Kılıçdaroğlu: Terörün dini imanı yoktur
Manşet Haber 15.05.2013 18:37:18 0

Kılıçdaroğlu: Terörün dini imanı yoktur

Kılıçdaroğlu: Terörün dini imanı yoktur

CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu,  partisinin grup toplantısında güncel olaylara ilişkin görüş ve tavrını açıkladığı .CHP Grup Toplantısı’nda görüşlerini kamuoyu ile paylaşan Kılıçdaroğlu’nun konuşmasında ki satır başları şöylekemal_kilicdarogluchp:
“Terör kimden, nereden gelirse gelsin, hep beraber karşı çıkacağız. Terörün dini, imanı, yoktur.”

“Sen masum vatandaşın telefonunu dinleyeceğine, teröristin telefonunu dinle.”

“İstihbaratı siyasi çıkarın için, kendi için kullanırsan Türkiye’nin başını beladan kurtaramazsın. Ne diyordu grup toplantısında: ’Ey Kılıçdaroğlu, senin nefes alışını bile izliyoruz, takip ediyoruz’ diyordu. Benim nefes alışımı takip ediyorsun da bir de şu teröristlerin nefes alışını takip etsen olmaz mı?”

“24 saat içinde failler yakalandı’ diyorlar. 24 saatin öncesine neden bakmıyorsun? Bu adamlar arabalarla gelirken, bombaları yerleştirirken, sen neredeydin?”

“51 vatandaş hayatını kaybetti. İstihbarat bilgi alır, değerlendirir ve engeller. Amaç bu. Sen ne yapıyorsun? ‘Gelsin eylemini yapsın, bombasını patlatsın, insanlarımız ölsün; sonra bu gidip failleri yakalısın.’ Arabayı bulmuşlar. Araba zaten orada. Plakayı tespit etmişler. Plaka zaten orada.”

“Beyefendi ABD’den sonra Hatay’a gidecekmiş. Malum Gazze’ye de ABD’den sonra gidecek”

“Recep Tayyip Erdoğan, Sen batının egemen güçlerinin Ortadoğu’daki taşeronusun. Taşerondan vatansever olmaz. Zaten taşeron olduğun içindir ki sen, ‘Ben her türlü milliyetçiliği ayaklar atlına aldım’ dedin”

“Biz seni biliyoruz. Bu millette de öğrenecek seni. Ama benim dileğim, başına felaket gelmeden önce öğrensin. Reyhanlı’da dünyanın oyunu aldın. Kalktın o vatandaşların başına felaket oldun”

”Yabancı devletlerin ajanları Antakya’da cirit atıyor. Askeri kıyafetleri ile ceplerinde silahları ile dolaşıyorlar”

“Erdoğan konuşmasında: ’Yarın mahşer gününde Rabbim, (O bebekleri gördün de ey Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakanı ne yaptın?) diye soracak.’ Şeklinde konuştu. Hangi akılla, hangi mantıkla böyle bir densiz ifade kullanabilirsin? Rabbin ne diyecekmiş, ‘Ey Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı…’ Rabbin’in sana nasıl hitap edeceğini sen mi belirleyeceksin? Kibrin böylesine ilk kez tanık oluyor bu millet. Böyle bir kibir olabilir mi? Kendisini öbür dünyada da Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı ilan edecek. Kimsin sen?”

“Suriye’de çocuklar öldü, neden görmüyorsunuz?’ diyor Recep Tayyip Erdoğan, Biz onları görüyoruz, sen Reyhanlı’yı neden görmüyorsun?”

”Suriye’deki çocuklar diyorsun. Onlara da üzül ama senin ülkende, senin vatandaşın, çocukların ölüyor. İnsanda vicdan olur.”

“Reyhanlı’yı görmüyor. 51 kişi hayatını kaybetti.Buradan medyaya da sesleniyorum: Recep Tayyip Erdoğan’ın annesi vefat ettiği zaman, Allah rahmet etsin, bütün medya yas ilan etmişti. 51 kişi öldü 51… Acaba bu medya ne yaptı?”

”Recep Tayyip Erdoğan, bir başka ülkenin içişlerine karışmanın, ortalığı bulandırmanın ne kadar ayıp olduğunu görecek mi?”

”Reyhanlı’daki bombalı saldırıları bütün dünya görüyor, Türkiye’de sen yayın yasağı getiriyorsun. Kimse öğrenmesin diye.”

“THY’deki uyuşmazlığı da yakından takip ediyoruz. İşçiler zam değil, işten çıkarılan 305 çalışanın yeniden işe alınmasını istiyor”

Ben hiç bir zaman Esad benim kardeşimdir demedim. Diyen kendisi. Ben hiç bir zaman eşimi alıp Esad ile tatile çıkmadım. Çıkan o “

'Neymiş? Suriye’de demokrasi yokmuş, Recep Tayyip Erdoğan Suriye’ye demokrasiyi getirecekmiş. Demokrasi konusunda Esad ile Recep Tayyip Erdoğan arasında hiçbir fark yok”

“Hükümet sınır güvenliğini ortadan kaldırdı, Sınır namussa, o sınırı kim kaldırdı? Recep Bey”

“Her türlü marjinal, radikal teröriste kucak açıldı, onlara eğitim yapabilecekleri alanlar sağlandı, ellerine silah vererek, Suriye’ye gönderildi ve ‘kardeşini öldür’ denildi”

”Suriye ile sınırımız yok. Tam yol geçen hanı. İsteyen gider, isteyen gelir, isteyen bombayı götürür, isteyen silahla gelir”

”Öyle bir noktaya getirdiler ki Bekaa Vadisi kapandı, şimdi yeni Bekaa Vadisi var. O da Hatay’dadır. Türkiye’yi Bekaa Vadisi’ne döndürdüler. Her türlü teröristin barındığı yerdir orası”

”O koltukta Davutoğlu, başbakanlık koltuğunda da Recep Tayyip Erdoğan oturduğu sürece bu ülkede huzur gelmeyecektir”

”Parmak işaretiyle çağrılan bir Dışişleri Bakanı. Ne çapı var, ne becerisi var. Parmak işareti ile çağrılırken bir maratoncu edasıyla hızla koşuyor. ‘Acaba bana ne talimat verilecek?’ diye”

“Biz boşuna siz batının egemen güçlerinin Ortadoğu’daki taşeronusunuz demiyoruz. Siz ülkenizin çıkarlarını savunmuyorsunuz. Eğer dış politikayı kendi ülkenizi değil, başka ülkelerin çıkarları üzerine inşa ederseniz, kendi ülkenizi de vatandaşınızı da felakete sürüklersiniz. Geldiğimiz nokta odur”

’Suriye konusunda batılılar bizi yalnız bıraktılar’ diyor. Senin sırtını sıvazladılar, gaz verdiler. ‘Aslansın, kahramansın’ dediler. Sonra ne oldu? Yalnız bıraktılar diye şikayet ediyorsun. Senin ne işin var Suriye’de?”

“vatandaşın 2002 yılında 2,2 milyar lira olan tüketici kredi borcunun bugün 206 milyar liraya, yine 2002 de 4 milyar lira olan kredi kartı borcunun ise 73 milyar liraya çıktı”

“CHP iktidarı bütün bu borçların üstesinden gelecektir. Üstesinden geliriz, çünkü biz kul hakkı yemeyiz, yandaşa hizmet etmeyiz”

 

http://www.youtube.com/watch?v=c6cMoJ_aPx4&feature=youtu.be


YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

35.8° / 20.3°