KOKU ALAMAYAN TAT DA ALAMAZ!
Manşet Haber 17.02.2019 01:36:20 0

KOKU ALAMAYAN TAT DA ALAMAZ!

KOKU ALAMAYAN TAT DA ALAMAZ!






Sevdiğimizin, bebeğimizin, her gün kullandığımız parfümümüzün veya en sevdiğimiz yemeğin kokusu… Ya bunların kokusunu alamasaydık? Hayatımız nasıl bir hal alırdı, hiç düşündünüz mü? KBB Hastalıkları Uzmanı Dr. Öğretim Üyesi Denizhan Dizdar, burnun sadece görselliğin ön plana alındığı bir organ olmaması gerektiğinin altını çiziyor ve uyarıyor: 'İyi koku almak, ruh halinden, nörolojik hastalıklara kadar pek çok alanda vücudu etkiler. Hatta koku alamayan kişilerin yedikleri yemeklerden tat alamadıkları da bilimsel olarak kanıtlanmıştır!”









Kulak-Burun-Boğaz
Hastalıkları Uzmanı Dr. Öğretim Üyesi Denizhan Dizdar, “Burun estetiğinde ilk
amaç; sizin yüzünüze uygun burunu yaratabilmek, yüze bir simetri hissi
verebilmektir. Bir insanla ilk karşılaştığınızda öncelikle gözlere
odaklanırsınız ancak burun bölgesindeki bir eğrilik veya şekil bozukluğu
dikkatinizi buruna yöneltecektir. Ancak yüzün ortasında simetrik, farkedilmeyen
bir burun ise hedeften şaşmamamızı sağlar” diyor.





HİÇBİR
FİLTREDEN GEÇMEDEN HAFIZAMIZDA YER EDİNİR





Peki burunun tek özelliği acaba yüzün ortasında fark edilmeden durması mı? Bu sorunun yanıtını Kulak-Burun-Boğaz Hastalıkları Uzmanı Dr. Öğretim Üyesi Denizhan Dizdar şu sözlerle veriyor: “Tabii ki değil, burun boşluklarının beyinden çok ince bir kemikle ayrılması, koku hissini taşıyan sinirlerin beyine direk olarak ulaşması aslında burnun şekilden çok daha fazlası olduğunu bize söylüyor. Doğduğumuz andan itibaren beş duyumuz etrafımızdan gelen uyarılarla inanılmaz bir yoğunlukla çalışır. Yeni anılar, deneyimler üretiriz. Ancak bunların hiçbiri koku duyusu kadar bilincimizin derinine etki etmez. Anatomik olarak da beyine direkt olarak ulaşan koku sinirleri, hiçbir filtreden geçmeden hafızamızda yer edinir. O yüzdendir ki; fırından çıkmış bir ekmek kokusu, annenizin yaptığı tatlının kokusu ya da sevdiğinizden aldığınız bir çiçeğin kokusu sizi çok derinde kalan, belki sizin bile hatırlamadığınız anılara götürebilir.”









İLİŞKİLERİMİZİ
ETKİLİYOR





“Öyle ki hayatın ilk yıllarından itibaren burundan nefes almak en az işitme ve görmek kadar önemli” diyen Kulak-Burun-Boğaz Hastalıkları Uzmanı Dr. Öğretim Üyesi Denizhan Dizdar, “Çocukluğunuzda annenizin yaptığı kurabiyenin kokusunu ömrünüz boyunca unutmamanızın sebebi bu. Koku hissi, beyine en kısa mesafede ve direkt olarak taşınır. Dolayısıyla siz daha bilinçli olarak koku aldığınızı hissetmeden koku direkt burnunuza ulaşır. Bu yaşlarda kazanılan burundan kaliteli nefes alma alışkanlığı, ömür boyunca devam ediyor. Yapılan çeşitli çalışmalar, ağızdan alınan nefes ile burundan alınan nefes arasında; hem hava kalitesi, hem koku alabilme, hem de sosyal ilişkilerimizi düzenlemekte etkileri olduğu bilinen feromonların hissedilebilmesi açısından önemli farklar olduğunu gösterdi. Koku alamayan çocuklar da aynı işitme veya görme problemi olan çocuklar gibi dış dünya ile bağlantımızı kuran hayati beş duyumuzdan birinden yoksun kalıyorlar. Bütün bunlar nefes alma esnasında koku partiküllerini burunun içindeki koku alma bölgelerine rahat ulaşabilmeleri ile mümkün olmaktadır. Yapılan pek çok çalışma, iyi koku almanın ruh halinden, nörolojik hastalıklara, vücudun pek çok durumunun hem habercisi, hem de tedavisi olduğunu göstermektedir. Hatta koku alamayan kişilerin yedikleri yemeklerden bile tat alamadıkları da bilimsel olarak kanıtlanmıştır” diyor.









GEREKİRSE
BURUN ETLERİ DE ALINMALI





“Burun
estetiği ameliyatlarının sadece dış görünüş değil, nefes ve koku alma için de
ne kadar önemli olduğunu görmekteyiz” diyen KBB Hastalıkları Uzmanı Dr. Öğretim
Üyesi Denizhan Dizdar, “Burunun içindeki kıkırdakların eğriliği, burun
etlerinin (konka) büyüklüğü gibi nefes almada problem yaratan oluşumların da
mutlaka çözülmesi gerekir. Hele ki burun estetiğinin en çok talep edildiği
bahar aylarında bir de mevsimsel alerji varsa; mutlaka burun etleri de tedavi
edilmelidir. Yoksa sadece simetrik görünen bir burun, kişinin mutluluğunu
sağlamayacak, nefes ve koku alamama problemleri kişiyi sürekli yeni çözümler
aramaya itecektir” dedi.



YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

30.8° / 18.5°