATLARINI ARTIRDI

KARNAVAL KOMİTESİNDEN MEKTUP VAR

ZEYDAN KARALAR’DAN MHP İL BAŞKANINA “SİNEK” CEVABI

YERLİ SUSAM İÇİN  YERLİ ÜRETİM HAMLESİ

ÇUKUROVA BELEDİYESİ TENİS TURNUVASI BAŞLADI

FATİH GÜLER GÜVEN TAZELEDİ

18 İLDEN 400 SATRANÇ SPORCUSU ADANA’DA YARIŞTI

CHP’Lİ BULUT: TASARRUFU SARAYDAN BAŞLATIN

SEYHAN NEHRİNDE GONDOLLA GEZDİLER

"YALANA VE ŞANTAJA ASLA BOYUN EĞMEYECEĞİZ"

CHP GERÇEĞİ YAYINLADI

ADANA’DA 23 NİSAN ULUSAL EGEMENLİK VE ÇOCUK BAYRAMI KUTLAMASI

GÜNÜ FOTOĞRAFI:

RESMİ AÇILIŞISI HİSARCIKLIOĞLU YAPTI

CHP’DEN 23 NİSAN KUTLAMASI