KIDEM TAZMİNATI FONU İLE İŞÇİ KIYIMINA DOĞRU!
EKONOMİ 15.04.2019 00:58:04 0

KIDEM TAZMİNATI FONU İLE İŞÇİ KIYIMINA DOĞRU!

KIDEM TAZMİNATI FONU İLE İŞÇİ KIYIMINA DOĞRU!







Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak, 'Yeni
Ekonomi Programı Yapısal Dönüşüm Adımları 2019
'u 10 Nisan
2019 günü düzenlediği basın toplantısıyla açıkladı. Programın en önemli
konularından biri kuşkusuz ki ‘’kıdem tazminatı reformu’’ ile ilgili olanıydı.
AKP iktidarı 2003 yılından beri diğer sağ iktidarlar gibi zaman zaman bu konuyu
gündeme getiriyor. Ama tepkilerden dolayı bir türlü yürürlüğe giremiyor. Tepki
ve olası siyasi gelişmelerden dolayı bu kez de gerçekleştiremeyecektir.





KIDEM TAZMİNATI İLE İLGİLİ BİLGİ TAZELEYELİM





Atatürk’ün
Cumhurbaşkanı, İsmet İnönü
’nün Başbakanlığı döneminde yani Cumhuriyetin ilk yıllarında 1936 yılında yasalaşan 3008 Sayılı İş Kanunu ile ‘’kıdem tazminatı’’ çalışma yaşamına
girdi. Yasaya göre 5 yıl çalışan işçiye, her yıl için 15 günlük ücreti
tutarında kıdem tazminatı hakkı tanındı. 1950 yılında 5 yıl çalışma koşulu
işçiler lehine 3 yıla indirildi. 1967’de kıdem tazminatı hakkı işçiler yararına
genişletildi ancak; 1970’te Anayasa Mahkemesi bu kararı iptal etti. İşçilerin
mücadelesi kesintisiz devam etti. Ecevit Hükümeti döneminde kıdem tazminatı
hakkı 1975 yılında bugünkü halini aldı.





Göreve gelen kimi darbeci ve sermaye yanlısı sağ hükümetler iş
çevrelerinin etkisi ile kıdem tazminatı hakkının kısıtlanması için girişimleri
oldu. Ama işçi sınıfının mücadelesi, direnci karşısında şimdiye kadar ‘’kıdem
tazminatı
’’ hakkını geriletemediler.





İKTİDAR
NEDEN BU KADAR ISRARLI?





Hazine ve Maliye
Bakanı Albayrak, ‘’tamamlayıcı emeklilik sisteminin bir parçası
olarak kıdem tazminatı fonunun hayata geçirileceğini belirtirken, çalışanlardan
ve işverenden yapılacak kesintilerin Bireysel Emeklilik Sistemi (BES) ile
entegre kıdem tazminatı fonunda toplanacağını’
’ ifade etmiş. ’’Kıdem tazminatı’’ adı üstünde;
işçinin çalıştığı işyerinden zaman içinde elde ettiği kıdemin, emeğin ve alın
terinin karşılığıdır. İşinden haklı nedenlerle ayrıldığında kendisine ödenen
ücret ödemesidir.





İktidar ve iş çevreleri bu işin üstüne neden bu kadar düşüyorlar?





Birincisi;
bu ve benzeri fonların mali büyüklüğünün yarattığı cazibe. Ülkeyi düşürdükleri
iç ve dış borç batağından çıkarmak için işçilerin hakkı gasp edilerek mi
çıkılmak isteniyor? Zorunlu Bireysel Emeklilik Sistemi (BES) ve Kıdem Tazminatı
Fonu (KTF) ile işçinin, emekçinin sırtında Devletin ve özel kesimin dağ gibi
büyüyen borçlarının ödenmesi, ekonominin düzeltmesi mümkün mü? İşçi-emekçi ve halk
buna müsaade eder m?





