KIDEM TAZMİNATI BİZLERİN VAZGEÇİLMEZİDİR
Manşet Haber 16.04.2019 13:59:58 0

KIDEM TAZMİNATI BİZLERİN VAZGEÇİLMEZİDİR

KIDEM TAZMİNATI BİZLERİN VAZGEÇİLMEZİDİR






Türk-İş
4. Bölge Temsilcisi Edip Gülnar, iktidarın kıdem tazminatı konusundaki
girişimine, 'Kıdem tazminatı alın teri ile çalışan işçimizin ve onların
refah düzeyini daha da iyi şartlara getirmek için mücadele eden bizlerin
vazgeçilmezidir. Söz konusu girişim ülkemizi kaosa sürükler' dedi.





Gülnar,
yazılı açıklamasında şu görüşlere yer verdi:





'Son
yıllarda ülkemizin içinde bulunduğu zor koşullarda, seçilmiş iradenin her zaman
yanında olduk, bunu kimse inkar edemez. Biz çalışma barışının korunması,
işçilerimizin haklarının daha da iyi seviyelere gelebilmesi için tekliflerde
bulunurken, mevcut hükümet ne yazık ki tam aksini yapmıştır. Vergi
dilimlerindeki adaletsizlik işçi maaşlarına yansıyor, bunu düzenleyin dedik,
kulak arkası yapıldı. Taşeron işçilerin kadro sorunu hala çözülmedi, kadroya
geçirin dedik, çifte standart uygulandı. Kamuda çalışan 90 bin işçimizin haklı
taleplerini göz önüne alarak kadroya geçirin dedikçe, bu iktidar vurdumduymazlıklarına
devam ediyor. Kendileri açıkladı 5.5 ay çalışan işçileri 10 ay çalışacak
dediler bunda bile çifte standart uyguladılar.





Bakanlığın
bir memuru çıkıyor ekranlara yalan, yanlış cümleler kurarak '1 yılda
alamadığınız kıdem tazminatı hemen verilecektir' diyor, buradan o memura
sesleniyorum tazminatın 1 ay içinde ödeneceğine dair kanun var. Böyle şovlara
gerek yok. Alın teriyle çalışan işçinin kafasını karıştırmayın. Keza işçi
kardeşlerimiz sizlerin bu yalanlarına da inanmaz. Eğer gerçek manada iyilik
yapmak istiyorsanız tazminat hakkı olmayan garibanlara tazminat hakkı tanıyın. Vergi
adaletsizliğini düzeltin. Kadroya geçen taşeron işçilere Toplu İş Sözleşme
hakkı tanıyın. Bir zamanlar işsizlik sigortası diyerek sendikaların karşı
çıkmasına rağmen oluşturulan fonu nereye kullanıldığınızı açıklayın, hangi  çıkarlara gittiğini söyleyin. Ne zaman
ekonomi kötüye gitse, işçinin sırtından faydalanarak bütçenizi doğrultmaya çalışıyorsunuz.
Ayıptır, günahtır.





Kıdem
Tazminatı bizlerin kırmızıçizgisidir. Konfederasyon olarak Başkanlar kurulunun
aldığı net bir karar vardır. Oda Genel Grevdir. 25-30 yıl çalışan bir işçinin
kıdem tazminatı başını sokacağı bir ev parasıdır, kızının çeyiz, oğlunun düğün
parasıdır. İktidar bu yanlışından derhal dönmelidir. Türk-İş olarak kıdem
tazminatı konusunda geri adım atmayacaktır. Örgütlenmeden gelen gücünü sonuna
kadar kullanacaktır. İşçi kesiminin gerçek temsilcisi olan bizler bu yanlıştan
dönülmemesi durumunda tavrını sandığa da yansıtacaktır.'



YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

31° / 16.7°