‘’KIRSAL DÜŞÜ’’ ADANA’LILARLA BULUŞTU
GÜNCEL 21.11.2016 13:56:50 0

‘’KIRSAL DÜŞÜ’’ ADANA’LILARLA BULUŞTU

‘’KIRSAL DÜŞÜ’’ ADANA’LILARLA BULUŞTU

Adana(Ulus)--Fotoğraf Sanaçısı Seçkin Yılmaz’ın Fotoğrafya Fotoğraf ve Sinema Derneği’ndeki sergi açılışı ve kitap imza gününe Fotoğrafya Başkanı Mehmet Köseli, Fotoğraf Sanatçısı Dr. Sefa Ulukan, Çukurova Dostluk Kulübü Başkanı Fatih Tambay ve çok sayıda davetli katıldı.
Seçkin Yılmaz’ın 128 sayfadan oluşan ‘’Kırsal Düşü’’ adlı kitabı Espas Sanat Kuram yayınlarından çıktı. Tasarımını mimar Tuğba Yalçın’ın gerçekleştirdiği kitabın danışmanlığını Orhan Cem Çetin yaptı. 128 sayfa olan kitapta, sanatçının 1999- 2016 yılları arasında çektiği 96 siyah beyaz fotoğraf bulunuyor.
“Dağlarım oyuldu, toprağım boğuldu” diyerek hikayesine başlayan Seçkin Yılmaz, Kırsal Düşü çalışmasında, anne ve babasının yaşadığı Dereköy’de 1999 yılından bu yana çektiği fotoğraflarla, çok kısa bir süre öncesine kadar bozulmadan gelen kırsal yaşantıyı, orada yaşayan insanların toprağa ve suya olan bağlılığını, inançları, geçmişi, yapıları, oyunları ve mutluluklarıyla anlatmak için zamana yayılmış bir rota çizerek; bugün ani ve vurucu bir şekilde kaybedilmiş olan değerleri anlatıyor.
Sosyal ve ekonomik düzeni bozulan Dereköy, Adapazarı Bilecik yolu üzerinde, bölgede Doğançay HES projesinden etkilenen onlarca küçük köyden biri. Tek bir köy üzerinden izleniyor olsa da, Kırsal Düşü bugüne kadar su yüzüne çıkmamış ve çok benzer hikâyeleri olan diğer kırsal yaşantılarına, dönüşümlerine ve tahribatlarına referans veriyor.seckin_fotograf_sergi_ (1)
Seçkin Yılmaz kimdir?
Fotoğrafçı Seçkin Yılmaz, İstanbul’da yaşıyor ve çalışıyor. Kültürel izler, yabancılaşma ve insan haklarına dair konulara odaklanıyor. Sosyal-belgesel projeler üretiyor. 1966 yılında Adapazarı’nda doğdu. Endüstri mühendisliği okudu (İTÜ) ve mühendislik kariyerine devam ederken 90’lı yılların sonlarında fotoğrafla ilgilenmeye başladı. Uzun yıllar yaşadığı Adana’da, Anadolu Ajansı’nda (2006–2012) yurt muhabiri olarak çalıştı. Halen turizm haberleri de yapmaya devam ediyor.
Işık Suya Dokunduğunda (2006), Karşı Kıyı Abhazya (2014) ve Büyük Çerkes Sürgünü (2014), Kırsal Düşü (2016) başlıklı kişisel sergilerini açtı.
TRT için Bossert: Karatepe’nin İzinde (2006) adlı belgesel filmin kamera arkası fotoğraflarını çekti ve sergiledi. Katıldığı çok sayıdaki karma sergilerin arasında Vakıflı-Barışa Çağrı (2004), Fotoğrafçıların Gözüyle Sinema Sanatçıları (2007), Sinemadan Yüzler (2008) sayılabilir. Anadolu Ajansı ile İçimizden (2008), Artı 60 (2009), Beyaz Bir Masal (2010) ve Her dem Sultan (2010) gibi sosyal-kültürel sorumluluk projelerinin kitap ve fotoğraf sergisi çalışmalarını gerçekleştirdi.


YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

31° / 16.7°