ADANA HAVALİMANI HİÇ Mİ ÖNEMLİ DEĞİL?

Yalnız “iktidar” partisinin adayı değil, “muhalefet” partilerinin adayları da Anakent Belediye Başkanı Zeydan Karalar’ı köşeye sıkıştırmak için çaba harcıyor! Elbette eksiklerini anlatmalısınız, yapılmayanları anımsatmalısınız, ancak asıl sorunların dile getirmekten kaçınmayacaksanız!

 

Yalnız “iktidar” partisinin adayı değil, “muhalefet” partilerinin adayları da Anakent Belediye Başkanı Zeydan Karalar’ı köşeye sıkıştırmak için çaba harcıyor! Elbette eksiklerini anlatmalısınız, yapılmayanları anımsatmalısınız, ancak asıl sorunların dile getirmekten kaçınmayacaksanız! 

Şunu düşünmesenize; örneğin bundan yirmi yıl önce Adana’da neler vardı, şimdi neler komşu illere kaydırılmış? Gerçi bu girişim Anap dönemine değin gidiyor! Döneminin en çok dinlenen Çukurova Radyo’su nerede örneğin, sonra meteoroloji, sessizce gidişini izlediğimiz DDY, şimdi de hava limanı… 

Hava limanının Adana için “ne anlama” geldiğini bilmediklerini düşünmüyorum! Geçtiğimiz yıl yaşanan yüzyılın yıkımı depremde, nasıl bir önem taşıdığını görmeyen kalmadı! Cumhurbaşkanı Erdoğan “kapatılmayacak”,  eski Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlu’nun, bir konuşmasında, “Türkiye Cumhuriyeti Adanalılar ne istiyorsa onu yapar. Adanalılar ne diyorsa Adana Havalimanı da o şekilde olacaktır” sözlerinin ardından, Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu’nun “Adana Havalimanı eğitim uçuşları için kullanılacak” demesi hiç mi önemli değil?

Adaylardan hangisini dinlerseniz dinleyin, Adana’yı/ Adanalıları “çok iyi” bildiklerini yinelemekten ödün vermiyor! TRT’nin gidişi, meteorolojinin/ DDY’nın uzaklaşması Adana’nın yararına mı olmuştur? Şimdi hava limanının da “eğitim uçuşları” için düzenlenecek olması Adana’ya “iyi” mi gelecek? Ayrıca bundan sonra sıranın hangi “kuruma” geleceğini de merak etmeye başlamayın haydi! “İktidar” adaylarının dinlemeyeceklerini, Adana’dan gidecek olan hangi kurum olursa olsun umursamaz tutumlarının süreceğini biliyorum da, “muhalefet” adaylarının Adanalıların sesini duymak istemeyişleri, birbirini “etkisizleştirmek” için uğraş vermeleri hiç hoş değil ama!

Güzel şeyler de oluyormuş!

“Hiç mi güzel şeyler olmuyor” diye soruyorlar! Üstelik bu soruyu soranların birçoğu dar gelirli, kurban bayramından bu yana evine et alamayıp kemik alanlardan… Bırakın alım gücünü anımsatmayı, yemeğinin yağını bile azaltanlardan! Yaşamı en ağır koşullarda sürdürenlerin, elinde olmayanı yitirmekten uzak duruşu/ umursamaz oluşu düşündürücü…

“Güzel nedir?” Doymakta, barınmakta sorun yaşayanın “güzel” tanımı nedir, inanın bilmiyorum! Örneğin “mutluluk” olgusu, “güzelle” ne denli yakındır çözmeye çalışanlardanım! Emekli aylık aldığı onbin lirayla ne denli “mutlu” olur, ne denli “güzel şeyler” düşünebilir? Açlık sınırında geliri olan yurdun büyük çoğunluğunu oluşturan yurttaşın “yaşam” nedir ayrıca…  “İktidarı” sözüme bile katmak istemiyorum! Yurttaşın geçim kaygısı yaşamasından dolayı en küçük “rahatsızlık” duymadıklarını yerel seçim gezileri sırasında görüyoruz; varsa/ yoksa betonla örülü gelecek…

Alın size “güzel bir şey…”; Geçtiğimiz günlerde dünya çapında bir araştırma yapılmış! Dünyanın “mutluluk raporu” çıkarılmış! 143 ülke arasında yedi yıldır, birinciliği Finlandiya elinde bulunduruyormuş! Türkiye bir yıl önce 112. iken, geçtiğimiz yıl 106. sırada, 2023 yılında da 98. sırada yerini almış! Mutluluk sıralaması, bireylerin yaşam hoşnutluğuna ilişkin kendi değerlendirmelerinin yanı sıra kişi başına düşen ulusal gelir, sosyal destek, sağlıklı yaşam beklentisi, özgürlük, yolsuzluk gibi ölçütler değerlendirilerek oluşturulmuş!

112. sıradan 98. sıraya gelişimizi kutlayalım isterseniz! İnsanlar kuyrukta ucuz et alabilmek için saatlerce bekliyormuş, ev sahibi/ kiracı arasındaki davalarda patlama olmuş, yatağa aç giren çocuk sayısı artmış, özellikle genç kuşakta gelecek kaygısı büyüme gösteriyormuş; bunların ne önemi var ki? Gelecek için “betondan” bir yaşama bizleri bekliyormuş; haydi sevinelim o zaman! 


Oktay EROL

26.03.2024 11:04:00

YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.


“ SEYHAN BİZİM VAZGEÇİLMEZİMİZ”

CHP ADANA ÖRGÜTÜ GENEL SEÇİMLERE HAZIRLANIYOR

DEMİRÇALI’YI ZİYARET ETTİ

VALİ KÖŞGER’DEN GÜVENLİ VE DÜZENLİ TRAFİK VURGUSU

NAZIM ALPMAN YAZDI/ DEVLET 1 MAYIS’A SAYGI GÖSTERSİN!

KUŞ GRİBİ YUMURTA FİYATLARINI ARTIRDI

KARNAVAL KOMİTESİNDEN MEKTUP VAR

ZEYDAN KARALAR’DAN MHP İL BAŞKANINA “SİNEK” CEVABI

YERLİ SUSAM İÇİN  YERLİ ÜRETİM HAMLESİ

ÇUKUROVA BELEDİYESİ TENİS TURNUVASI BAŞLADI

FATİH GÜLER GÜVEN TAZELEDİ

18 İLDEN 400 SATRANÇ SPORCUSU ADANA’DA YARIŞTI

CHP’Lİ BULUT: TASARRUFU SARAYDAN BAŞLATIN

SEYHAN NEHRİNDE GONDOLLA GEZDİLER

"YALANA VE ŞANTAJA ASLA BOYUN EĞMEYECEĞİZ"

CHP GERÇEĞİ YAYINLADI

ADANA’DA 23 NİSAN ULUSAL EGEMENLİK VE ÇOCUK BAYRAMI KUTLAMASI