İkincisi; şimdiye kadar olduğu gibi bu tür fonlar genellikle amaç
dışı kullanılması, bütçe açıklarının kapatılmasında kullanılması ya da ucuz
kredi olarak iş çevreleri tahsis edilmesi gibi…





Bu ve benzeri fonların geçmişte olduğu gibi amaç dışı
kullanılması, zamanla buharlaşarak yok olmaktadırlar. Bu sorunlu fonlar zamanla
başka iktidarlar tarafından amacından sapmış olarak; Memur
Yardımlaşma Kurumu (MEYAK), Konut Edindirme Yardımı (KEY)
 gibi
hiç edilecekler. KEY rezaleti ortada
dururken işçiler memurlar yeni BES’lere ve aynı maceraya
Kıdem Tazminatı Fonu (KTF) izin vermeyecekler.





Üçüncüsü; fonun yönetimine bol maaşlı yandaş yöneticiler
atayacaklar.





Dördüncüsü; işverenler toplu kıdem tazminatı maliyetinden
kurtulacaklar.





Beşincisi
ise; işçiler önemli bir iş güvenliği kurumundan yoksun olacakları için
istendiği anda kapı önüne konulabileceklerdir.





KIDEM TAZMİNATININ KAYNAKLARI BELLİ Mİ?





Fonun kaynakları nelerden oluşacağı net olarak belli değildir.
Kaynağın işçi ve işveren ve Hazine’den karşılanacağı söylenmektedir. Şu anki
durumda işçi ve Hazine’nin bir mali sorumluluğu bulunmamaktadır. İşçi ayrıca
Hazine’ye bir de gelir vergisi ödemektedir.





Yeni oluşturulacak fonda işçi ve işverenin katkısı yanında bir de
Hazine’nin yüzde 25 oranında katkı koyacağı  söylenmektedir. Hazine bunu
bir cebinde çıkarıp öbürüne koyacaktır.





SENDİKALAR VE SİYASİLER NE DİYOR?





Türk-İş ve DİSK genel başkanları kıdem tazminatının fona devrinin
yeniden gündeme gelmesi üzerine; 'kıdem tazminatı işçinin son kalesi'
açıklamaları yaptılar. Türk-İş Genel Başkanı Ergün Atalay 'Kıdem
tazminatıyla ilgili bir geriye dönüş olursa buralarda oturmanın bir anlamı yok.
Kıdem tazminatı işçilerin son kalesi. Bize sormadan hiçbir şey yapamazlar”
derken DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu, kıdem tazminatının işçilerin kırmızı
çizgisi olduğunu vurguladı.





HAK-İŞ Başkanı Mahmut Arslan; ‘’kazanılmış
bütün hakları güvence altına alan ama aynı zamanda da var olan sorunları
ortadan kaldıracak yeni bir model inşa edilmesi gerektiği, Devletin güvencesi
altında olmak koşuluyla kıdem tazminatı fonuna kategorik olarak karşı
olmadıklarını, ancak; Türkiye Odalar Borsalar Birliği (TOBB) temsil ettiği
geniş bir kesim kıdem tazminatının mevcut yapısına bile itiraz ettiğini, böyle
bir tablonun olduğu yerde uzlaşının imkânsız olduğunu
’’
belirtiyor.





Konunun yasal düzenlemesinin tartışılacağı ileriki günlerde
konunun tarafımızca izleneceğimizi, işçilerin yüz yıllık mücadelelerinin kolay
kolay geriye götürülmeyeceğini ümit etmekteyim.





İŞ ÇEVRELERİNİN YILLARDAN BERİ İSTEDİKLERİ





Bazı işçiler gibi işverenler de fonun kurulması halinde her ay
fonuna ödeme yapacaklarından dolayı fonun kurulmasını istememektedirler. Hatta
eski ve yeni İstanbul Ticaret Odası Başkanları (İTO),
fonun kurulması ve fon kaynaklarından KOBİ’lere kredi olarak
verilmesini istemektedirler.





Ama işçiler, emekçiler yüzyıllık kazanılmış haklarını yedirmeyeceklerdir.
Bu hamur daha çok su götürür. Bekleyip görelim…



YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

30.8° / 18.5°